KONJONKTÜR/KESTİRİM

Hükmettiği partinin 31 Mart Yerel Seçimlerinde ikinci sıraya gerilemesi nedeniyle, yüklendiği
endişeler bakımından, Erdoğan’ı zor zamanlar bekliyor kısa vadede. Tamamen bozulan ülke
çarkları yüzünden süratle toparlanması beklenmiyor başka bir deyişle.

RTE’nin, konumunu (şimdilik) bir dönem daha korumak için her türlü çıkış arayışına
şaşırmayacağız elbette. Örneğin; yeni anayasa çalışmaları, rejimin ıslahı veya güçlendirilmiş
parlamenter rejime ilgi göstermek, Avrupa Birliği hedefini yinelemek, siyasi nedenlerle
tutuklu bulunanlardan bazılarının serbest bırakılması, ana muhalefet partisi ve diğerleriyle
temas halinde olmak, üslup değişikliği ve de benzerleri. Özetle, zorunlu çıkış yolu
bakımından; demokrasi kostümüyle, içeride seçmen dışarıda ise finansör sempatisi için
çabalaması, pragmatik özelliği nedeniyle, Erdoğan’dan beklenir bir tavırdır. O’nun ana
muhalefet partisinden gelen kimi çağrıları derhal işitip eyleme geçmesi; sürecin nereye
evirileceği tam olarak henüz kestirilemese de, zaman kazanmak açısından, iyi bir strateji
doğrusu. Ayrıca, bu durum, çıkış yollarına ilişkin yoklamalarda bulunmak için Erdoğan’a
“yumuşak” bir ortam yaratıyor.

Olgu ve kestirim karışımı diye bakacağımız yukarıdaki fotoğrafa karşın; her kesimden, canı
burnuna gelmiş insanların hak arayışına yönelik protesto gösterilerine RTE’nin katlanması söz
konusu olmayacağına göre, çıkmazların süreceğini öngörmek te zor değil diğer taraftan. Belki
de bu nedenle 34 yıllık seferberlik tüzüğünü mayıs ayının ikinci çeyreğinde kaldırarak (tüm
yetkileri üzerine aldığı) Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği adında bir düzenlemeye
gereksinim duydu. Düzenlemeyi Cumhuriyet Gazetesi’ne değerlendiren TBMM Adalet
Komisyonu CHP Gurup Sözcüsü Süleyman Bülbül’ün deyişine göre; savaşı gerektirecek bir
durumun baş göstermesinin yanı sıra “ayaklanma olması, vatan veya Cumhuriyet’e karşı
kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın veya ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan
tehlikeye düşüren davranışların ortaya çıkması” durumunda Erdoğan, seferberlik ilan
edebilecekti. Gezi eylemlerini şahsına yönelik siyasi bir isyan olarak değerlendirdiği gibi, bu
düzenlemeyle, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na dayanan eylemlere; “ülkenin ve
milletin bölünmezliğini tehlikeye düşürüyor, bu nedenle, seferberlik ilan ediyorum”
diyebilecekti…

Yukarıdaki fotoğraflara veya benzerlerine bakarak içinde olacağımız kareyi öngörmek
olanaksız. Bir betimlemeyle, yüzüğü bulamayız demek istiyorum. Dahası, yüzüğün hangi
fincanın altında olduğunu, onu gizleyen tezgâh kurucuları da, bilmiyor artık… Sistem değil de,
niyet ve olgular kimi zaman konjonktür dayatmasıyla aklı zorlayan kestirimlere yol açıyorsa
eğer, bu durum; yıl, ay, hafta, gün, saat ve dakikalar içinde gerçekleşen sayısız siyasi
manevraların bir sonucudur herhalde.

Türkiye’de insanlar, bir sonraki güne dair, her türlü varlığını sürdürme konusunda derin
endişe içinde şimdi. Ve de, sıyrılmış gibiler sanki beklentilerden. En sonu; % 20’si için, % 80’i
toplumun, taşıyamaz oldu artık o ağır yükü; ezdikçe ezen…

Ferruh SİDAR
28.06.2024