TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simon Kaslowski ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan son dönemde ekonomi yönetiminde alınan kararları eleştirdi.
TÜSİAD’ın bugünkü genel kurulunda konuşan Kaslowski, “Kalkınmanın önkoşulu istikrardır, son iki buçuk yılda TÜİK başkanı dört kez, Merkez Bankası başkanı üç kez değişmiştir” dedi. Görev değişikliklerinde, şeffaflık ve hesap verilebilirliğin dikkate alınması gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye’deki büyümenin ‘kredi genişlemesine bağlı istisnai bir büyüme’ olduğunu ifade eden TÜSİAD başkanı, enflasyonist baskının arttığı, hem faiz hem kurun yükseklerde seyrettiği bir ekonomik ortamda yaşadığımızı hatırlattı.
TL’deki zayıflığın dışsal şoklar karşısında ekonomiyi korunmasız bırakacağını ifade eden Kaslowski, “TL’ye güveni yeniden kazandırmalıyız, aksi takdirde had safhaya varan işsizlik, alım gücünde azalma, büyümenin finansmanı gibi temel sorunların çözülmesi mümkün değil” dedi.
İşsizliğin toplumu ‘korkutucu boyutta’ tehdit ettiğini belirten işadamı, gıda enflasyonunun özel olarak ele alınması ve tarım sektörünün sorunlarını kalıcı olarak çözecek bir programın hazırlanması gerektiğini vurguladı.
Özilhan: Anlama çalışıyoruz
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Özilhan ise “Hepimiz son aylarda art arda gelen beklenmedik gelişmeleri anlamaya çalışıyoruz” dedi.
Özilhan şu soruları dile getirdi: “Ortalığın toz duman olduğu, yetki ve sorumlulukların sınırlarının bulanıklaştığı durumlarda karar nasıl alınır, nereye gittiğimiz konusunda kafamızda bir cevap yoksa plan nasıl yapılır?
Kurumsal yapıların öngörüldüğü gibi çalışacağı varsayımı olmadan yarın ne olacağı nasıl bilinir, ilan edilmiş olan kurallar yarın değişebilirse, yarına ilişkin kararlar nasıl alınır?”
‘Kaçınılmaz olacak’
Özilhan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
İstikrarı korumanın yolu keskin manevra yerine net, öngörülebilir ve tüm kesimlere güven veren bir yol haritası koymaktan geçiyor
Yüksek faiz oranları tasarruf açığının sonucudur, tasarrufları artırmazsak, TL’ye güveni tesis edip uzun vadeli dış kaynak çekmezsek, hiçbir faiz indirimi kalıcı olmaz.
Yatırımcı güveni tesis edilemeyince uzun dönemli yatırım kararı da alınamıyor. Yatırımcı güven ister, sık sık değişmeyen kurallar ister.
TL’deki değer kaybının bir nedeni döviz geliri üretme kapasitesinin düşüklüğü ise diğer neden geleceğe ilişkin belirsizlik ve güvensizlik.
Sorun şiddetlenince rezervlerden döviz satarak TL’nin değerini korumaya çalışmak ancak kısa süre için işe yarar; sorunun hep tekrarlamaması için ekonomik yapının dönüşüp döviz gelirlerinin artırılması ve ekonomi yönetiminin güven sağlaması gerekir.
Fiyat artışı ile mücadele için fiyat kontrollerinin yetmediğini tecrübe ile biliyoruz.
Reform programları ve verilen teşviklere rağmen bir türlü halledilemeyen bir diğer sorun ise yüksek işsizlik.
Üretim yapısını dönüştüremezsek küresel ekonomideki yerimizin yükselmesi bir yana, düşmesi kaçınılmaz olacak.
Etraflıca düşünülmemiş, ilgili tüm tarafların görüşleri alınmamış, aceleye getirilmiş kararlar çok çabuk değiştiriliyor bu da güvensizlik yaratıp öngörü ufkunu daraltıyor.
Ekonomik reformlar gibi yargı reformları da iyi ama şimdiye kadar ilan edilen yargı reformları bizi arzu edilen hukuk devleti ve demokrasi standartlarına yaklaştıramadı.
Kaynak:Diken.com