Suriye’de Esad rejimi, Rusya ve İran’ın desteğiyle ülke topraklarının yarısında yeniden hakim duruma geldi. Diğer bölgeler ise Türkiye dahil dış güçlerin desteğindeki gruplar arasında bölünmüş durumda.
2011 yılında başlayan iç savaşta 2015 yılına gelindiğinde Beşar Esad rejimi Suriye’nin beşte birinden azını kontrol edebiliyordu.
Rusya’nın savaşa girmesinden sonra Şam yönetimi geniş bölgeleri yeniden ele geçirdi, Esad güçlerinin hâkimiyeti ülke yüzölçümünün yarısına kadar yayıldı.
Şam yönetimi Suriye’nin nüfusça kalabalık bölgeleriyle büyük kentlerini, Akdeniz kıyı şeridini, Lübnan ve Ürdün sınırlarının büyük bölümü ile ülkenin orta kesimlerini ve önemli doğalgaz rezervlerini kontrol altına aldı.
Ülkenin Esad rejimi kontrolü dışındaki bölgelerinde ise silahlı muhalif gruplar, sıkça değişen adlar altında ve dış güçlerin dolaylı ya da doğrudan desteğiyle faaliyet gösteriyor.
İDLİB’DE KİMLER VAR?
Yabancı bir ülkenin doğrudan askeri varlığıyla desteklenmeyen muhalif gruplar, sadece İdlib vilayetinin büyük bölümü ile Lazkiye, Hama ve Halep vilayetlerindeki küçük bölgelerle sınırlı.
Bu bölgenin en güçlü muhalif grubunu, El Kaide’nin eski Suriye kolu Nusra’nın başını çektiği Heyet Tahrir Şam örgütü oluşturuyor. Eski adı Nusra Cephesi olan bu oluşum Birleşmiş Milletler, ABD ve Türkiye tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor.
İdlib’deki bir diğer muhalif grup, Türkiye önderliğinde oluşturulan ve çeşitli muhalif grupları çatısı altında toplayan Suriye Ulusal Kurtuluş Cephesi.
Birleşmiş Milletler verilerine göre Türkiye sınırındaki İdlib vilayetinde yaşayan üç milyon Suriyelinin yaklaşık yarısı bölgeyi terk etmiş bulunuyor.
Halep gibi hükümet kuvvetlerinin eline geçen bölgelerden Esad ile yapılan anlaşmalar uyarınca tahliye edilen silahlı muhalifler de İdlib vilayetine yerleştirilmişti. Esad yönetiminde yaşamaktansa tahliyeyi tercih eden bu savaşçıların sayısının 500 bin kadar olduğu tahmin ediliyor.
Bir yıl önce Türkiye, Rusya ve İran çatışmaları önlemek amacıyla İdlib’in çatışmasızlık bölgesi ilan edilmesi üzerinde anlaşmışlardı. Ancak çatışmasızlık bölgesinin şartları resmen açıklanmamış ve cihatçı gruplar bu uzlaşmaya dâhil edilmemişti.
Türk ordusunun muhaliflerle hükümet kuvvetleri arasındaki hatta gözlem noktaları bulunuyor.
TÜRKİYE DESTEKLİ MUHALİFLER
Türkiye 2016 ve 2018 yıllarında Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla muhalif gruplara destek amacıyla iki kez Suriye’de operasyon gerçekleştirmiş ve batıda Afrin’den doğuda Fırat Nehri’ne kadar uzanan bir güvenlik kuşağı oluşturmuştu.
Türkiye bu bölgelerde yerel yönetim ve kolluk güçleri kurulmasına yardımcı olmuş, okul ve hastaneler açmış posta ve diğer kamu hizmetlerini üstlenmişti.
Türkiye’nin desteklediği bölgedeki muhalif gruplar Esad rejimine karşı olmakla birlikte Türkiye’nin müdahalelerinden bu yana hükümet kuvvetleriyle çarpışmadılar.
İdlib gibi bu bölgeye de Suriye kuvvetlerinin eline geçen Doğu Guta ve diğer yerleşimlerden çekilen silahlı gruplarla siviller yerleştirildi.
Kürtler Türkiye ve Suriyeli muhalif grupları Afrin operasyonunda ele geçirilen Kürt yerleşimlerine diğer bölgelerden kaçan Suriyelileri yerleştirmekle suçluyorlar. Türkiye ve muhalifler bu suçlamayı reddediyor.
TANF’DAKİ MUHALİF GRUPLAR VE AMERİKAN BİRLİKLERİ
ABD 2016 yılında Ürdün ve Irak sınırları yakınındaki çöllük bölge Tanf’ta askeri üs kurdu. Bu üste Megavir el Tavra savaşçılarının Amerikan askerleri tarafından eğitildiği öne sürülüyor.
Şam – Bağdat karayolu yakınlarındaki üssün geniş çevresini kontrol eden ABD birlikleri burada kuş uçurtmuyor, karayolunu kullanmaya ve üsse yaklaşmaya çalışanlara derhal ateş açıyor.
SURİYE DEMOKRATİK GÜÇLERİ VE MÜTTEFİKLER
Kürtlerin Halk Savunma Birlikleri (YPG), hükümet kuvvetlerinin batıdaki isyancılarla savaşmak üzere 2012 yılında bölgeden çekilmesinden sonra ülkenin kuzeydoğusundaki geniş bir alanı kontrol altına aldı.
ABD’nin desteğindeki YPG, 2014 yılında bölgeye ilerleyen DAEŞ ile mücadele amacıyla diğer silahlı gruplarla birleşti.
ABD ve müttefiklerinin yardım ettiği Kürt ve Arap milisleri Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı altında toplandı.
SDG Suriye topraklarının Fırat’ın doğusunda kalan yaklaşık dörtte birini kontrol ediyor. DAEŞ’in eski merkezi Rakka ile ülkenin en zengin petrol yatakları da bu bölgede bulunuyor.
SDG 2016 yılında Fırat’ın batısındaki Menbiç’e de girdi. Türkiye, PKK’nın uzantısı olarak gördüğü YPG’nin Fırat’ın batısına geçmesine göz yumulmayacağını açıklamıştı.
SDG ile bağlantılı yerel milisin elindeki Menbiç’in durumu Türkiye ile ABD arasındaki görüşmelerin gündeminde de yer alıyor.
DAEŞ
Suriye’nin doğusunu neredeyse tamamen ele geçiren DAEŞ, 2016 ve 2017 yıllarında hükümet kuvvetleri ve ABD desteğindeki SDG tarafından, işgal ettiği topraklardan sürüldü.
DAEŞ’in elinde sadece Fırat’ın Irak sınırı yakınlarındaki dar bir alanla Suriye çöllerindeki bir iki küçük bölge kaldı.
Ancak DAEŞ “hilafet devletini” kaybetmekle birlikte, düzenlediği ani gerilla saldırılarıyla kendinden halâ söz ettirebiliyor.kAYNAK:dw tÜRKÇE-ntv