HASTA İNSAN VE YORGUN DÜNYA EMAR DA?-
Nevzat AKSOY
Değerli okuyucularımız,
İnsanoğlunun doğaya, ve tabiata aşırı dopingi
dünyayı yorgun, frenlenmeyen ihtiraslarda in-
sanı hasta yaptı.Nasıl bulutlar neme doyduğu
zaman adeta deşarj olup boşalma ihtiyacı
duyuyorsa; maneviyata susayan insanlıkta şarj
olma sinyalini görüp deşarja girdi.
Dünyadaki düzenler, yönetimler, ekono-
miler, insanlar, salgın öncesi gafletteki doy-
mak bitmek bilmeyen iştahlarına; gözle görün-
meyen bir virüs adeta bir neşter vurarak ken-
dilerine gelmeleri için derin hülyalardan alıp, sığ limanlara çekerek bir sınava koydu.Salgın-
dan önceki dünyada yaşanan zulmün, adalet-
sizliğin, işkencelerin, açlığın mimarı olan in-
sanlar, imdat çığlıklarını duyduğu yaşanan zul-
mü adeta bir film gibi izlediği halde, bunlara
müdahale için nefsine dur demesini bilemedi.
Yaşanan acı çığlıklara sağır; zulme karşı gör-
mez oldu.İnsanoğlunun doyumsuzluğu, insan-
lara zarar verdiği gibi, doğa ve tabiata da sıç-
rayarak dünyayı bir mutasyona uğrattı.
Nükleer santraller, hava kirliliği, ormanların
tahrip edilmesi, türlerin sayısının tükenmesi,
aşırı nüfuslanma, buzulların erimesi, bu gibi
gelişmelere kayıtsız kalıp, önlem alma yollarına
gidilmemesi de dünyamız bu aşırı yüklenmele-
re karşı dayanamayıp, adeta aşırı sendromlar
göstermeye başladı.İnsanlığın yaşadığı evrim-
lere tabiatta yenik düştü.Şimdi insanlık gibi ta-
biatta sessiz bir inzivaya çekilip toparlanma
molasına girdi.Bir hadiste anlatıldığı gibi
“Şüphe yok ki Allah, insanlara hiçbir surette
zulmetmez.Fakat insanlar kendi kendilerine
zulmü eder” hadisiyle ne yaptıysa insanlar
kendilerine yaptı.Tıpkı ne ekersen onu biçersin
misali.Diken ekersen gül toplayamazsın ata-
sözlerimizdeki gibi.
Maddiyatın esiri olan insanlar zev ki se-
fanın verdiği hazza dalıp,insanı insan yapan
manevi hayatın ikliminde güneşlenmeyi bile-
mediler.
Nasıl ki bir insan yaşamak için gıdaya
ihtiyaç duyuyorsa; insanın kalbi ve vicdanı da
manevi bir beslenmeye ihtiyaç duymaktadır.
Merhametin, iyiliğin, adaletin, doğruluğun,
inancın, ahlakın, erdemin, manevi hayatı bes-
leyen bire bir unsurları olup, bu meziyetlerin
değerini bilen insanlara adeta ahirette cenne-
tin kapılarını açmada bir anahtar gibidir.
Gün itibarını ve yönünü kaybetmiş insanlığa iti-
barına ve yönüne kavuşma yönünde hesaba
çekilme günüdür.
Değerli okuyucular bir hadisi şerifte an-
latıldığı gibi:
“Allahım ürpermeyen kalpten, doymayan ne-
fisten, kabul olmayan duadan, fayda vermeyen
ilimden” sana sığınırım.Bizde bu hadisi şerif-
ten esinlenerek siz değerli okuyucularımıza
elimizden geldiğince fayda vermek için bir uğraş vermekteyiz.Bu nedenle olumlu olum-
suz, öneri ve eleştirilerinizi bekler, saygı ve
sevgilerimi sunarak bir hikaye ile tamamlamak
istiyorum.
ÖNYARGILAR GÖRÜŞÜNÜZÜ KAPA-
TABİLİR
Uzaklarda bir köyde, kocası, çocuğu,
doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile
bir kadın vardı.
Kadın kendisine arkadaş olması için dağda ya-
ralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde besle-
meye başladı.Gelincik kadının yanından bir an
bile ayrılmazdı.Her ne kadar da evcil bir hay-
van olmasa da oldukça uysallaşmıştı.Bir kaç ay
sonra kadının çocuğu doğdu.Tek başına tüm
zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bak-
mak zordu.Günler geçti.Kadın bir gün bir kaç
dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavru-
sunu evde bırakmak zorunda kaldı.
Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardı.Ara-
dan biraz zaman geçti, ve anne eve geldi.
Gelinciği ve kanlı ağzını gördü.Anne çıldırmış-
çasına gelinciğe saldırdı ve oracıkta öldürdü
hayvanı.Tam o sırada içerdeki odadan bir be-
bek sesi duyuldu.Anne odaya yöneldi…
Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği, ve
bebeğin yanında duran parçalanmış yılanı gördü.