ÇİVİSİ ÇIKAN DÜNYA VE İNSANLIK-
Nevzat AKSOY
Değerli okuyucularımız .
İnsanların keşmekeşlik içinde olduğu, saygısızlık, umursamazlık, yardıma koşmayan, nemelazimcilik, ve ahlakın göğe yükseldiği bir zaman dilimi ve insanlığın diz boyu günaha ve çamura saplandığı bir asrın, gafletteki insanlık tufanını yaşıyoruz adeta.
Bir ezanla dünyaya gözlerimizi açtığımız, bir selayla gözlerimizi kapayacağımız dünyada, hala da uyanamamış, gaflet ve vurdumduymazlık sarhoşluğu her gün biraz daha bizi insanlığımızdan, yaklaşan ahiret yolculuğumuzda da boğazımıza kadar günaha ve suça bulaştırmıştır.Kendimiz ettik, kendimiz buluyor, ve yaşıyoruz.Bu anormal yaşanan sendromlu hayatlardan ders almıyor, sancılı ve hüsranla sonuçlanacak bir imtihanın yakınından ve kenarından bunun idrakına varıp, bir türlü selamet durağına dümeni kıramıyoruz.Hayatın hep böyle gideceğinden, yapılan zalimlik, ve alınan ahların bizlere kar kalacağını mı zannediyoruz?Maalesef yanılıyoruz, kendi kendimizi kandırıyoruz.Hayatlarımız a’ dan z’ye kadar gerçek yaşamla örtüşmediği için taklidi, ve duyu organlarını adeta kaybeden bir insan ve insanlık manzarasıyla karşı karşıyayız.Kimse kimseden haberi olmayan, gelsin de nereden gelirse gelsin, hesabıyla, haram mı? Helal mi? Yetimin mi? Fakir ve gurabanın mı? anlayışı ve hassasiyeti olmadan bir maddiyat ve bencillik ateşi insanları çepeçevre sarmış, gaflet içinde bir hırs yarışına dönüşmüştür.İşte bu hırs, ve nemelazimcılik, insanları toplum, ve dünyamızdan öyle ilgisiz, duyarsız ve alakadarsız bir kitle haline getirdiği için, dünya ve insanlık müreffeh bir yaşam, adil bir dünya çemberinden uzaklaşmıştır..Dünyaya, ve insanlığa, alakasız, bir zihniyet, insanları birbirinden soğutmuş, gelenek, görenek, akrabalık bağları, kardeşlik, din, vicdan, ahlak, yönetimde şeffaf ve adil bir anlayış bırakmamıştır.Sanki insanlık kıyametini ve tufanını yaşıyor. Zaman su gibi akıp gider misali, insanlıkta uzakta olan kıyametinin değirmenine su taşımaktadır.Bugün içinde bulunduğumuz nemelazimcilik hastalığı, sorumsuz ve benci bir ortamı yaratttığı için dünya ve insanlık için büyük bir ateştir.Bu ateşe düşmemek için insanlığı bir kıssadan hisseyle bu yazımı sonlandırıyorum.
Duvardaki çatlaktan bakan fare, çiftlik sahibi ile karısının bir paket açtıklarını gördü.
“İçinde yiyecek mi var?” derken, bir de ne görsün; pakette bir fare kapanı…
Hemen bahçeye koşup alarmı verdi.
“Evde kapan var!..
Evde kapan var!..”
Tavuk gıdaklayıp kafayı kaldırdı ve,
“Bay fare, bu sizin için ciddi bir sorun olsa da şahsen beni ilgilendiren bir tarafı yok, ne yazık ki.” dedi.
Fare dönüp bu sefer keçiye,
“Evde kapan var” dedi.
Keçi konuyla ilgilendi ama umursamadı bile ve;
“Üzgünüm bay fare, vah vah!..
Emin ol senin için dua edeceğim.” dedi.
Fare bu kez öküze yöneldi:
“Evde kapan var!.. Evde kapan var!..” diye bağırdı, nefes nefese…
Öküz:
“Vovv…
Bay Fare, senin için üzüldüm, ama burnumu sokacağım bir şey değil.” dedi.
Artık farenin de başını eğip gitmekten başka çaresi kalmamıştı…
Yalnızlık ve terk edilmişlik hisleri içinde fare kapanı ile artık tek başına, başa çıkmaya çalışacaktı.
O akşam evde alışılmamış bir ses duyuldu.
Sanki bir kapan, avının üzerine kapanmıştı.
Bunun üzerine çiftçinin karısı hızla sesin geldiği tarafa koşmuştu.
Karanlıkta kapana zehirli bir yılanın kuyruğunu kaptırdığını görmemiş, yılan da onu ısırmıştı…
Çiftçi karısını hastaneye koşturdu ve ölümden kurtardı.
Ama eve gelen kadın hala ateşler içindeydi.
Eee… Ateşli insana ne verilir?..
Sıcacık bir tavuk çorbası…
Evdeki tavuk hemen kesildi ve acilen pişirildi!..
Ama hala kadının ateşi düşmedi.
Çiftçinin karısının başına gelenleri duyan eş-dost-ahbap koşup “geçmiş olsun”a gelmişti.
Çiftçi de onlara sofra kurmak için keçiyi kesti ve ikramda bulundu.
Bu esnada bir türlü ateşi düşürülemeyen kadın iyileşemedi ve öldü.
Aman, ne kalabalık gelmiş cenazeye, ne kalabalık!..
Çiftçi bu sefer de misafirleri doyurmak için öküzü keser ve ikramda bulunur.
Fareye ne olmuş; hala canlı ve bir delikten olanları izliyor.
Destek istediği tavuk/keçi ve öküzün başına gelen ibretlik sonu derin düşünceler içinde takip ediyor…
Değerli okuyucularımız, bu vatan bizim, bu insanlar bizim, dertler ve sevinçler bizim, biz dünyaya, insan ve insanlığa duyarsız ve alakasız olamayız.Çünkü bir hadisi şerifte Ömer (r.a.)’in naklettiği bir hadiste Allah Rasûlü (s.a.s.) şöyle buyurdular: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz.