AÇILIM KARELERİ

AÇILIM KARELERİ

Barış elçisi olduklarını söyleyen teröristlerin, Habur Sınır Kapısı’ndan girişiyle başlayan ve
Diyarbakır başta olmak üzere, neredeyse Güneydoğu’nun tamamına yakın illerinde
sergilenen şölen görüntüleri tüm televizyon kanallarında, 21 Ekim 2009’dan itibaren günlerce
gösterilmişti.

PKK’nın TBMM’deki savunucularından biri, Habur Sınır Kapısındaki hareketliliği kastederek:
“Bu görüntü karşısında gözyaşımı mutluluktan tutamıyorum,” dediği saatlerde, o fotoğraf
karşısında incinen pek çok insan da gözyaşını tutamamıştı; azgın güçlerin maşaları büyük bir
zafer kazanmanın gururuyla Türk topraklarına girerken, sergiledikleri tavra katlanmak zordu
çünkü.

Elinde tuttuğu dokuz maddelik barış şartını mağrur bir eda ile okuyan teröristin ses tonu, bir
kesimin kulağında, hâlâ çınlıyordur sanırım. Özellikle de “Pişman değiliz, hakkımızı almaya
geldik,” diye ayyuka ulaşan çığlıkları…

Ayrı bayrak istediler; ayrı meclis, ayrı güvenlik, ayrı ekonomik kaynak, ayrı mahkeme, ayrı
ibadet yeri, ayrı dil ve diğerleri. Her şey ayrı olsun istiyorlardı açık açık. Kimi şehirlerde
özerklik ilan edip prova yaptılar; ikna kampları kurup, Hakkâri başta olmak üzere silah
dağıtmaya başladılar bölgede. Vergi vermeyeceğiz, ayrıca destek (haraç) alacağız diye
tutturdular. Diğer taraftan, PKK savunucusu vekiller de: “ Dağ kadromuz olmasaydı, biz
olmazdık,” derken, eli kanlı teröristlere övgüler düzdüler gözümüze baka baka. Yetmedi,
özerkliğe ilişkin; “Güneydoğu bizim, Türkiye hepimizin olacak,” türünden tanım ürettiler. Ve
inanılmaz bir pazarlığa oturdular “açılım” heyetiyle. Yanıt istediler, süre verdiler; çok kan
akacağı konusunda tehdit savurdular… Hiç kimse ilişmiyordu teröristlere. Çünkü 20.03.2016
günü, TRT ekranlarında, Erdoğan’ın itiraf ettiği gibi; “ilişilmesin” diye talimat gitmişti
valiliklere…

Suriye ve Irak’taki gelişmeler nedeniyle sömürgecilerin tüm bölge Kürtlerini kullanıyor olması
bölücüleri güçlendirmişti. Amaçlarına ulaşmak açısından önlerinin açık olduğunu düşünen
PKK savunucularından DTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk, 27.08.2014’te, açılım sürecine gönderme
yaparak; “PKK, tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor, isterse savaş seçeneğine yönelebilir,
sonuç ta alabilir,” diyerek bu duruma işaret ediyordu. Şimdilerde DEM Eş Başkanı Tülay
Hatimoğulları’nın: “Ya barışı biz inşa edeceğiz, ya da her yer Gazze gibi olacak,” deyişi gibi.

13.09.2014 tarihinde, Gülten Kışanak aracılığı ile de örgüt; yalnızca siyasi değil, mali özerklik
isteğini de dillendirmişti hiç çekinmeden.

İkide bir, bugünlerde işittiğimiz gibi, üniter yapıdan ödün verilmeyeceği vurgulanıyordu o
süreçte. Öyle ki, yeni görüşme safhasında, Abdullah Öcalan’ın odasına konulan bir
televizyonla her şeyin halledildiği türünden havalar estiriliyordu. Ne var ki, bugün de İmralı
heyetinde bulunan Ahmet Türk, canlı yayında, örgüt başının: “Ulusçuluk kardeşliğimiz için en
büyük tehlikedir,” dediğini aktarmıştı; gerinerek.

Batı’nın, amacı doğrultusunda maşa olarak kullandığı, kimi çevre ülkelerinin de Türkiye
aleyhine yararlandığı PKK’nın, Türkiye’deki statüsüydü İmralı görüşmelerinin içeriği. Ülke içi
yapılanmasının nasıl olacağına dair formül arayışlarında Yeni Osmanlı ve de Büyük Kürdistan
rüyasının gölgesinde oluşturulacak güç birliğinin zemin yoklamasıydı diğer bir deyişle.
CHP Milletvekili Engin Özkoç’un; 28.12.2014 de canlı yayında, TBMM’nin gizli oturumuna
dayanarak yaptığı açıklamayla, tüm gerçeğini açılım sürecinin, öğrenmiştik nihayet. Kısacası,
parçalara ayrılsın isteniyordu Türkiye.

Mesut Barzani, 13 Mart 2014’ de SKY News kanalında: “Konfederal bir yapıya doğru
ilerliyoruz,” demiş olsa da, bölgede Federal veya Konfederal biçimlenme tasarımının,
mümkünse tabi, nasıl ve hangi sürede gerçekleşebilir olduğu da öyle; bilinemezdi.
Projenin Türkiye ayağının toplumsal gerçekliğimiz açısından kalıcı olmasını düşünmek ise
olanaksızdı. Söz konusu proje “Yerel yönetimler” açısından, farklı bir denemeyle yaşama
geçirilebilirdi belki, ama bu aldatmaca uzun soluklu olmazdı… Muhalif kesimin öngörüleri
daha önce “uydurma” olarak nitelenirken, aynı konudaki; özerklik, başkanlık ve ülkenin
bölgelere ayrılmasına ilişkin görüşleri dinlemek durumunda kalmıştık haftalarca.

Adları Sıtkı ve Sırrı olan iki kişi dikkat çekiciydi bu furyada. Kürdistan Azadi İnisiyatifi’nin
kurucusu olan Sıtkı Zilan: “Kemalizm, Kürtlere ve İslâmcılara yenik düşmüştür,” derken, BDP
Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de, barış diye adlandırılan sürece kuşkuyla yaklaşanlara,
ekranlardan çığlık çığlığa: “ Kan içiciler” diye saldırmayı iş edinmişti kendine. Bugün de İmralı
postacılığını sürdüren bu kişiyle birlikte, varlığını silaha ve kana borçlu olanların kurduğu
cümleler, hayretler içinde bırakmıştı insanları.

 

PKK’nın yayın organı Med News’deki, 25 Nisan 2013 tarihli makalesinde, Mela Ehmet’in,
yaşanan sürecin ve kurulan ittifakın ABD’nin garantörlüğünde bir dayatma olduğunu vurgulaması dikkat çekmemişti o günlerde. Mela Ehmet, aynı makalesinde, Suriye’den sonra
sıranın İran’a geleceğini, bu saldırıyı da Kürtlerin destekleyeceğini belirtmişti.

 

Suriye’ye ilişkin, 27 Kasım 2024 de uygulamaya giren İngiltere destekli ABD ve İsrail yapımı
güncellenmiş malum proje, yani BOP, beklemedikleri bir gelişme olmadığı takdirde,
geçmiştekine benzer rüyalara götürebilir belki açılımcıları. ABD ve ortaklarının Ukrayna’da
elini kolunu bağladığı Rusya ve ona eklemlenen (İsrail’in Orta Doğu’da etkisiz kıldığı) İran’ın,
Suriye’den Esat ile birlikte süpürülmesi de şimdilik işletedursun bakalım lekeli planı.

Güneydoğu’da, halk dilinde, Hendek Olayları diye anılan kısmi işgal girişiminin emniyet
güçlerimiz tarafından sert bir biçimde püskürtülmesi Büyük Kürdistan Projesi’nin Türkiye
ayağını askıya çıkartmış görünüyor. Bu durumda (söz konusu projenin Türkiye kanadında)
yerel yönetimler bakımından, özerklik talebidir sanırım tek seçenek. Diğer yandan, Irak ve
Suriye’nin kuzeyinde -şimdilik- gerçekleştirilebilir organizasyon doğrultusunda (Bir ihtimal,
Kuzey Kıbrıs’ı da içeren) Federal bir yapılanma projesiyle karşılaşmamız sürpriz olmaz
herhalde…

Geçmişte, açılım öncesi, PKK teröristleri ile kucaklaşan BDP milletvekilleri için fezleke
hazırlanırken ve de idamın yeniden düşünülebileceği vurgulanırken, birdenbire barış
müzakeresine oturma fikrini ABD dayatması olarak değerlendirenler” barış karşıtı” olarak ilan
edilmişti. Simdi de öyle, birdenbire başlayan ikinci açılım sürecinin dayatma olduğunu
dillendirenler yine barış karşıtı diye niteleniyor.

10 Ocak 2025

Ferruh SİDAR

  • Çankaya Gazetesi

    1984 yılında yayın hayatına başlayan ÇANKAYA GAZETESİ nin merkezi Ankara dır. Ender Yoldar' ın yönetiminde Atatürk İlke ve İnkılaplarına, Milli ve Manevi değerlere bağlı bağımsız ve tarafsız bir gazetedir.

    Related Posts

    Yanlış ekonomi politikaları Çin’e yarıyor…

    Yanlış ekonomi politikaları Çin’e yarıyor…   Necdet Buluz         Bizi yönetenler ekonomide iyileşme beklediklerini söylüyor. Ancak gerçekler ve rakamlar başka şey ortaya koyuyor. Örnek mi? Deri ve…

    “Suriyeliler vatandaş yapılıyor…”

    “Suriyeliler vatandaş yapılıyor…”     Necdet Buluz       TİM Başkan Vekili ve İDDMİB Başkanı Çetin Tecdelioğlu, kendi işletmelerinde deprem öncesi 50 Suriyeli çalışan olduğuna işaret ederek, “Şimdi 17…

    Gözden Kaçırmayın

    Süper Ligde 19. haftanın maçları

    Süper Ligde 19. haftanın maçları

    ”Erdoğan’ın siyasi geleceği ile Öcalan’ın özgürlüğünün takas edileceği bir oyunun parçası olmam”.

    ”Erdoğan’ın siyasi geleceği ile Öcalan’ın özgürlüğünün takas edileceği bir oyunun parçası olmam”.

    Ekrem İmamoğlu’ nun ŞAM ziyaretini kim iptal ettirdi ?

    Ekrem İmamoğlu’ nun  ŞAM ziyaretini kim  iptal ettirdi ?

    Beşiktaşın gözü Montella’ da

    Beşiktaşın gözü Montella’ da

    Kupa da ilk hafta maçlarında alınan sonuçlar

    Kupa da ilk hafta maçlarında alınan sonuçlar

    Gazeteciler, toplumun gözü, kulağı ve sesi olarak, her türlü zorlu koşulda fedakârca çalışarak bu önemli görevi yerine getirmektedir.

    Gazeteciler, toplumun gözü, kulağı ve sesi olarak, her türlü zorlu koşulda fedakârca çalışarak bu önemli görevi yerine getirmektedir.