Ender YOLDAR
Erkeklerin hegemonyası altındaki siyasetin kadın-erkek eşitliği açısından sakıncalarını ülkemizin içinde bulunduğu duruma bakınca rahatlıkla görebiliriz.
Demokrasimiz açısından da siyasette bir kadının başarılı olmasını istedik hep.
Konuyu kestirmeden Meral Akşener’e getirecek olursak bu sütunlarda bir kaç defa Akşener’in Türkiye’nin siyasetteki yüzü olması yönünde yazılar kaleme aldık.
Zaman zaman yaptığı konuşmalar ve çıkışlarını da alkışladık.
Ülkemizin başta Avrupa olmak üzere Dünyadaki ”modern çizgiden uzaklaşıyor” imajının da ancak Akşener ya da bir başka kadın siyasetçimizin elde edeceği başarıyla düzelebileceğine hep inandık.
Onun için de çoğu fikrine ve fiiliyatına katılmasak da karınca kararınca desteklemeye çalıştık.
Hele hele Cumhurbaşkanlığı seçimi için kurulan altılı masayı 3 Mart’ta terk ederken söylediği sözlerin; önce masanın devrilmesine, ardından da seçimlerin kaybedilmesine, yol açacağını bilmeyecek kadar siyasi öngörüsünün olmadığını gördüğümüzde bile sabrettik.
Oysa hepimiz Akşener’in kurduğu partinin hangi amaçlarla ve hedeflerle yola çıktığını, hangi desteklerle ayakta kalarak yol aldığını çok iyi biliyorduk.
Kendi ifadesiyle kimlere ‘DİYET” borcu olduğunu da …
Kurulduğu günden beri siyasi atmosferin kendi lehine olmasına ve bütün bu desteklere rağmen rüştünü tek başına bir türlü ispat edemeyen bir parti 2023 Mayıs seçimlerinden bu yana 6 ay geçmesine rağmen sürekli kan kaybederken adeta harakiri yaparcasına (Karşısındaki bütün partiler seçimlere ittifak yaparak giriyor) ”Hür ve Müstakil Özü başına” girmeye karar vermesi hangi siyasi akılla bağdaştırılabilir ki …
İYİ Partinin GİK’te aldığı ”CHP ile 31 Mart’ta yapılacak seçimlerde işbirliği yapılmaması yönünde” son kararı; göründüğü kadarıyla bu partinin değil, kurulduğu günden beri bu partiyi yok etmek için her türlü hamleyi yapan Cumhur İttifakının işine yarayacağını bilmek ve görmek için sanırım kahin olmaya gerek yok.
Gördüğümüz kadarıyla 31 Mart 2024 de siyasi partileri yine zor bir seçim bekliyor.
Ender YOLDAR