BAĞIŞLA BİZİ PAŞA’M
Ferruh SİDAR
Ne özgür olmanın ışıklı yollarında seyrettiğimizi, ne de bayrağımızı
açıp sana doğru koşarken yüzüncü yılda, kurmuş olduğun hayallere yaklaştığımızı dillendiremeyiz Paşa’m.
Laiklik karşıtı hareketlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi
tarafından tescillenmiş bir zihniyet ülkeyi karanlığa sürüklüyorken ve
de egemenliğin TBMM üzerinden ulusa ait olduğu anlayışı
yitirmişken hükmünü; ne kadar coşkulu olursak olalım, başımız dik olamaz huzurunda.
Bir asır önce; en gerçek yol gösterici bilimdir demiştin. Ve ayrıştıran
ümmet kültürünü ret ederek, millet bilincini aşılamıştın ülke topraklarında…
Bir asır sonra, Bilgi Çağı’nda; bilim yerine Nas, millet yerine ümmet
diyen bir zihniyete çeyrek asırlığına teslim etmişken ülkeyi, yüreğimizde ahenk bulunmaz ki Paşa’m.
“En büyük” dediğin iki eserine, özellikle Cumhuriyet’e sahip
çıkamadık ne yazık ki. İkincisinin yanında, diğer kurumları da haliyle, sahipsiz kaldı Cumhuriyet’in…
Bağışla bizi Paşa’m; hayalini kurduğun ‘Beyaz Zambaklar Ülkesi’ni
gerçekleştiremedik bir türlü, Kara Çalı tayfasına kolaylıkla teslim
ettik kutsal emanetini…
Fakat çatma kaşlarını; 10 Kasım 1938 de ölsek de biz, güçlü ışığınla sen varsın Paşa’m.
Yok oluşun derinliğinde bekleşiyorken, seninle kırmıştık zincirini
karanlığın. Ve özgür olmanın ışıklı yollarına seninle ulaşmıştık…
Çatma kaşlarını; her kavgada ölüp ölüp dirilmedik mi, yine dirilir yine geliriz Paşa’m.
Ferruh SİDAR