Dünyanın yarısı su
Sıkıntısı çekiyor…
Necdet Buluz
Su sıkıntısının boyutları genişliyor. Uzmanlar “Gün gelecek su savaşları çıkacak” diyor. Küresel sıcaklıkların artması ile sıkıntı daha da büyüyecek.
Dünya Kaynakları Enstitüsü verilerine göre su stresi yaşayan ülkeler listesinde Kuveyt ilk, Türkiye ise 39’uncu sırada bulunurken Orta Doğu ve Kuzey Afrika nüfusunun yüzde 83’ü, Güney Asya nüfusunun ise yüzde 74’ü aşırı su stresi yaşıyor.
Uzmanlar, su stresi yaşayan ülkeler arasında 39’uncu sırada bulunan Türkiye’nin kullanılabilir yıllık yenilenebilir su miktarının 112 milyar metreküp olduğu, bu rakamın iklim değişikliğinin etkisiyle düşebileceği uyarısında bulunuyor.
Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) tarafından geliştirilen su riski değerlendirme uygulaması Aqueduct verilerine göre, dünya çapında su talebi, 1960’tan bu yana iki kattan fazla artış gösterdi.
Dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan ve yenilenebilir su kaynaklarının yüzde 80’ini tarım, sulama ve hayvancılık gibi alanlarda kullanan ülkeler, su yönetiminin yeterli olmaması, nüfus artışı ve iklim değişikliği gibi nedenlerle bağlantılı olarak su stresi yaşıyor. Küresel nüfusun en az yüzde 50’sini oluşturan yaklaşık 4 milyar insan ise yılın en az bir ayını yüksek su stresi altında geçiriyor. Orta Doğu ve Kuzey Afrika nüfusunun yüzde 83’ü, Güney Asya nüfusunun ise yüzde 74’ü aşırı su stresi yaşıyor.
Küresel sıcaklık artışının 2100 yılına kadar 1.3 santigrat derece ila 2.4 santigrat derecede sınırlandırılması durumunda dahi 2050 yılına gelindiğinde 1 milyar kişinin aşırı su stresi yaşayacağı tahmin ediliyor. Küresel su talebinin 2050 yılına kadar yüzde 20 ila yüzde 25 artacağı, Orta Doğu ve Kuzey Afrika nüfusunun tamamının aşırı su stresi yaşayacağı öngörülüyor. Toplam 164 ülkenin verilerinden yola çıkılarak hazırlanan; su stresi yaşayan ülkeler listesinin ilk sırasında Kuveyt bulunuyor. Bu ülkeyi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Umman, Katar, Bahreyn, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, İsrail ve Mısır takip ediyor. Türkiye ise listede 39. sırada bulunuyor.
Necmettin Erbakan Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Aydın, bir ülkenin yenilenebilir ve kullanılabilir su potansiyeli dikkate alınarak o ülkenin su stresi oranının hesaplandığını, kişi başına düşen su miktarı 1700 metreküpün üzerindeyse o ülkede su stresi yaşanmadığını belirtti. Aydın, şöyle devam etti:
“Rakam 1000-500 arasındaysa buna su kıtlığı deniyor. Eğer kişi başına düşen su miktarı 500’den küçükse mutlak su kıtlığı mevcut oluyor ve su ile ilgili problemler maksimum seviyede yaşanıyor. Türkiye’nin çevresinde, kişi başına düşen su miktarı 500 metreküpün altına inen, çoğunluğunu çöllerin oluşturduğu Ürdün ve Mısır gibi ülkeler bulunuyor fakat Türkiye bu ülkelere kıyasla su kaynakları konusunda daha şanslı. Türkiye’de kullanılabilir yıllık yenilenebilir su miktarı 112 milyar metreküp ve iklim değişikliğiyle ilgili tahminlere bakarsak bu miktarın düşmesi bekleniyor. Bu rakam azalmasa bile şu anda Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı yaklaşık 1300 metreküp ki bu da su stresi demek. Şu anda Türkiye’nin su stresi yaşayan ülkeler sınıfında olduğunu söylememiz mümkün.” Türkiye’de suyun yaklaşık 74-75’i tarımda, yüzde 15-20’si sanayi ve diğer endüstrilerde, yüzde 10 ila 12’si de evsel ihtiyaçlar için kullanılıyor.”
Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Çevresel Yer Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğan Yaşar da, bilinçsiz su kullanımı nedeniyle ortaya çıkan su krizinin su savaşlarına dönüşebileceği öngörüsünü paylaşarak, “Tüm ülkelerin suyu nasıl kullanacağını bilmesi lazım. Yoksa gerçekten dünya çok karışır. Zaten daha önce de bu nedenlerle karıştı” diye konuştu. Yaşar, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Mümkün olan her yere baraj yapılmalı; hem yer altına hem yer üstüne. Yer altı barajları küçüktür ama yeraltı suları için destektir. Suyun fazla kullanıldığı sanayiler, suyun çok bulunduğu bölgelere taşınmalı. Türkiye’de suyun yüzde 70’i, nüfusun ise yüzde 30’u doğudadır. Bunun tam tersi de batı için geçerlidir. Bu yüzden suyun kullanıldığı sanayi doğuya gitmelidir. Tarım alanlarının tarıma bırakılması gerekiyor. Şehirlerdeki yağmur ve kanalizasyon sularının ayrıştırılması, yağmur sularının ise mümkün olduğunca yeniden kullanıma sokulması gerektiğini unutmayalım. Arıtma tesislerinden elde edilen suyun tarımda kullanılması doğru olacaktır.”