Sözün bittiği noktaya mı
geliniyor?…
Necdet Buluz
Yanı başımızda iki önemli gelişme ve tehlike var:
Kuzey Irak’ta Ağustos ayında referanduma gidileceği ve çıkan sonuca göre de Kerkük’ün statüsü ve kurulması hedeflenen Bağımsız Kürt Devleti’nin kaderinin belli olacağı söyleniyor.
Amerika’nın desteği ile Kerkük’ün en merkezi noktasına sözde Kürdistan flamasının asıldığı haberleri geliyor. Şu ana kadar bu flamanın asılmasına sessiz kaldığımızı da görmekteyiz.
Türkiye için bu durum “kırmızı çizgimiz” olarak daha önce açıklanmıştı. Böyle bir gelişme karşısında ne yapmamız gerekecek? Geçenlerde yazdığımız bir yazıda bu gelişmenin bir savaş nedeni olacağını, ortalığın karışabileceğini vurgulayıp “Barzani ateşle oynuyor” diye de uyarmıştık.
İkinci en büyük tehlike ise, Amerika ve Rusya’nın bütün uyarılarımıza ve baskılarımıza rağmen PKK, PYD/YPG’yi koruma altına almış olmalarıdır. Yanı başımızda Türkiye’yi tehdit eden bu unsurlara karşı kararlı olmamız, bölgedeki durumu değiştirmiyor.
Amerika’nın Akdeniz’e açılması için oluşturmaya çalıştığı “kürt koridorunu” Fırat Kalkanı Operasyonu ile önleyen Türkiye’ye karşı Amerikan düşmanlığı bitmek bilmiyor.
Suriye’nin Kuzeyinde, terör örgütü PKK’nın buradaki uzantısı YPG ile birlikte hareket edip yan yana görüntü vermeleri krize neden olan Amerika askerlerinin, bu kez ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu askeri bir törene katıldıkları ortaya çıktı.
İddialara göre adına Türkiye’nin hava operasyonu ile vurduğu dağ olan ve YPG’nin ana karargâhının bulunduğu Karaçok’taki kamplarda verilen eğitim devresini tamamlayan 250 Kürt ve Arap militanının DSG’ ye katılımı için Haseki’de düzenlenen törene Amerika askerleri de katıldı. Tören ile ilgili fotoğraflarda Amerikan askerlerinin arkadan töreni izledikleri ve fazla görüntü vermekten kaçındıkları görülüyor.
Ancak şunu da söylemeliyiz:
Bu törenlere bilinerek katılım sağlanıyor. Fotoğraflar da bilinçli olarak, mesaj verilmek amacı ile servis ediliyor. Tüm bu olup bitenlerden Amerikan üst yönetiminin bilgisi dışında olduğunu sanmıyoruz. Her şey planlı ve programlı, bilinçli yapılıyor.
Ne kadar bilgi ve belgeyi Amerikan yönetimine ilk elden iletmemize rağmen dost ve müttefikimiz sanki hiçbir şey olmamış gibi halen PYD/YPG’ ye silah ve mühimmat sevkiyatını sürdürüyor.
Konu ile ilgili son gelişmelere de göz atalım:
Koalisyon askerlerinin hem havadan hem karadan destek verdiği Rakka operasyonu kapsamında 40 gün süren şiddetli çatışmalardan sonra Tabka ilçe merkezi tamamen IŞİD’ten temizlenirken, ilçenin çevresinde bulunan iki mahalle ve Tabka barajının bir kısmında ise çatışmaların sürdüğü belirtildi.
Çatışmaların yeni Tebka olarak adlandırılan Hey Ewwel ve Hey Salis mahallelerinde yoğunlaştığı kaydedilirken, YPG’nin ise Fırat nehrinin batısından doğusuna yaptığı takviye sürüyor. YPG’liler Fırat nehri üzerinden son aylarda çatışmaların yoğun olarak sürdüğü ve nehrin doğu yakasında bulunan Tabka’ya tekne ve feribot ile zırhlı araç ve lojistik malzeme sevkiyatına devam ettiği belirtildi.
İşin en önemli noktasına gelince:
PKK ve uzantısı PYD/YPG’yi koruması altına alan Amerika, Suriye’nin kuzeyinde kurduğu 13 askeri üsse takviye yapıyor. Amerika’nın Münbiç’ten Derik’e uzanan üslerle Türkiye’yi bu merkezlerden tehdit ettiğini de göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Özetle çizmeye çalıştığımız sınırlarımızdaki bu iki gelişme ve tehlike, Türkiye’yi tamamen köşeye sıkıştırmak ve oldu-bittilerle daha önce çizilen hedeflere ulaşmak olarak değerlendiriliyor.
Her şey ortada. Yapılan işlerde de gizli-saklı bir şey görülmüyor. Bunları değerlendirdiğimizde kafalarda “Sözün bittiği noktaya mı geliyoruz?” sorusu beliriyor. Sıkıntıların da giderek artmakta olduğunu görüyoruz.
Söz konusu Türkiye’nin bölünüp parçalanmaya doğru sürüklenmesi, tehdit unsurların devam etmesi ise biz de “Sözün bittiği noktaya geliyoruz” diyebiliriz. Kararlılığımızdan da geri adım atılmaması gerektiğinin bir kez daha altını kalınca çizelim.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz