CUMHURİYETİMİZİN İKİNCİ YÜZYILINDA GELECEĞİ YAKALAMAK

YAHYA AKSOY

“… Tek karar vardı.O da Ulus egemenliğine dayanan,tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. İşte
İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz
uygulamaya başladığımız karar,bu karar olmuştur. Bu kararın dayandığı en sağlam düşünce ve mantık şu
idi:Temel ilke,Türk Ulusu’nun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır.Bu ancak, tam bağımsız olmakla
sağlanabilir.”ATATÜRK
Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Nutuk eserinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu yolunda önemli
gelişmeleri anlatarak geçmiş değerlendirmiş ve geleceğe ışık tutarak bize yol göstermiştir:
“…Ali Galip olayı, padişahın, onun hükümetinin ve yabancıların ortak bir girişimiydi….Bu olay üzerine
İstanbul Hükümeti’ne telgraf çektim…Alçaklar, cana kıyıcılar! Düşmanlarla birlik olup ulusa karşı hayınca
düzenler kuruyorsunuz.Ulusun gücünü ve istencini (iradesini) anlamaya gücünüz yetmeyeceğine kuşkum
yoktur. Ama yurda ve ulusa karşı haincesine ve bütün gücünüzle uğraşacağınıza inanmak
istemiyordum. Aklınızı başınıza toplayın. Ulusumuz ve yurdumuz için zararlı olan yabancılara vicdanınızı
satarak eylediğiniz alçaklıkların sorumluluğunu göz önünde bulundurunuz. Güvendiğiniz kişilerin ve
kuvvetin sonunu öğrendiğiniz zaman kendi sonunuzla karşılaştırmayı unutmayınız….
16 Mart 1920’de İstanbul’a el konulması üzerine aldığım kararların en önemlisi, olağanüstü yetkili bir
ulusal meclisin Ankara’da toplanması kararıdır….Bütün milletvekillerinin Ankara^ya gelmelerini
beklemeye gerek yoktu. Gelebilmiş olanlarla yetinerek,meclisin 23 Nisan 1920 Cuma günü açılmasına
karar verdik… 22 Nisan 1920 günü “Dakika geciktirilmeyecek” kaydıyla yurda şu bildirimi yaydım:
Tanrının yardımıyla nisanın 23.Cuma günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından ,o
günden sonra bütün sivil ve askerî makamların ve bütün ulusun emir alacağı yer, adı geçen meclis
olacaktır…(Temsilciler adına Mustafa Kemal)
Osmanlı zamanında kullanılan siyasal yöntemlerin hiçbirinin yeni Türkiye devletinin yöntemi
olamayacağı kanaatine vardım.Bunu meclise anlatmaya çalıştım. Osmanlı devletinin izlediği yol ulusal
değildi.Kişiseldi, bulanıktı ve kararsızdı…Bizim politikamız aydınlıktır.Gerçekçidir.uygulanabilir ve yasal
yöntemlerdir.Buna “ULUSAL POLİTİKA” diyoruz…TBMM,bu ilkeleri kapsayan önemini benimsemekle
kalmadı. İki gün süren açıklamalardan, konuşmalardan, açık ve gizli durumlardan sonra beni meclis
başkanı seçerek genel güvenini de gösterdi…
Mustafa Kemal Atatürk, Mazhar Müfit Kansu’ya not almasını söyler… “Yaz Müfit, zaferden sonra hükümet
biçimi cumhuriyet olacaktır.” 1919 yılında yazdırdığı maddelerin dördüncüsüne geçtiklerinde, Müfit Kansu daha
fazla yazamayacağını söyler… Elinden kalemi düşürür. Mustafa Kemal’in cumhuriyet hayali, dört yıl sonra gerçek
olacaktır. 23 Nisan 1920 ‘de toplanan TBMM 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan ederek 20 Nisan 1924 ‘de yeni
Anayasayı kanunlaştırdı.1961 yılına kadar yürürlükte kaldı.17 Şubat 1926 ‘da Türk Medeni Kanunu kabul edildi ve
6 Şubat 1928 ‘de lâiklik ilkesi Anayasa’ya kondu.

.

Çankaya’da yemek yenirken “ Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” dedim. Orada bulunan arkadaşlar
,hemen düşüncemi benimsediler…. Yasa ,milletvekillerini “Yaşasın Cumhuriyet” diye alkışlanan
söylevleriyle kabul edildi…Başkanlık makamında bulunan İsmet Paşa, TBMM başkanlığı seçimi
sonuçlarını meclise şöyle açıkladı “ Türkiye Cumhuriyeti başkanlığı için yapılan oylamaya yüz elli sekiz
kişi katılmış ve cumhurbaşkanlığına, yüz elli sekiz üye, oy birliği ile Ankara Milletvekili Gazi Mustafa
Kemal Paşa Hazretleri’ni seçmişlerdir…

Sayın Arkadaşlarım….. Tanrının yardımıyla bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri iyi bir biçimde
başarabileceğimi umarım….Her zaman ulusun sevgisine dayanarak hep birlikte ileriye gideceğiz. Türkiye
Cumhuriyeti mutlu,başarılı, muzaffer olacaktır.
Atatürk’ün dediği gibi:”Ulusal sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak
varlığımızı koruyup ulus ve ülkenin gerçek mutluluk ve bayındırlığına çalışmalıyız.”
Araştırmacı yazar Selçuk İncesu’nun ifadesi, “ AB tarafından 2021’de yapılan kapsamlı bir
taramaya göre Türkiye diğer Balkan ülkeleriyle birlikte bilime en uzak ülkeler arasında.
Nüfusumuzun yüzde 60’ı sözde bilime inanıyor… sözde bilim,ya da sahte bilim, ilk bakışta
bilimselmiş gibi sunulan ama bilimsel yöntem ve kriterlerle uzaktan yakından alakası olmayan
iddia ve inançları kapsıyor…”
Kurtuluş Savaşımızın ve bütün yönleri ve felsefesi ile aydınlanma devrimi ve bir uygarlık projesi olarak uygulanan
Cumhuriyetimizin ruhunu yansıtan, ulusal birlik ve bilincimizin sesi olan sembolleşmiş, Milli Marşlarımız ulusal
dayanışmayı ,heyecanı, bilinci canlı tutar ve bayraklaştırır…
Atatürk’ün “0.Yıl söylevi ve Gençlige hitabesi” bütün ruhu ile Türk Ulusuna yol göstermektedir. Bu
eksenden sapmak ulusumuzu emperyalizme teslim etmek anlamına gelmekte…
“Yurttaşlarım ! Az zamanda çok büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve
yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyetidir.Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli
ordusunun bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz…. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi
göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu
dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta
ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız…
Türk ulusunun karakteri yüksektir. Türk ulusu çalışkandır. Türk Ulusu zekidir. Çünkü Türk Ulusu, ulusal
birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Çünkü Türk Ulusunun yürütmekte olduğu yükselme ve
uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müsbet bilimdir… Sonsuzluğa akıp giden her on
yılda, bu büyük ulus, bayramını daha büyük onurla, mutluluklarla, huzur ve refah içinde kutlamanı
gönülden dilerim. Ne mutlu Türküm diyene ! “ Ankara, 29 Ekim 1933
Atatürk’ün, çağdaş temeller üzerinde kurduğu ve yönlendirdiği Türkiye Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını
gurur ve kıvançla kutlarken, onu yücelterek korumak, geliştirmek için eğitim ve öğretimi, inanç
dogmatizminden kurtarmak “fikri hür, vicdanı hür” kuşakları akıl ve bilim ışığında,yapay zekanın dünya
gerçeği olduğunu unutmadan, tarih ve coğrafya bilgi ve bilinci ile yetiştirmek ve ulusal bilinci canlı tutmak
öncelikli ulusal bir görevdir…