Geri tepen dış politika…
Necdet SİVASLI
Suriye’deki gelişmeler ve Türkiye’nin içine düştüğü çıkmaz, tam anlamı ile dış politikamızın iflas ettiğini bir kez daha ortaya koymuştur. Rusya ile iplerin kopmasından sonra şimdi de PYD konusunda müttefikimiz Amerika ile gerilim yaşamaya başlamış olmamız öyle görünüyor ki bizi önümüzdeki günlerde daha da sıkıntılı bir döneme sokacaktır.
Suriye konusu küçümsenmesin. Yıllar önce Suriye’deki iç çatışmalar başladığında sıranın Türkiye’ye geleceği konusunda çok söylendi, yazıldı ve tartışıldı. Bugün ise bu endişenin daha da artmakta olduğunu görüyoruz.
Etrafımızın çepeçevre sarılması, iç ve dış sorunların hızla artması bu endişelerimizi daha da artırıyor. Özellikle PYD konusunda Amerika ile ters düşmemiz ve ilişkilerimizin gerilmesi yeni bazı önlemler almamız gerektiği gerçeklerini de ortaya koyuyor.
Geçenlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında bu önemsediğimiz noktaya da değindi. Bahçeli “Hedef Suriye’den sonra Türkiye’dir” dedi.
AK Parti’nin bugüne kadar uyguladığı dış politikanın geri teptiğini ve imha olduğunu da belirten Bahçeli’nin bu önemsediğimiz açıklamalarından kısa bir alıntı yapıyoruz:
“Sayıları 3 milyona yaklaşan mülteciler Türkiye’nin sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik dengesini zaten olumsuz derecede etkilemiştir.
Yeni bir mülteci akınının sonuçları ise daha da ağır olacaktır.
AKP’nin dış politikası geri tepmiş, imha olmuştur.
Bu kadar büyük bir göç hareketinin milli güvenlik ve huzurumuzu dinamitleyeceği çok nettir.
AKP hükümeti mutlaka tedbir geliştirmek zorundadır.
Ve bunu yaparken yabancı başkentlerin gözüyle değil, milli politikaların ve başkent Ankara’nın vizyonuyla hareket etmelidir.
Türkiye ne pahasına olursa olsun, milli varlık ve güvenliği koruyacak etkili, derinlikli ve taviz kabul etmeyen bir tutum sergilemelidir.
Çünkü sınırlarımızın hemen dibinde yeni bir dünya silah zoruyla, vahşet projeleri güdümüyle kurulmaktadır.
PKK/PYD dost ve müttefik gördüğümüz ülkelerden silah alarak Cizre’de, Sur’da Mehmetçiklerin, polislerin hayatlarına kast etmektedir.
Ocak ayında Türkiye’ye gelerek çözüm sürecinin diriltilmesini tavsiye eden Joe Biden’in, doğrudan yüzüne bu gerçekleri vuramayanların bugünlerde iş işten geçtikten sonra yaptıkları sitem ve şikâyetleri ise inandırıcı değildir.
Obama’nın bir özel temsilcisinin, geçtiğimiz hafta Kobani’yi giderek YPG’nin ele başlarından plaket alması nasıl bir senaryo ve oyunun devrede olduğunu tartışmaya mahal vermeyecek derecede ispatlamıştır.
Hedef Suriye’den sonra Türkiye’dir.
Sur ve Cizre ise hainlerin, dış güçlerin yönlendirmesiyle özellikle seçtiği, bölünme dinamiklerinin test edildiği yerlerdir.
Şu garabete bakınız ki, Türkiye’ye karşı terörist eylem ve saldırı düzenleyenlerle ABD yanak yanağıdır.
Ve bu ABD’nin başkan yardımcısının Türkiye ziyaretinde AKP’li milletvekilleri, katılımcı diğer milletvekilleriyle birlikte aynı fotoğraf karesine girecek kadar zelil ve zillet faili olmuşlardır.”
Dikkat edilecek olursa burada Bahçeli Amerika’nın tutum ve davranışlarına da karşı çıkıyor ve müttefikimizi ikili oynamakla suçluyor. Doğru da söylüyor.
Amerika için bölgede çıkarlarının ön planda olduğunu PYD konusunda gördük. Biz, PYD’yi terör örgütü PKK’nın devamı olarak görüyoruz. En üst seviyeden de Amerika’ya seslendik. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Müttefikiniz biz mi, yoksa Suriye’deki PYD/YPG örgütleri mi?” çağrısına Amerika’nın “PYD de bizim için önemlidir” açıklaması Amerika’nın bizi bir kalemde sildiğinin ifadesidir.
Bu noktada yeni politikalar üretmek durumundayız. Amerika, gerçek yüzünü, ikili oyununu ortaya koymuş bulunuyor.
Artık iki de bir ortaya çıkıp yakınmaktan, şikâyetten de bir şey elde edemeyiz. Amerika’nın çıkarları uğruna her şeyi yapabileceğini baştan bu yana hesap etmeliydik.
Dikkat edilecek olursa, PYD’ ye silah yardımı yapan Amerika’nın bu silahları PKK’lıların da elinde bulunuyor. Bunun anlamı, Amerika’nın PYD kanalı ile teröristlere silah yardımında bulunması demektir.
Nitekim Amerika’dan yapılan son açıklamada “PYD’nin silahlı unsurları YPG’lilere silah yardımı yapmayı sürdüreceğiz” denilmektedir.
Körfez Savaşı öncesinde Türkiye’de konuşlanan Çevik Güç’ten dağlardaki PKK’lılara başta gıda olmak üzere helikopterlerle çeşitli yardım malzemelerinin atıldığını unutmadık. İstihbarat birimlerimiz bunları tespit etmişlerdi.
Bugün ise dönülüp dolaşılıp aynı noktaya gelmiş bulunuyoruz.
Hep şunu söyledik:
Dış güçlerin desteği olmasa, PKK gibi bir örgütün 25 yıldır ayakta kalması mümkün müydü? Haydi, biraz da eleştiri oklarını kendimize çevirelim. Nelerin döndüğünü analiz edelim. Hangi noktalarda hatalar yaptığımızla yüzleşelim. Bugün Suriye ve coğrafyamızda olup bitenleri çıplak gözle görmeye çalışalım. Artık uyanalım ve doğruları görelim.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz