Sarı Uygurlar (Kansu Uygur
Türkleri)…
Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri’nin geçmişi incelendiğinde Türklerin
soyunun nerelere dayandığı daha açık biçimde görülür. Aynı zamanda Türklerin
ana yurdu olarak da bilinen Tanrı Dağları’nın eteklerinde atalarımız günümüze
kadar da yaşadıkları topraklarda Çin’e karşı siyasi ve ticaret başta olmak üzere
her türlü mücadeleyi vermişlerdir.
Kırgızlar karşısında alınan mağlubiyetten sonra Uygurlar'ın önemli bir kısmı
güneye Kansu bölgesine, geri kalanları da Tufan (Doğu Türkistan) bölgesine,
yani İç Asya'ya göç etmişlerdir.
Mehmet Saray’ın “Doğu Türkistan Türkleri Tarihi”nde konu hakkındaki
araştırmaları ışığında şu açıklamalarını birlikte değerlendirelim:
“Kansu Uygurları uzun süre Çin dostluğuna dayanarak varlıklarını devam
ettirmişlerdir. İç Asya'da bir nevi büyük şehir devletleri kurarak ve bilhassa
kendilerini ticarete vererek yaşamışlardır. Dokuzuncu asrın ikinci yarısında
Uygurlar yavaş yavaş Orta Asya İpek Yolu ticaretini ellerine geçirmeye
başlamışlardır. Bu arada, Çin İmparatoru'na karşı ayaklanan Tun-huang bölgesi
komutanı Uygurlar'a hükmetmek istemiştir. Fakat bu zoraki hakimiyet taraflar
arasında sürtüşmelere sebep olmuştur. Bu sıralar Uygurlar'ın başında bulunan
Tezin Kağan, Çin kumandanının karargahını basarak sahibine ağır bir darbe
indirmiştir. Uygur kağanının 911'de kazandığı bu başarı Çin İmparatoru
nezdinde kıymetini son derece artırmıştır.
Bu sırada Çin'de Tang hanedanı yıkılmış ve ülkeyi çoğu Türk asıllı "5 sülale"
(906-960) idare etmiştir. Bu beş sülalenin ekseriyeti Şato Türkleri'nden
geliyordu. İşte bu devirde Kansu Uygur Devleti kendisini müstakil bir siyasi
teşkilat olarak kabul ettirebilmiştir.
Bu devirde. Tezin Kağan "dan sonra Uygurlar'ın başında Jen-mei Kağan
bulunuyordu. Çin idaresi ile iyi geçinen bu kağan zamanında Uygurlar,
bölgesinin ticaret hayatına daha çok hakim olmaya başlamışlar ve oldukça
zengin olmuşlardır. Nitekim bu zenginlik Uygur kağanının Çin İmparatoru'na
elçi gönderirken verdiği hediyelerin çeşitliliği ve kalitesinde açıkça
görülmüştür. Uygur hediyelerinin içinde "Yeşim taşı. amonyak tuzu, kumaş,
yeşil ve beyaz şap vb." bulunuyordu. Jen-mei"nin 924"de ölmesi üzerine yerine
kardeşi Tigin Kağan, Uygurlar'ın başına geçti. Ne var ki bu hükümdarın da
ömrü uzun olmamış ve 926'da ölmüştür. Tigin Kağan'dan sonra Adug (A-to-yü)
Kağan başa geçmiş ise de, onun da ömrü uzun olmamış ve 928"de ölmesi
üzerine yerine Jen-mei kağan olmuştur. Bu son Kağan'dan sonra Kansu
Uygurları'nın başına hangi hükümdarlar geçti bilinmiyor. Devrin çin
kaynaklarında konuyla ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır.
Kansu Uygurları görüldüğü gibi büyük bir askeri varlık gösterememişler ve bu
sebeple haklarında fazla bir bilgi edinmek mümkün olmamıştır. Kansu Uygurları
sırasıyla Çin'in kuzeyine hakim olan Kıtanlar, Tangutlar ve Cengiz Han'ın
Moğollarının idaresi altında yaşamışlardır. Kansu Uygurları daha o sıralardan
beri "Sarı Uygurlar" diye anılmış ve hala Batı Çin sahasında yaşamaktadırlar.
Bugün nüfuslarının 2 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Kansu Uygurları askeri ve siyasi alanda büyük varlık göstermemekle birlikte
ticaret ve kültür alanlarında oldukça başarılı olmuşlardır. Orta Asya İpek
Yolunun geçtiği şehirlerin çoğuna hakim olan Uygurlar oldukça
zenginleşmişlerdir. Bu zenginlik onları sanat ve kültür alanına yöneltmiş,
Maniheizm'in de tesiri ile bu sahalarda oldukça başarılı olmuşlardır. Fakat her
şeye rağmen Türk kültüründen ayrılmamışlardır.”
Türk Dünyası uzmanı Shurubu Kayhan’ın Sarı Uygurlar hakkında verdiği bilgiler de
şöyle:
Toplam nüfus; 15.000
Önemli nüfusa sahip bölgeler
Çin: Kansu 13.719
Diller; Batı Yugurca, Doğu Yugurca
Din; Tibet Budizmi, Şamanizm
İlgili etnik gruplar; Uygurlar, Salarlar
Yugurlar veya Sarı Uygurlar.
Günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti'nin resmî olarak tanınmış 56 etnik
grubundan bir Türk-Moğol halkıdır.
Kansu ve Tun-huang Uygurları askeri başarı edememişlerdir. Bu nedenle
“savaşçı” olarak da kabul edilmezler. Kırgızlar karşısında alınan mağlubiyette
de bunun payının olduğu görülüyor.
10.y.y.başından itibaren Mançurya ve Kore kabilelerini toplayarak Kuzeyde bir
baskı öğesi olan ve özellikle 5 hanedan 10 krallık devrinde Çin’in bazı
kesimlerini ele geçiren Kitanlar (sonraki Karahitaylar) ‘ın çok sonraları Cengiz
Han’ın Mogol imparatorluğu egemenliğine girdiklerini görüyoruz.
Daha önceki araştırmalarımızda Kore’lilerin Türklerin yakın akrabaları olduğunu
söylemiştik Bu konuda yazılarımız ve konuşmalarımız da olmuştur. İşte,
10.yy.’daki gelişmelere baktığımızda Mançurya ve Kore Kabilelerinin Kitanlarla
iç içe olması, evlenme geleneklerinin sürmesi ile bu akrabalık ilişkileri
gelişmiştir.