MÜNİR ÖZKUL UNUTULMAZ / ILGAZ AĞLIYOR
YAHYA AKSOY
Tiyatro ve sinema dünyamızın ulu çınarlarından birisi olan Münir Özkul, aramızdan ayrılsa da
sahnelerden, perdelerden, kitaplardan ve gönüllerden hiç bir zaman uzak kalmayacaktır.
Dedem Korkut’un dediği gibi ,”Gelimli gidimli dünya , son ucu ölümlü dünya”.
Ilgaz ve Ağrı gibi yüce dağları buğulu havalar kapladı, Ha Babam Sınıfı, pişekâr, kavuklu, karagöz,
hacıvat, sahne sanatlarımızın tüm temsilcileri, kültür ve sanat çevreleri ve tüm Türkiye büyük usta Münir
Özkul için ağladı.
Hasta yatağında bile umudunu, heyecanını yitirmeden ülkesini ve halkını severek onları aydınlatmaya
çalışan Rıfat Ilgaz “Uzak Değil” şiirinde şöyle demekte:
“Ulu çamlara, kök narlara karşı,/Yaşıyorum diyebilmek gögüs dolusu,/Bir otuyum diyebilmek bu
toprağın,/Menekşe değil bir ardıç eğilmezliğinde,/Özsuyunda üreme varolma tutkusu,/Ne kişiye boyun
eğme nu kula kulluk.”
“Ardıç eğilmezliğinde” yaşama tutkusu ile Anadolu’nun yüce dağı gibi doruktan inmeyen rahmetli Rıfat
Ilgaz ile onunla bütünleşen , sahnelerde ve sanatta ölümsüz yapan usta sanatçı Münir Özkul’u birlikte
anmak,anlatmak ve rahmet dilemek gerekmekte.
Ha Babam Sınıfı’nın yazarı, çile çekmiş ama yılmadan ayakta kalmayı başarmış öğretmen ve şair
rahmetli Rıfat Ilgaz’ın eserlerini sahnelerde ayakta tutan eşsiz sanatçı, Mahmut Hoca rolü ile Münir
Özkul , örnek bir öğretmen olarak halkı hep eğitmeye devam edecektir.
Tiyatrolar insanlığın ve tarihin belleği ve hafızasıdır. Bu hafızayı yitirenler yanlış dalgalara kapılır ve
esen rüzgârlarda savrulup giderler. Sanat, en büyük temsilcileri ile hep ayakta kalır.Tiyatro bir okuldur,
7’den 70’e herkes orada okur.
Tiyatro, dinlemeyi, düşünmeyi, davranışlarda saygılı olmayı, öfkeye esir olmamayı, sevgi ve hoşgörünün
insanı mutlu edeceğini, görmeyi, bakmayı, söz sanatının yüceliğini, onur ve erdemin insanlar için
değişmez gerçekler olduğunu ve daha nice insani değeri öğretir, yerleştirir, geliştirir. Haksızlığı eleştirir,
adaleti yüceltir. Sosyal ve kültürel yaşama umut, heyecan ve verim katar. İnsanların bakış açılarını
geliştirir. Destanları, ağıtları, şarkıları, türküleri, masalları ve halk hikâyelerini yaşatır. Davranış
güzelliğine, çevre bilincine, dünyaya ve doğaya bakış açısına açılar katar.
İşte bütün bu eşsiz ve onurlu değerleri özümsemiş, benliğinde, sanatında ve söylemlerinde hep
yaşatarak yüceltmek için alınteri dökmüş usta oyunncu Münir Özkul,hep baş tacı edilecektir.
Manevi yönden büyük değer taşıyan ramazan ayında tutulan oruçlar yanında, toplumun geleneksel gece
ve gündüz eğlenceleri, seyirlik oyunları, gölge ve kukla oyunları, karagöz ve hacıvat gösterileri, aşıklar
atışması, türküleri, kutsal yerleri ,aile ve mezarlıkları ziyaretleri, ramazan yemekleri, çocuk oyunları, iftar
ve sahur hazırlıkları , sahur davulu ile birlikte söylenen maniler zengin halk kültüründen izler
taşımaktadır.
Büyük kentlerde kültür merkezlerinde ve tiyatro salonlarda yapılan ramazan eğlencelerinde öncelik
Karagöz ve Hacıvat gösterilerinde olur. Kantolar bu gösterilere renk katar. Maniler, türküler ve nüktelerle
zamanın iyi geçmesi sağlanır. İnsanların yorgunlukları üzerlerinden atmaları için dinlendirci, eğitici
nükteli kültürel bir ortam yaratılır.
Seyirlik oyunlarımızın kahramanları olan “pişekâr ve kavuklu” köy odalarında kendisine yer bulur ve
halkla bütünleşir. Erkekler köy odalarında ve kadınlar da evlerde kendilerine özgü gösterileri ve
eğlenceleri sürdürürler.
Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun simgesi tarihi kavuğu,usta oyuncu İsmail Dümbüllü’den devralan Münir
Özkul , “Kavuğu” daha sonra,geleneği en güçlü bir şekilde sürdüren Ferhan Şensoy’a devretmiştir.
Hayatın temel felsefesini oluşturan konuları sahneyle,sanatla ve halkla kaynaştırarak
işleyen,geçmişten geleceğe taşıyan sanatçılar ölümsüzdürler. Tıpkı Devlet Sanatçısı Münir Özkul gibi.
Ruhu şad olsun.