14 MART TIP BAYRAMI
YAHYA AKSOY
“İlim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder” İbn-i Sina(980-1037)
“Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.”Gazi Mustafa Kemal Atatürk
1930’da İstanbul’da kendisini ziyarete gelen bir grup tıp mensubuna Atatürk şöyle sesleniyor:İbni
Sina’yı milletimize mal edelim,dünyaya mal edelim,eserlerini yaşatalım ve gelecek nesiller
içerisinden yeni ibni Sina’lar doğmasına ancak böyle yol açılır.”
Sultan II. Mahmut’un yenilikçi hareketleri sonucu, hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin de katkılarıyla
batılı anlamda ilk tıp mektebi olan, Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire 14 Mart 1827 Çarşamba günü
Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacıbaşı Konağı’nda kurulmuş. Bu şekilde, tıp tarihimizde 14 Mart yerini almış.
Aynı bina içinde Tıphane ve Cerrahhane eğitimlerini ayrı ayrı yapıyormuş. Tıp eğitimi o yıllar batıda
olduğu gibi dört yılmış, son sınıfta hocalar tarafından usta ve yetenekli olanlar tespit edilerek sınava
alınarak ve başarılı olanlar askeri hastanelere veya ordunun tabur alaylarına muavin tabip unvanı ile
tayin ediliyorlarmış. Orada bir hekimin gözetiminde birkaç sene çalışıp deneyim kazandıktan sonra da
serbest hekim oluyorlarmış.
Tıphane-i Amire 1827’den 1836’ya kadar Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacıbaşı Konağında gündüz eğitimi
yapıyormuş. 1836 yılında Sarayburnu’ndaki Askeri Kışla’ya (Otlukçu Kışlası’na) taşınmış. Ayrı binada
eğitim gören Cerrahhane de burada tıp eğitimi ile birleşip, eğitim yatılı hale getirilmiş. Bu binanın yetersiz
hale gelmesi ile Galatasaray’daki Enderun ağaları okulu tekrar elden geçirilip düzenlenmiş ve Tıbbiye
1839’da Galatasaray’a taşınmış. Bu okula Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane adı verilmiş.
Bu okulun 17 Şubat 1839’da açılışı Sultan II. Mahmut tarafından yapılmış ve eğitiminde yeni
düzenlemeler getirilmiş. Eğitim dili Fransızca olmuş ve öğrenci alınmaya başlanmış. Eğitim dilinin
Fransızca olması zamanla hekim sayısında azalmaya yol açmış. Nitekim 1867 yılında Türkçe tıp eğitimi
yapan Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Mektebi) açılmış. 1870 yılında da askeri tıp okulunda dersler
Türkçeleşmiş. 1878 yılında şimdiki Sirkeci Tren İstasyonu yanındaki Demirkapı Askeri Kışlası’na
taşınmış. 1894 yılında Sultan II. Abdülhamit’in emriyle Haydarpaşa’daki Tıbbiye Binası inşa edilmeye
başlanmış. Bu görkemli binaya 6 Kasım 1903’te taşınılmış. Önce Askeri Tıbbiye sonra, Sivil Tıbbiye
taşınmış ve 1909 yılında iki mektep birleştirerek Darülfünun Tıp Fakültesi olmuş.
İlk tıp bayramı 14 Mart 1919’da, işgal altındaki İstanbul’da, tıp öğrencileri tarafından kutlanmış. Tepkilerini
bu şekilde dile getirmeye çalışan öğrencilerin bu törenine Dr.Fevzi Paşa, Dr.Besim Ömer Paşa, Dr.Akil
Muhtar (Özden) gibi dönemin ünlü hocaları da katılmış.
1933’de “Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane” İstanbul Üniversitesi’ne dâhil olmuş. Peşinden de 1945’te
Ankara Tıp Fakültesi, 1954’te Ege Tıp Fakültesi kurulmuş. Derken bugünlere gelinmiş…
Tıp Bayramlarında İBN-İ SİNA gibi evrensel hekimlerimizi de anmalıyız.
14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle Ankara Kulübü Onursal Başkanı Dr.Bülent kalıpçı’nın
yerinde ve çok anlamlı girişimi ile hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının emekleri ile oluşan çok
sayıda eserleri Ulus’ta Kalıpçızade Konağı’nda sergilenecektir. Emeği geçenleri kutluyorum.
İbn-i Sina, 980’de Horasan yakınlarında Afşana-Efşene kasabasında doğdu.1037’de Hamedan’da öldü.
edebiyata,şiire ,felsefeye, matematik ve tıp bilime ağırlık vererek yetişmiştir. Zamanın ünlü felsefe ve tıp
bilginlerine ait eserleri incelemiş ve daha sonra ünlü “Şifa ve Tıp Kanunu” eserlerini meydana getirmiştir.
Batı dillerine çevrilerek uzun bir süre okutulmuştur. Yüzden fazla eser veren İbn-Sina’ya, Batılılar ”
AVİCENNA”-hekimler hekimi demişlerdir. Zamanın en büyük hekimi olarak tıp literatüründe yerini
almıştır.
İbni Sina’nın Kanun adlı eseri 1510’da Paviada Latince olarak basılmış ve kapağında AVİCENNA ortada
hükümdar olarak başın da tacıyla tahtta oturmakta,solunda Hippokrat,sağında Galenus yer almakta.
“Ben öyle büyüdüm ki, hiçbir kente sığmıyorum” diyen ve yaşamı gezginlik, ve sıkıntılarla geçen İbn-i
Sinâ, çağına ve çağlar ötesine damgasını burmuş, tıp,felsefe, edebiyat ve bilim tarihinin müstesna
bilginidir.
İbn-i Sina gibi büyük Türk hekim ve bilginlerinin, Türkiye’de anılması, unutulmaması ve tanınması için
büyük önder Atatürk, gerekli özeni göstermiştir.
” İbn-i Sina Haftası” 1983 yılında kutlanmaya başladı. 13 Mart 1985 günü , İbn-i Sina Hastanesi açıldı.
AÜ Tıp Fakültesi yeni binasına o zamanın yöneticileri ile işbirliği yaparak “İBNİ SİNA HASTANESİ”
adının verilmesinde o yıllarda Kültür Bakanlığı Ankara İl Kültür ve Turizm Müdür olarak kamu görevlerim
nedeniyle katkı vermekten unutulmaz bir anı olarak mutluluk duymaktayım. Bugün dünya çapında tıp
bilimine damgasını vuran hekim kadrosuyla, ülkemizin ve hepimizin gurur kaynağı olarak hizmet
üretmektedir.Kutluyoruz.
“İlim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder” diyen İbn-i Sina, bin yol sonra ülkemizde anılmaya ,
takdir edilmeye ve adına açılan hastane, kütüphane ve okullar da hizmetlerine devam etmeye
başladılar. I4 Mart Tıp Bayramı’nı anlamlı hastanelerle kutlamalıyız. Sağlık ve eğitim yatırımlarına öncelik
ve önem vermeliyiz. “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” diyerek bu alanda tüm örnek çalışmaları
başlatan büyük önder Atatürk’ü rahmet ve minnetle anarak; dünya da ve ülkemizdeki salgın nedeniyle
hekimlerimiz ve tüm sağlık çalışanlarımızı baş tacı edelim , yaşanan sağlık sorunları son bulsun ve Tıp
Bayramı kutlu olsun.