DEPREM ve GERÇEKLERİ

 

Cavidan Demirağ/Statiker-İnşaat Mühendisi

 

Deprem bölgesindeki yapı stoğunun durumuna bakarsak,
“Depremden etkilenen coğrafyadaki yapı grubunun yüzde 52’si 2001 yılından,
başka bir deyişle 17 Ağustos 1999 Kocaeli ve 12 Kasım 1999 Düzce
depremlerinden sonra yapılan binalar. Bu aslında çok önemli bir oran. Yüksek
oranda yeniden yapılaşma, ortaya çıkan deprem performansının daha iyi olmasına
neden olacakken, bu süreçte inşa edilen bazı binaların bölgede yaşanan son iki
depremde göçmesi üzücü olduğu kadar düşündürücüdür.

Deprem bölgesindeki yapı stoğunun durumuna bakarsak,
Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nin (TBDY-2018) çok güçlü tarafları var.
Bırakın 2018’i, 1975 yönetmeliğine göre bile binalar düzgün bir biçimde yapılmış
olsaydı böylesi bir felaketi yaşamayabilirdik. Maalesef göçen binaların
tasarlandıkları dönemlerde geçerli olan yapısal yönetmeliklere uygun olmadığı
ortada.
Ne yazık ki son iki büyük depremde de gördük ki önceki yönetmeliklerin bile
gerisinde yapılmış yeni konutlar mevcut. Bu durum büyük kentlerimizde de aynı.
Yönetmeliklerin istediği koşulların altında kalmış bir yapı stoğu ile karşı
karşıyayız.
Bu durumda yapılması gereken nedir?
Çoğu binaların güvenlik düzeyleri belli değil. Daha da vahimi, bu tür yapıların hızlı
şekilde belirlenmesi de kolay değil. Türkiye’deki sorun, yönetmeliklerin eksikliği
değil, yönetmeliklerin sahaya yansımaması ve denetim eksikliği. Meslek hayatım
boyunca 40 yıla yakın süredir hep aynı sorun ve tartışmaları yapıyoruz.
‘Yapı tipleri benziyor’
Türkiye’nin her tarafındaki yapı tiplerinin aşağı yukarı birbirinin benzeri
olarak geliştiğini düşününce endişem artıyor İstanbul’da 1.5 milyona yakın
yapı var ve ne yazık ki sistem tipleri olarak bakınca belli semtlerde,
Kahramanmaraş ya da Hatay’daki yapı grubundan farklı değiller.

BİNANIN DEPREME DAYANIKLI OLDUĞU NASIL
ANLAŞILIR?
Depremlerin yaşanmasını engellemek elbette mümkün değil, fakat gerekli
önlemleri alarak deprem nedeniyle yaşanabilecek maddi ve manevi kayıpların,
hasarların önüne geçebilmek mümkün. Diğer bir deyişle deprem öncesinde,
esnasında ve sonrasında yapılması gerekenleri uygulamak hayati öneme sahip
olabilir.
Tam da bu noktada, yaşadığınız binanın depreme karşı dayanıklı olup
olmadığının öneminin altını çizmek isterim. Peki, bir evin depreme dayanıklı
olup olmadığı nasıl anlaşılır, deprem dayanıklılık testi nasıl yaptırılır?

Eviniz Depreme Dayanıklı mı?
Söz konusu doğal afetler olduğunda doğaya müdahale edemeyeceğimizi
biliyoruz. Ancak doğal afetlere karşı önlemler alarak olası afetlerin yıkıcılığını
hafifletebiliriz. Deprem de bunlardan biri. Bu doğal afete karşı ne gibi önlemler
alınabilir düşünürken hepimizin aklına “Evim depreme dayanıklı mı?” sorusu
geliyor. Çünkü binanın depreme dayanıklı olması, depremi az hasarlı atlatmanın
en önemli faktörlerinden. Binanızın depreme dayanıklı olup olmadığını
öğrenmek için uzman bir ekibin yapıda bulunan duvarları, kolonları ve zemini
incelemesi gerekiyor.
Oturduğunuz bina için önceden uzmanlar gelip deprem risk raporu oluşturmuş
olabilir. İkamet ettiğiniz ilçenin belediyesinden bu bilgiyi öğrenebilirsiniz. Eğer
binanızın deprem risk raporu kaydı bulunmuyorsa binanızın depreme
dayanıklılığını öğrenmek için deprem testi yaptırmalısınız.
Evinizin Depreme Dayanıklılığını Anlamak İçin Nelere Bakılmalı?
Yapı uzmanları tarafından gerçekleştirilecek testler tartışmaya gerek olmayacak
kadar önemli. Bu testler kadar net bilgi vermese de binadaki bazı özellikler risk
durumu hakkında fikir verebilir.
Bir evin depreme dayanıklılığını sorgulama aşamasında incelemeniz gereken en
önemli noktaları sıralayalım.
§ Binanın yaşı: Yapının hangi deprem yönetmeliğine uygun şekilde
yapıldığı konusundaki bilgiyi binanın yaşı verir. 1999 depremi sonrası
değişen yönetmelikle binaların daha sağlam ve depreme dayanıklı şekilde
yapılması zorunlu tutulmuştu. Bu nedenle bir binanın depreme
dayanıklılığını anlayabilmek için bina yaşına dikkat edilmelidir.
§ Zemin durumu: Dere yatağı ya da dolgu alanlar doğal afetlere karşı daha
savunmasız, sert zeminlerdeki yapılar ise daha dayanıklı kabul edilebilir.
Ayrıca binanın temelinde yer altı suyu olup olmadığı da önemlidir. Bu
sular motopomplarla temelden çekilip dışarı atılsalar da zeminde yeniden
su birikmesi ve bu durumun temele zarar vermesi göz önünde
bulundurulduğunda zemin durumunun önemi bir kez daha anlaşılır. Tabii
bu noktada, yapıda kullanılan malzemelerin kalitesinin de önemli
olduğunu hatırlatmakta fayda var. Beton kalitesi gibi kriterler ancak inşaat
mühendisleri gibi uzmanlar tarafından incelenip değerlendirilebilir.
§ Onaylanan projeye uygunluk: Yapılar, onaylanan proje doğrultusunda
inşa edilmeli ve inşa sonrasında da bu projeye sadık kalınmalıdır. Binaya
sonradan kaçak kat çıkılması, asansör yapılması, tadilat sırasında
kolonların kesilmesi gibi projede yer almayan uygulamaların hayata
geçirilmesi ne yazık ki güvenlik sorunları doğurabilir. Eğer binanızda

4
böyle bir durum söz konusuysa kesinlikle bir uzmana danışmanızı
öneririm.
§ Kiriş ve kolon durumu: Kolon ve kirişlerdeki çatlaklar binanın
dayanıklılığı hakkında bilgi verebilir. Fakat kiriş ya da kolonlarda
herhangi bir çatlak yoksa bu da bina dayanıklılığının yüksek olduğu
anlamına gelmeyebilir. En doğru sonucu deprem dayanıklılık testi ile
öğrenilebileceğini bir kez daha hatırlatmak isterim.
§ Binadaki rutubet durumu: Rutubet, binanın su yalıtımının iyi
yapılmadığı anlamına gelebilir. Özellikle bodrum kattaki rutubet zamanla
binanın taşıyıcı sistemlerine zarar verebilir.
30 Yıllık Bina Depreme Dayanıklı mıdır?
Binanın depreme dayanıklı olup olmadığını anlamak için dikkat edilmesi
gerekenlerden birinin de binanın yaşı olduğunu belirtmiştik. Bina yaşı, yapı ile
ilgili pek çok detay veriyor. Bu durum, daha yeni binalara taşınma gibi bireysel
olarak alabileceğiniz önlemler için oldukça önemli.
1999 depremi sonrası değişen bina denetim yasası ile inşa edilecek binaların
eskiye oranla daha sağlam ve depreme dayanıklı olması zorunluluk haline
getirildi. Bu nedenle 1999 sonrası inşa edilen yönetmeliğe uyarak yapılmışsa
daha güvenli olabilir Ancak yapıda kullanılan malzemenin kalitesi de bu
noktada çok önemli. Bunun yanı sıra 30 yıllık bir bina, kaliteli malzemelerden
statik projeye uygun inşa edilmişse yeni binalardan daha bile sağlam olabilir.
Bunu tespit etmenin yolu, uzmanlara danışarak binaya depreme dayanıklılık testi
yaptırmaktır.

Depreme Karşı Dayanıklılık Testi Nasıl Yapılır?
Bahsettiğimiz gibi gözle görebileceğiniz bazı unsurlar bir binanın dayanıklılığı
konusunda size fikir verebilir. Fakat bazen gözle göremeyeceğiniz ve uzman
incelemesine ihtiyaç duyulan bazı özellikler binanın güvenilirliği konusunda
bilgi verir. Yani evet, binanın depreme karşı dayanıklılığını ölçmek için analiz
yaptırmak gerekir. Peki, depreme dayanıklılık testini kim yapar?
Binanın depreme karşı dayanıklılık analizi; belediyeler, Çevre ve Şehircilik İl
Müdürlükleri, kaymakamlıklar ya da özel şirketler tarafından yapılabilir. Eğer
özel bir şirketten hizmet almayı planlıyorsanız bu şirketin deneyimlerini,
referanslarını incelemek, şirket güvenilirliği hakkında bilgi sahibi olmanızı
sağlayabilir. Bu arada deprem dayanıklılık testi fiyatlarının da analiz merkezine
göre değişiklik gösterebileceğini belirtelim.

Peki, dayanıklılık testi nasıl yapılır? Bunun için görevlendirilen uzmanlar ön
gözlem sonrasında binanın zemininde ve taşıyıcı sistemlerinde detaylı
incelemeler yapar. Binanın zemin durumunu, fay hattına uzaklığını, geçirmiş
olduğu depremleri incelerler. Asıl sonuç ise binadan karot alımı (yapıdan örnek
alma) ve bu örneğin incelemesi sonrasında oluşturulacak raporla kesinlik
kazanır.

YUMUŞAK-ZAYIF KAT DURUMU: Yapıların taşıyıcı sistemlerinin tasarıma
uygun yapılmaması göçüklerin en büyük nedeni oluyor.

‘Denetim çok ciddi yapılmalı’
Ülke olarak konut yapımındaki hatalarımız neler?
Yapı ruhsatı almanız için pek çok aşamadan geçmeniz gerekiyor ve bunların hiçbiri
kolay aşamalar değil. Belli ki bazı bölgelerde daha rahat ruhsatlar alınıyor. Deprem
ülkesiyiz diyoruz ama denetim mekanizmalarının çok ciddi olarak işletilmesi lazım.
Aynı gün içinde çok yıkıcı ve büyük iki depremi yaşadık. Asrın felaketi deniyor.
Doğru, ancak bu kadar yıkımın mazereti olamaz. Yapılar 1999 sonrası
yönetmeliklere uygun yapılsaydı ağır hasar almış binaları görürdük. Ancak bu
kadar büyük bir yıkım asla yaşanmazdı.
‘Yıkım yaşanmayan Erzin çarpıcı bir örnek oldu’
Ayrıca, Kahramanmaraş Mimarlar ve İnşaat Mühendisleri odalarımızın binalarının
ayakta kalması Meslek grupları kendi binalarını nasıl denetliyorlarsa, tüm binaların
da benzer şekilde denetlenip güvenliklerinin sağlanması gerekirdi.

Konutlarda denetim mekanizması tamamen yerel yönetimlerin sorumluluğunda.
Mimar ve mühendisliğin ne kadar hayati meslekler olduğu bir kez daha acı bir
tecrübeyle ortaya çıktı.
Atılan imzanın ne kadar büyük sorumluluk taşıdığı hiç unutulmamalı. Erzin’in
depremden en az düzeyde etkilenmesi hepimizi sevindirdi.
Bir yapının çökmesi veya orta hasar, için pek çok olumsuz durumun bir araya
gelmesi lazım. Bazen yerel zeminin özellikleri en büyük etken olurken, bazen yer
ivmeleri, hızları ve yapının kalitesi riskleri doğurabilir.

SONUÇ:
Bütün bu bilgiler ışığında, sahada incelemelerde bulunduğum Hatay ve
Kahramanmaraş bölgesinde yıkılan ve hasar gören binalarla ilgili gözlemime göre ,
Yorumum ve Önerilerim:
Öncelikle Şehirlerimizin çağdaş mühendislik tekniklerine uygun yapılması için
yasal düzenlemeler yapılmalı,
Buna göre;
1-Deprem bölgelerinde (1. 2. Ve 3.derece deprem bölgelerinde), Betonarme
yapı yapmaktan vazgeçilmeli.
Bunun yerine YAPISAL ÇELİK TEKNOLOJİSİ ile Taşıyıcı sistemler
oluşturulmalı(Japonya örneği gibi)
2-Betonarme binalarda zemin katlarda kısa kolon tabir ettiğimiz kat
yüksekliği dükkan katları uygulamasından vaz geçilmelidir.
3- 1. ve 2.derece deprem kuşağında olan bölgelerde bölgesel gelişme planı
hazırlanmalı. Bu plan hazırlanırken bölgenin imar haritası yeniden
çıkarılırken endüstri yapılarının tek katlı ve tamamen Çelik konstrüksiyon
sistemli yapılmalıdır.
4- Ayrıca tüm Türkiye’nin coğrafi haritası, deprem sonrasına göre yeniden
güncellenmelidir.

• Cavidan Demirağ/Statiker-İnşaat Mühendisi
• Mersin İMO (İnşaat Mühendisler Odası) önceki dönem Yönetim
Kurulu Üyesi
• 27 ve 28. Dönem CHP PM üyesi ve önceki dönem Deprem Komisyonu
Üyesi

  • Çankaya Gazetesi

    1984 yılında yayın hayatına başlayan ÇANKAYA GAZETESİ nin merkezi Ankara dır. Ender Yoldar' ın yönetiminde Atatürk İlke ve İnkılaplarına, Milli ve Manevi değerlere bağlı bağımsız ve tarafsız bir gazetedir.

    Related Posts

    ” İlk seçimde sonlarının geldiğini görüyorum”

    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Almanya’nın başkenti Berlin’de katıldığı  toplantıda  yaptığı konuşmada  ;Türkiye’deki demokrasinin aleyhine kullanmaya devam ediyorlar. Ben, onların stresinin arttığını, kötülükleriyle beraber önümüzdeki seçimde sonlarının geldiğini görüyorum.…

    Kılıçdaroğlu 1 saat ifade verdi

    CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şikâyetiyle açılan 11 yıl 8 ay hapis ve siyasi yasak istemiyle yargılandığı  hakaret davası başladı. Adliye gelişinde halkın yoğun ilgisiyle karşılaşan Kılıçdaroğlu’na…

    You Missed

    ÇANKAYA BELEDİYESİ’NDEN GENÇ İSTİHDAMINA KATKI

    ÇANKAYA BELEDİYESİ’NDEN GENÇ İSTİHDAMINA KATKI

    ANKARA KALESİ’NE HASSAS DOKUNUŞ

    ANKARA KALESİ’NE HASSAS DOKUNUŞ

    Yılbaşı keyfi çerezler de cep yakıyor !

    Yılbaşı keyfi çerezler de cep yakıyor !

    Çalışmayan Emekli AÇ

    Çalışmayan Emekli AÇ

    “Sosyal çürüme”nin bir ayağı olan, uyuşturucuya karşı milli seferberlik başlatılmalı”

    “Sosyal çürüme”nin bir ayağı olan, uyuşturucuya karşı milli seferberlik başlatılmalı”

    ABB DEN İHTİYAÇ SAHİBİ ÇOCUKLARA SICAK DESTEK

    ABB DEN İHTİYAÇ SAHİBİ ÇOCUKLARA SICAK DESTEK