Devlet yapı denetiminde kendi sorumluluğunu devredemez, Anayasa Mahkemesi kararı bunu gözler önüne sermiştir
Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Anayasa Mahkemesi’nin İmar Kanunu’nun geçici 16’ncı maddesiyle yasalaştırılan imar barışı kapsamında kayıt altına alınan yapılara ilişkin ‘Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır’ düzenlemesini iptal etmesini değerlendirdi.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi, tarafından yapılan açıklamada, “Anayasa Mahkemesi kararıyla imar aflarıyla yapı güvenliğini hiçe sayan uygulamaların anayasaya aykırılığı gözler önüne serilmiştir. Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak, imar aflarının afete davetiye çıkarmak olduğunu, yapı denetiminin mülk sahibinin sorumluluğuna bırakılamayacağını dile getirmiştik. Anayasa Mahkemesi kararıyla, bu uygulamanın hukuksuzluğu tescillenmiştir. Planlama ve şehircilik ilkelerini devre dışı bırakan, sağlıksız kentleşmenin önünü açan hukuksuzluğa son verilmesi kamu yararı adına sevindiricidir. Devlet kendi sorumluluğunu devredemez. 22 yılda 11 kez imar affı çıkarılmış ve yapı denetiminden geçemeyen çok sayıda bina imar barışından iskan almıştır. Denetimsiz yapılar nedeniyle depremlerde çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetti. Son olarak 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli 11 ilde gerçekleşen depremlerde de denetimsizliğin ve imar affının sonuçlarını acı bir şekilde gördük” denildi.
Yapı güvenliğini tehlikeye atan, bilimsel temele dayanmayan politikalara son verilmelidir
Açıklamada şunlar kaydedilmiştir.
“Depremde mağdur olan vatandaşların sorumluluğunu almak devletin anayasal görevidir. Anayasa mahkemesi kararında yapının sağlamlığı konusunda devletin de yükümlü olduğu vurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesi kararında yer alan, ‘Yapı kayıt belgesi verilen yapıların insan yaşamı yönünden tehlike arz edip etmediğinin ve depreme dayanıklı olup olmadığının denetlenmesi yükümlülüğünün idarece ifa edilmemesinden doğan sorumluluklardan idarenin kurtarılması, idarenin anayasal yükümlülüklerinin kanunla ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Oysa idarenin anayasal yükümlülüklerinin ve bu yükümlülüklerle bağlantılı mali sorumluluklarının kanunlarla ortadan kaldırılması mümkün değildir. Tüm bu hususlar gözetildiğinde kuralla imar mevzuatına aykırı yapının depreme dayanıklılığının malikin sorumluluğunda olduğu belirtilerek idarenin gözetim ve denetim yükümlülüğünün devam ettiği bir konuda idare aleyhine tazminata hükmedilmesinin önlenmesinin Anayasa’nın 40. maddesiyle güvence altına alınan etkili başvuru hakkının gerekleriyle uyumlu olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu yönüyle kural, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkıyla bağdaşmamaktadır. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 17. ve 40. maddelerine aykırıdır’ ifadeleri, depremde zarar gören ve yıkılan binalardan kamu kurumlarının da sorumlu olacağını, vatandaşların kamu kurumları aleyhine tazminat davası açabileceğini ortaya koymuştur. Bu karar depremde yıkılan ya da hasar gören yapılarla ilgili idarenin denetim ve gözetim sorumluluğunun devam ettiğini de vurgulamıştır.”
Açıklamada, Mimarlar Odası’nın raporuna da değinilerek, “Raporda yalnızca 2018 yılında uygulanan imar affıyla, 3 milyon 119 bin 947 kaçak ve imara aykırı yapı için toplam 26 milyar 151 milyon 389 bin 263 TL yapı kayıt bedeli alındığı yer almıştır. Bunun yanı sıra raporda doğal afetlerden etkilenebilecek bölgelerde, akarsu yataklarında, kıyı alanlarında, tarım ve orman arazilerinde, sosyo-ekoloji havzalarında ya da sit alanlarında olup olmamasına bakılmaksızın belge düzenlendiği de gözler önüne serilmiştir. Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak, yapı güvenliğini tehlikeye atan, bilimsel temele dayanmayan imar affı, imar barışı gibi politikalara son verilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz” ifadelerine yer verildi.