AKIL ÇAĞI MI?
Ferruh Sidar
İnsanlığı tehdit eden virüs salgınından uzmanlar “aylar öncesindeki gibi” halen, savaş diye söz
ediyor. Konu hakkında herkesin yazılı veya sözlü olarak kullandığı bu betimlemeyi ben de
paylaşıyorum doğrusu. Yaşadığımız şey, tam anlamıyla bir savaş; ölüm kalım savaşı.
Dünyayı aylardır çalkalayan bu savaşta bildiğimiz tek şey belirsizliğin sürdüğüdür. Düşmanımızı hiç
tanımamışız örneğin, bu gerçekten ürkütücü bir durum; bilim insanlarının tüm tarifleri ilginç bir
biçimde boşa çıktı… Tanrıça Athena gibi sürekli kılık değiştiren -soylu- bir düşmanla karşı karşıyayız
nihayetinde.
Sığınağa dönüştürdüğümüz evlerde süren yaşamımızın ne zaman normale döneceği hakkında da
herhangi bir fikrimiz yok. Ayrıca, durma noktasına gelmiş ekonomik çark gücünün de böylesi bir
yaşamın devamını olanaklı kılmayacağı sır değil. Dünyanın tüm ülkelerine sanki aynı sihirli el
dokunmuş gibi; moral veren rakamların koro halinde birdenbire dillendirilmesi ve mayıs ayı
ortasından itibaren çarkları döndürme projelerinin -kısıtlılığı gevşetme adı altında- öne çıkarılması bu
yüzden zaten. İnsanlık ortak düşmanını yok edecek savaş gereçlerine sahip değilken ve de savaş
şiddetini koruyorken sergilenecek olan yeni yaşam disiplini; “ölen ölür, kalan sağlar bizimdir,”
anlayışıyla ilintilidir hiç kuşkusuz…
Dünyaya hükmeden Şeffaf Sermaye İmparatorluklarının bir köpük gibi savrulduğuna tanıklık ettik
bu dönemde. Koronavirüs Hanedanlığı’nın ezdiği kimi Kral Tanrılarına kem küm ettirerek var
olduklarını bir süre hissettirmeye çalışsalar da, şimdi sessizler; okyanuslar kadar büyük o dev aynada
hiçbir şey olarak görünüyorlar artık…
Tüm yaşamın üzerinde döndüğü milyarlarca insana gelince; büyük çoğunluğun hayata dair
önceliklerinde önemli değişiklikler olduğu-olacağı şüphesizdir. Gerekli gereksiz her türlü tüketim
ürününü elde etme tutkusuyla adeta köleliğini onaylayarak bütün bir ömrü çerçöp uğruna harcayan
milyarlar yeni düzenin mutlaka patronu olmalıdır; değişeceği varsayılan ekonomik tercihler, yönetsel
kurumların -demokrasiden sapmaksızın- amaçlar doğrultusunda şekil değiştirme ihtimali vb.
arayışlarda öncü rolünü dünyanın çanına ot tıkayan kesime bırakmamalıdırlar. Rol dağılımında ise; her
şey eskisi gibi olmayacaksa eğer, etik zeminindeki bilim insanlarıyla birlikte; farkındalığı yüksek ve
erdemliliği ile bilinen sivil toplum örgütlerinin, gerçek aydınların ve de benzer özellikli diğerlerinin
varlığı hissedilmelidir kesinlikle. Oluşturulan heyetler; şimdilerde tanığı olduğumuz sağlık orduları gibi,
canları pahasına, zaman gözetmeksizin çalışmalıdır. Ki dünya, onu yaşanmaz kılan gözü dönmüş; kaba
saba, cahil adamların kontrolünden sıyrılsın bir an önce. Ütopik bir düşünceyle yani, dünyada “Bilgi
Demokrasisi” kurulsun demek istiyorum kısa vadede; dikta heveslilerinin kursağında kalsın Yeni
Çağ’ın kepaze plânları…
Ferruh Sidar
02.05.2020