NEFESSİZ KALDIK
Ferruh SİDAR
İlk 48 saatte milyonlarca insanın doğrudan etkilendiği deprem bölgesi için AFAD, rakam yanlış
olmasa bile, 9 bin kişiyi görevlendirmişti. AFAD Başkanı’nın deyişine göre, kış şartları
nedeniyle sıkıntı yaşanmıştı…
Uyum ve işbirliği sorunu yokmuş gibi konuşuyordu tüm yetkililer. Dahası, günler sonra
devreye sokulan askerlerimizin neden ilk saatlerden itibaren görevlendirilmediğine dair soru
soranlara; “şerefsizler, kanı bozuklar” diye hakaret ediliyordu. “Devlet nerede” diye soranlar
not edilirken intikam sayfalarına, bölgedeki acizliğin servis edilmemesi için de engel
getirilmişti internete. Böyle olsa da fedakâr muhabirler, bölge gerçeklerini canlı olarak,
aktarıyordu tüm dünyaya.
İnsanın gereksinim duyacağı her şeye ihtiyacı vardı depremzedelerin. Fakat genellikle onlar,
kar ve dondurucu soğuğa rağmen, enkaz altındaki akrabalarının çevresinde gece gündüz
çırpınıyordu çaresiz; acılar içinde. Günlerdir enkaz altından sesini işittiği yakını için yardım
alamamış orta yaşlı bir adam canlı yayında örneğin, şöyle isyan ediyordu: “Battaniye verelim
diyorlar, ne yapayım battaniyeyi, canlarım üşüyüp dondu enkaz altında”
Değil beşinci gün, 13. günde bile canlı çıktığına göre göçüklerden, kim bilir ne kadar çok
insanımızı yitirdik tarifsiz acılarla. Yardım için gelen İspanyol ve Slovak ekiplerin ülkelerine
dönme gerekçelerini ise, yorumlamak bile istemiyor insan… Velhasıl herkes pek çok şeyini
yitirdi bu depremde; canlarla birlikte, kurulan hayaller ve de tüm yaşanmışlıklar izleriyle
(kanıtlarıyla yani) enkaz altında kaldı…
Dünden bugüne; siyasilerin her konudaki ürküten hırsı, kardeş kavgaları, askeri darbeler,
rejim çıkmazı ve yağmalanmış değerlerin enkazına eklenip bizi nefessiz bırakan depremler
kader haline gelmemeli veya öyle anılmamalıydı bu ülkede. Siyasal kumpaslar, inanç, köken
ve millilik üzerinden yürütülen politikalar, kayırmacılık, liyakat sorunu, içi boşaltılarak işlevsiz
kılınan kuşatılmış kurumlar, denetimsizlik, keyfilik, yağma ve benzeri şeylerin sürüklemesiyle
oluşan şeyin adı kader değil, çürümeydi kuşkusuz.
Ferruh SİDAR
19 Şubat 2023