10 OCAK ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ
YAHYA AKSOY
“Basın milletin müşterek sesidir.”Atatürk
Dünya ve insanlık tarihi, düşler,düşünceler ve fikirlerle yüklüdür ve bunlarla anlam
kazanmaktadır. İnsanlar mesleklerine göre gruplara ayrılırlar.Kimileri kendileri için ve kimileri de
toplum için çalışmaktadırlar. Gazeteciler bu son gruba dahil edilirler.
Toplumun ortak duygusu, düşünceleri ve fikirleri vardır. Milletin birlik ve beraberliğinde ortak sesi
basındır. Basın sayesinde toplumlar dünyada tanıtılır. Yerelden evrensele taşınır.
İnsanlığın evrensel sesi olan basın için Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, ” Bir milletin
mutluluk hedefi olan ortak doğrultuda yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir
okul ve bir rehberdir . Bilimsel ve toplumsal eleştiriler için kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur.
Kişisel eleştirler de haklı noktalara yöneltilmiş olmalıdır. Gazetelerden korkmamak gerekir.
Gazeteler yürürlükteki yasalar çerçevesinde özgürdür.”demiştir.
Görevlerin doğru yapılmasında, halkın yönetimi denetim ve kontrolünde basın en büyük araçtır,
rehberdir. Olaylar karşısında toplum adına , bilgiler, belgeler ve düşünceler sergileyen basın
halkın ortak aynasıdır. Tüm gerçekler bu aynaya yansıtılır.
Demokrasinin gelişmesi ve yükselmesi için Cumhuriyetin etrafında “çelikten bir kale” meydana
getilmesinde milletin vicdanının ortak sesi olan basının öncelikli ve önemli görevi
bulunmaktadır.
212 sayılı Yasanın bazı hükümlerini değiştiren 5953 sayılı yasa ile , basın mesleğinde
işverenlerle basında çalışanlar arasındaki münasebetler tanzim edilmiştir. Daha sonra 10 Ocak
1961 ‘de yürürlüğe giren hükümlerle basın çalışanları ile iş verenler arasında sözleşmelerin
yazılı olarak tanzimi eses yer almış ve basın çalışşanlarına bazı sosyal haklar tanınmıştır.
10 Ocak 1961 tarihinden itibaren , 10 ocak günü Türkiye’ye özgü olarak “Çalışan Gazeteciler
Günü” olarak kabul edilmiş ve kutlanmaya başlanmıştır. Bugüne kadar bu alandaki olumlu ve
olumsuz gelişmeler incelendiğinde, bu günün beklenen gerekli etkiyi göstermediği
görülmektedir.
Bu yasal düzenlemeler karşı çıkan dokuz gazete patronu 1961 Ocak ayında üç gün süreyle
gazateleri yayınlamamışlardır. Bu olay, ” Babıâli’de Dokuz Patron Olayı” olarak basın tarihinde
yerini almıştır.
Bu önemli ve özel günlerde,ulusal ve uluslar arası basın yıllıkları çıkarılmalı, yerel ve ulusal
basında yazarların ve çalışanların sorunları kongrelerle, seminerle tartışılmalıdır. Basın
Konseyi ve Gazeticiler cemiyetleri yerel ve ulusal toplantılar gerçekleştirmeliler.
Basın-halk ve siyaset ilişkileri böyle günlerde özel olarak ele alınmalı ve bilimsel toplantılarla
tartışılmalıdır. İletişimin evrensel boyutlara ulaştığı dijital dünyada ,basın- toplum-yönetim ve
denetim gibi konular idari, mali, siyasi ve kültürel bütün boyutları ile ele alınmalı ve sonuç
bildirgeleri yayınlanmalıdır.Halkın bilgi alma kanalları hep açık tutulmalıdır.Kaygılar, şüpheler
giderilmelidir.
“Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini,bildiklerini samimiyetle yazmalıdırlar. Basın ,hiçbir
sebeple baskı ve etki altına alınamaz. Cumhuriyetin ruhu olan erdemden yoksun kendini
bilmezlere, basın içinde fırsat verilemez…” diyen Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder
Atatürk’ün her konuda olduğu gibi basın konusunda da çok yerinde, anlamlı, tutarlı, duyarlı ve
evrensel görüşleri bize her zaman ışık tutmaktadır.
Çalışan Gazeteciler Günü’nde ,ülkemizin ve ulusumuzun yararı yolunda hizmetler veren tüm
gazetecilerin ve gazete çalışanlarının günü kutlu olsun. Halkı aydınlatmak için çalışan basın,
Milletin ortak sesi olarak hür olsun.