Bulgaristan ve Romanya
Shengen dışı…
Necdet Buluz
1985’te küçük bir Lüksemburg kasabasında kurulmasından bu yana Schengen Bölgesi, Avrupa entegrasyonunun en sembolik ve somut sonuçlarından biri haline geldi. Bölge halkı pasaport taşımaya veya sınır kontrollerine ihtiyaç duymadan sınırlar arasında seyahat etti.
Başlangıçta Avrupa Birliği’ne (AB) paralel olarak kurulan Schengen, sonrasında bloğun yasalarına dahil edildi.
Bölge şu anda 22’si AB ülkesi olmak üzere 26 ülkeyi ve yaklaşık 420 milyon Avrupalı’yı kapsıyor.
Ancak 2007’de AB’ye katılan Romanya ve Bulgaristan gibi üyeler henüz pasaportsuz seyahatin avantajlarından yararlanamıyor.
Zorlu kabul sürecinde iki ülkenin de on yılı aşkın süredir kuyrukta beklemesi hayal kırıklığı yaratıyor.
Schengen’e katılım, ortak kuralların uygulanmasını, dış sınırların düzgün bir şekilde yönetilmesini, güvenlik bilgilerinin paylaşılmasını ve etkin polis işbirliğini gerektiriyor.
Her iki ülke de gerekli kriterleri yıllar önce yerine getirdiklerinde ısrar ediyor.
Avrupa Komisyonu da adayların tüm teknik koşulları yerine getirdiğini defalarca teyit ederken, Avrupa Parlamentosu iki ülkenin kabul edilmemesini “ayrımcılık” olarak eleştiriyor.
Bu iki önemli kurumun tam desteğini almalarına rağmen iki ülkenin bir de 27 AB ülkesinin bakanlarını bir araya getiren Avrupa Birliği Konseyi’nin yeşil ışığını alması gerekiyor. Süreç de burada tıkanıyor. Zira onayın çıkabilmesi için eksiksiz tüm üyelerin kabul oyu kullanmamaları gerekiyor. Bu da tek bir “hayır “ın tüm süreci fiilen dondurabileceği anlamına geliyor.
Örneğin 2011 yılında Fransa, Almanya, Finlandiya, İsveç, Hollanda ve Belçika, iki ülkedeki yolsuzluk, organize suç ve yargı reformlarıyla ilgili endişeler nedeniyle oylamada “hayır” oyu kullanmıştı. 2015’te patlak veren göç krizi ise kabul umutlarını daha da azalttı. Sadece Covid-19 krizinin ardından rüzgar tersine dönmeye başladı.
Bu yılın başlarında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Bulgaristan ve Romanya’nın katılımı için kapıyı açarken, kriz zamanlarında bakanlar düzeyinde bir Schengen Konseyi kurmak da dahil olmak üzere pasaportsuz bölgede reform planlarını açıkladı.
Bu açıklamadan kısa süre sonra da Almanya Şansölyesi Olaf Scholz üyelik sürecine desteğini dile getirdi ve Romanya ve Bulgaristan’ın “tam üye olmaları” için çalışacağını açıkça taahhüt etti.
“Schengen Avrupa Birliği’nin en büyük başarılarından biridir ve bunu korumalı ve geliştirmeliyiz. Bu, aynı zamanda, kalan pürüzleri de gidermek anlamına geliyor” dedi.
AB’nin önemli iki ülkesindeki bu tavır değişikliği sürecin hızlanması ve diğer isteksiz ülkelerin tavırlarında değişikliğe gitmelerinde çok önemliydi.
Euronews’e konuşan yetkililer Finlandiya, İsveç ve Danimarka’nın da aynı şekilde tutumlarını yumuşattığını ancak İsveç’te yeni bir sağcı hükümet kurulduğunu ve Danimarka’da da önümüzdeki ay seçimlerin yapılacağını söyleyerek pozisyonların değişebileceğinin işaretini verdi.
Ekim ayında Avrupa Parlamentosu, 2011’den bu yana beşinci kez Bulgaristan ve Romanya’nın AB’ye derhal kabul edilmesini onaylamaları için yeni bir karar aldı.
Parlamenterler yasal bağlayıcılığı olmayan metinde “Parlamento, aradan geçen 11 yılda Konsey’in bir karar alamamış olmasından dolayı dehşete düşmüştür” ifadelerine yer verdi.
Ancak sadece birkaç gün sonra Hollanda Parlamentosu Bulgaristan ve Romanya’da yolsuzluk ve organize suçların yaygınlığının “Hollanda’nın ve tüm Schengen Bölgesi’nin güvenliği için bir risk” oluşturduğunu savunarak Başbakan Mark Rutte hükümetini daha fazla soruşturma yapılana kadar başvuruları veto etmeye çağırdı.
Bugüne kadar Bulgaristan ve Romanya, 2007 yılında başlatılan ve yargı sistemi, yolsuzlukla mücadele ile kara para aklama ile mücadeleye ilişkin reformların uygulanmasını değerlendiren bir süreç olan İşbirliği ve Doğrulama Mekanizması (CVM) kapsamında bulunuyor.
YanıtlaYönlendir |