Afrika, terör
batağında…
Necdet Buluz
Batı Afrika’da Atlantik Okyanusu’nun kıyısındaki Senegal ile başlayan Sahel kuşağı Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer, Çad ve Kızıldeniz’e komşu Sudan sınırlarında sona eriyor. Yaklaşık 10 yıl önce patlak veren güvenlik krizi nedeniyle bugün Sahel dendiğinde akla ilk silahlı terörist grupların saldırıları geliyor.
El Kaide ve DEAŞ bağlantılı gruplar Mali, Nijer ve Burkina Faso’nun paylaştığı ve “Liptako Gourma” adı verilen sınır hattında her yıl yüzlerce kişinin ölümüne neden olan saldırılar düzenliyor. Terör örgütleri, uyuşturucu, silah, akaryakıt kaçakçılığı gibi yasa dışı yollardan elde ettiği ciddi gelirlerle faaliyetlerini her geçen gün artırıyor. Dünyanın en yoksul ülkelerinden kabul edilen Nijer, Mali ve Burkina Faso ise darbeler ve iç karışıklıklar gibi nedenlerle ordularına yeterli bütçeyi ve ekipmanı sağlayamıyor, bu örgütlerle mücadelede yetersiz kalıyor.
Sahel’de terörizmin tarihi Cezayir İç Savaşı’na (1991-20002) kadar dayanıyor.
Bölgeyi “terörün Afrika’daki merkez üssü” haline getiren süreç ise Libya’daki Muammer Kaddafi rejiminin 2011’de devrilmesiyle başladı. Kaddafi’nin devrilmesiyle Mali’ye dönen isyancı Tevarik (Touareg) gruplar, 2012’de ülkenin kuzeyinin kontrolünü ele geçirdi. Mali yönetiminin Fransa’dan yardım istemesi üzerine bölgede 2013’te başlatılan Serval operasyonu, isyancı silahlı grupların kuzey kentlerindeki kontrolünü zayıflattı.
Silahlı gruplar kuzeyin kontrolünü kaybetse de tamamen sahadan çekilmedi ve kırsal kesimlere dağılarak varlıklarını sürdürmeyi başardı. Fransız Serval Operasyonu kağıt üzerinde başarılı olsa da silahlı gruplar bu sefer büyük şehirlerde değil, Mali’nin yanı sıra Nijer ve Burkina Faso’nun “ihmal edilmiş” bölgelerinde dağınık gruplar halinde yeniden örgütlenmeye başladı. Kırsal kesimlerdeki yatırım eksikliği ve bölge halkının kendisini yalnız hissetmesi de bu grupların varlığını daha rahat sürdürmesine neden oldu.
Terörist grupların, kendilerinin devlet tarafından ihmal edildiğini düşünen etnik gruplara yanaşarak istihdamını bu gruplar arasından yapması da örgütlerin her geçen gün güçlenmesini sağlayan nedenlerin başında geliyor. Etnik grupların kendi içlerindeki anlaşmazlıkları da yine terör örgütlerinin işine yarıyor. Mali ve Burkina Faso’da yaşanan askeri darbeler, kıdemli askerlerin saha yerine ülke yönetiminde olması, ordudaki personel ve ekipman eksikliği gibi nedenler yüzünden terörle mücadelede yerel çözümler de yetersiz kalıyor.
Sahel bölgesinde 2012’den bu yana hem uluslararası hem bölgesel çeşitli operasyon ve misyonlar terörle mücadele etmeye çalışıyor. Büyük bir kısmı Mali’de konuşlu bu operasyon ve misyonlar, 2020’de başa gelen cunta yönetimiyle yaşanan sorunlar nedeniyle teker teker ülkeden ayrılıyor. İsmini Batı Afrika’da ve Sahel’de yaşayan özel bir kedi türünden alan ve 2013’te başlayan Serval Operasyonu, yerini 2014’te çölde rüzgarın etkisiyle oluşan kum tepeleri anlamına gelen Barkhane Operasyonu’na bıraktı. Barkhane kapsamında Mali’nin yanı sıra Nijer ve Çad’da toplam 5 bin 500 asker konuşlandırıldı. Bölge ülkeleri Moritanya ve Burkina Faso’nun destek verdiği Barkhane, Cezayir savaşından sonra Fransa’nın toprakları dışında sürdürdüğü en uzun askeri operasyon oldu. Fransa, Bamako yönetimi ile yaşanan krizler nedeniyle yıl sonuna kadar Barkhane Operasyonu’nu Mali’de sonlandıracak.
Tüm bu askeri misyon ve operasyonlara karşın terörist gruplar Sahel’deki varlığını sürdürmeye ve kendilerine yeni alanlar açmaya devam ediyor. El Kaide ve DEAŞ bağlantılı örgütlerin bir süredir Gine Körfezi’ne ilerlemek istediği biliniyor. Terörist gruplar, Gine Körfezi’nde yer alan Fildişi Sahili, Benin ve Togo’ya ilerleyerek deniz erişimine sahip olmak istiyor. Bu kapsamda, Benin ve Togo yıl başından bu yana en az 4 terör saldırısının hedefi olmuş, Togo’nun Burkina Faso sınırında da olağanüstü hal ilan edilmişti.
Nüfusun yüzde 70’inin kıyı kentlerinde yaşadığı Senegal de deniz erişimi arayan terörist gruplar için oldukça stratejik başka bir konum olarak öne çıkıyor. Senegal, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası birçok kurumun Batı Afrika ofisine ev sahipliği yapıyor, bu özelliğiyle de aşırıcı gruplar için “nitelikli bir hedef” olarak değerlendiriliyor.
Sufizm öğretilerinin ağır bastığı İslam anlayışı ve bu anlayışı temel alan tarikatlarıyla Senegal’de, aşırıcı unsurlara neredeyse hiç rastlanmıyor. Buna karşın terörist grupların bir süredir kırsal kesimden gençleri toplayarak Mali ve Nijerya’da çeşitli “eğitimler” verdiği ve “zamanı geldiğinde” bu gençleri Senegal’e geri yollayacağı da ifade ediliyor.