EZİYORLAR UMUTLARIMIZI
Ferruh SİDAR
Ulusal mutsuzluğumuzun kaynağı, iktidarın -neredeyse- her konuda yöneldiği “çıkmaz” yoldur ne
yazık ki. Söz konusu yolculukta ön sıralarda bulunan pek çok yönlendiricinin itiraflarına rağmen “Yeni
Türkiye” fotoğrafındaki biatçilerle diğer AKP destekçilerinin etkilenmemiş olması gerçekleri
değiştirmiyor. Gelinen aşamada; çölde veya ormanda kaybolan birinin yaşadığı paniğe eşdeğer
duyguyla tüketilen her gün, onulmaz hasarlar açıyor her kesimde.
Çökertilmiş tüm kurumların enkazı altında kalmak ve değil gelecek dediğimiz süreç, günler
sonrasını bile öngörememek; dahası, dünyanın ayrı tutmaya çalıştığı bir ülkenin bireyine dönüşmek,
gerçekten ürkütücü bir durum.
Görenin gördüğü, göremeyenin de hissettiği tüm çıkmazları alt alta sıralamak gerekmiyor artık.
Buna rağmen, tuhaf gündemlere kilitlenen siyasilerimiz, her an, adeta perçinliyor karamsarlığımızı.
Umursamazlar ile beceriksizler; peş peşe, eziyor umutlarımızı ısrarla…
* * *
AKP yönetiminin Millet İttifakı’nı çökertme hedefi bir yana, ona ilginç argümanlar sunan ana
muhalefet partisinin rayına oturmayan gidişatı anlaşılır gibi değil doğrusu.
Saraya gidip icazet aldığı dillendirilen CHP’li biri hakkında septik davranmayıp, bu konudan
haberdar olduğunu canlı yayında ima eden veya böyle bir izlenim uyandıran Kılıçdaroğlu, hem kendini
hem de partisini yıpratırken, yerel seçimlerde ittifaklarına yönelen kitleleri de -sonraki tutumları
konusunda- kararsızlığa itmiş olabilir istemeden.
Demem o ki, toparlanmış gibi görünse de, davul zurnayla gelen kumpası yönetemedi CHP. Yine de
bu, küçük bir sıyrıktı parti için…
Muhalefetin % 49 oyunu sırtlayıp, yenilerini de katarak, ülkeyi düze çıkaracak etkili bir lider
görünmüyor ufukta.
* * *
Böyle olsa da, kırık umutlarla arayışlar, sürüyor bir şekilde. Örneğin, Ali Babacan’ın kuracağı parti
ve onun liderliği konuşuluyor şimdilerde. Kimilerine göre bu arkadaş, Batı penceresinden bakıyormuş
ülke siyasetine.
Günler önce katıldığı bir TV programında; hukuktan, her türlü özgürlükten ve küresel ekonomiden
söz etmiş.
Ayrımcılık asla yapılmayacakmış, her görüşten insana açıkmış kapıları. En önemlisi de, liderin değil,
yönetimin ortak aklıyla hareket edilecekmiş, vs.
Aynı yoldan geçen ve aynı sudan içen RTE de bu söylemlerle çıkmıştı yola; demokrasi, laiklik, ortak
akıl demişti. Ötekileştirme olmayacaktı kendi dönemlerinde…
Her neyse;
10 yıl önce ülkeyi -AKP’nin Dışişleri Bakanı sıfatıyla- Avrupa ülkelerine; “ Türkiye’de Müslüman
çoğunluğun özgürlük sorunu var,” diye şikâyet eden Ali Babacan’ın; yaşadığımız deneyimler
nedeniyle, iktidara gelemeyeceğini söyleyemem. Fakat ülkeyi yıllarca yöneten bir partinin bakanı
olarak, onun; yukarıdaki maksatlı ve gerçek dışı söylemi başta olmak üzere, birçok nedenle (davacılık
vd. gibi) gözlemcilik tartısına da inanamam. Fakat gerçekleri anlayıp sindirmiş olmasını isterim
açıkçası…
FS.
29 Kasım 2019