-SON RÖTUŞLAR, ADALETİ GETİRMEZ-
Nevzat AKSOY
Değerli okuyucularımız .Bir genel seçime yaklaştıkça, bununla beraber siyasi arenadaki tansiyonda da yükselmeler başladı. Bol za-
manlarda telafisi mümkün olan siyasi düello
hesapları, dar zamanlara hapis olmuş bir düello
yarışında, son kozlarını seçime az kalan bir zamanda güven tazeleme, taraftar kazan-
ma, devlet ve millet sorunlarını çözme yarışın-
da seçmenleri ikna etme çabaları, ve yeni siyasi senaryolarla kendini göstermeye başladı
Malumunuz AKP’nin Kasım 2002 seçimlerinde Oyların yüzde 34,3’ünü alarak kazandığı 363 milletvekilliği ile tek başına iktidar olan AK Parti, TBMM’nin üyelik sayısının yaklaşık yüzde 66’sını alarak liste usulü çoğunluk sisteminin uygulandığı 1950’li yıllardan sonra TBMM’deki en büyük temsil gücünü elde eden siyasi parti oldu.Yaklaşık 20
yıl iktidarda yönetim dümenini elinde tutan AKP hükümeti başlarda çok sağlam bir per-
fonmas, ve mali bir ekonomik disiplin ağı içinde ülkeye ve millete derman olmayı başardı. 2001 kriziyle dibe vuran ekonomide toparlanmanın başladığı 2002 yılı sonunda iktidara gelen AKP, ilk yıllarda gerek krizin yarattığı olumsuz baz etkisinin kolayca tersine çevrilmesi, gerek IMF programının verdiği ivme ve maddi destek, gerekse de kriz sonrası yapılan iki önemli yapısal reform hamlesi (bankacılık sektörü düzenlemesi ve kamu kesimi mali disiplinin sağlanması için atılan adımlar) sonucunda ilk 6 – 7 yılda başarılı bir ekonomik performansa imza attı. Buna karşılık yapısal reformların yapılamaması, öteden beri Türkiye ekonomisinin en önemli hastalıklarından birisi olan kısa vadeli bakış açısının bu dönemde de devam etmesi, ekonomide yanlış yaklaşımların artmaya başlaması sonucu son 6 yılda işler tersine dönmeye yöneldi.
Özellikle büyümenin cari açığı artırmadan yükseltilememesi, içine girilen orta gelir tuzağının yarattığı refahı artıramama sorunları, dış finansmanda karşılaşılan sıkıntılar, risklerle birlikte kırılganlığın artması ve yapısal sorunlara sürekli yanlış teşhis ve yaklaşımlar yapılması önümüzdeki dönem için de sıkıntıların artarak süreceğinin göstergesini oluşturuyor. Aslında 20 yıllık bir yönetimin verdiği tecrübe, devlet ve milletin hassasiyet-
lerine taraf bir kulvarda sarf edilip, kanun ve nizamlara adalet düsturu çerçevesinde tekrar
devleti ve milleti istenilen bir refah ve istikra-
ra kavuşturma başarısını da yakalamak bir mucize gerektirmez.Fakat istikrarlı bir devlet, refah ve huzurlu bir yaşamı milletle buluştur-
ma anlayışı, sadece kağıt üstündeki proğram-
larda kaldığı için, siyasi hırs ve kural ve nizam-
tanımaz bir anlayışa teslim olunca, adil bir yönetme vizyonundan da uzaklaşıyoruz.Ana-
yasa ve kanunlarımızın meşru gördüğü, hak ve
kurallları, bazen görmemezlikten gelip, çıkar ve menfaatler sarmalında bir anlayışta maale-
sef kayabilmektedir.Kanunlarımız uzlaşı, ve refahı; siyasi yönetim anlayışlarımız, çatışma ve kaos yaratma anlayışında egemen bir duruş sergilenmektedir.Bir örnek verirsek AKP’den dikkat çeken ‘HDP ziyareti’ hukuken
normal, fakat algısal olarak başta çatışma ve uyuşmazlık algısı lanse ettiği için sanki bir a-
normal bir yaklaşım gibi algılanmaktadır.Hal-
buki, gayet normal, anayasal çerçevede, yapıl-
ması gereken gecikmiş bir adımdır.
· Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da, geciken adalet zulümdür.İşte yönetimsel olarak, baş-
larda atacağımız adımlar için, zora ve men-
faate taraf bir anlayışta üçyüzaltmış derece bir u dönüşü yapmak inandırıcılık ve saf bir niyetin genel kabul ölçüsünden uzak kalmak-
tadır.İşte bugün devlet ve millet olarak zama-
nında yönetimsel olarak atılmayan adımlar için
şimdi bin adım atmak zorunda kalıyoruz.Ülke-
nin ve milletin bekası için adaleti ve hukuku,
kişisel ve siyasi ihtiraslara kurban etmekteyiz.
Bugün devlet olarak büyüyemiyorsak, millet
olarak refah ve istikrarı yakalıyamıyorsak, hu-
kuk ve adaletten uzak, siyasi bir hırs ve çatış-
manın kural tanımaz bir anlayışın ağır bir be-
lini yaşıyoruz