Amerika için ilk sırada
Çin var…
Necdet Buluz
Kaliforniya merkezli kar amacı gütmeyen ve ağırlıklı olarak askeri ve politik konularda çalışmalar yürüten araştırma merkezi Rand’ın,”Düşmanın askeri müdahalelerini öngörmek” başlıklı raporu yayınlandı.
Afganistan’ı 20 yıl işgali altında tutuktan sonra 31 Ağustos 2021 itibarıyla bu ülkeden tamamen çekilen ABD, kendisi açısından öncelikli tehdidin artık Çin olduğunu belirtiyor.
İkinci sırada Rusya, üçüncü sırada ise İran bulunuyor.
Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’ni ardından da Rusya Federasyonu’nu asıl hasmı olarak tanımlayan Washington’ın, son yıllarda Moskova’nın yerine Pekin’i koyması ve hazırlıklarını ve ittifaklarını buna göre şekillendirmesi dikkat çekiyor.
Peki ABD’nin hasımları olarak gördüğü Çin, Rusya ve İran, 1946’dan bu yana kendi toprakları dışındaki yerlere hangi sebeplerle ve ne sıklıkta askeri müdahalede bulundu?
Kaliforniya merkezli kar amacı gütmeyen ve ağırlıklı olarak askeri ve politik konularda çalışmalar yürüten araştırma merkezi Rand’ın,”Düşmanın askeri müdahalelerini öngörmek” başlıklı raporu yayınlandı.
Aralarında Çin, Rusya ve İran’ın da bulunduğu 13 ülke tarihsel süreç içerisinde ABD’nin düşmanı/hasmı kategorisinde tanımlanırken bunlar Küba, Kuzey Kore, Vietnam, Çekoslovakya, Doğu Almanya, Irak, Libya ve Yugoslavya/Sırbistan olarak sıralanıyor.
Bu ülkelerin bazıları konumlandırıldıkları kategorilerden zaman içerisinde düşerken İran, Rusya ve Çin, Washington açısından ‘tehlike’ arz etmeye devam ediyor.
Rapora göre, Washington’ın hasımlarının askeri müdahalelerinin ABD’nin çıkarlarını etkileme potansiyeli konusundaki endişeler son on yılda hayli arttı.
Rusya’nın Ukrayna ve Suriye’deki varlığı, İran’ın Irak ve Suriye’deki faaliyetleri ve Çin’in Afrika’daki askeri faaliyetlerini genişletmesi gibi yüksek profilli müdahaleler bu endişelerin daha da artmasına neden oluyor.
Ancak tüm bu endişelere rağmen, söz konusu ülkelerin dış müdahale tutumlarıyla ilgili çok fazla bir şey bilinmiyor.
Araştırma, 1946’dan 2018’e kadar ABD’nin hasımları tarafından toplamda 165 askeri müdahalenin gerçekleştirildiğini ortaya koyuyor.
Raporda, askeri müdahalelerin en çok Soğuk Savaş döneminin sonlarına doğru yapıldığı yer alıyor.
Soğuk Savaş’tan hemen sonra bu rakam yarı yarıya azalsa da son 10 yılda yeniden bir artış trendine girildiği kaydediliyor.
Rusya’nın askeri müdahalede bulunma konusundaki karar alma sürecinde 3 nokta öne çıkıyor.
Bu faktörler: ulusal statü kaygıları, bölgesel güç dengesi ve egemenliğe yönelik dış tehdit algıları.
Moskova’nın, SSCB döneminde kontrolü altında olan bölgelere olan ilgisinin hiç azalmadığı görülüyor. Gürcistan, Belarus ve Ukrayna’daki faaliyetleri buna örnek gösterilebilir.
Suriye, Libya ve Sudan ve Afrika’nın diğer noktalarındaki askeri aktiviteleri ise bölgesel güç dengesi kategorisinde değerlendirilebilir.
Çin’in dış askeri müdahalelerinde, Çinli karar vericilerin adımları farklılık arz etse de bu müdahaleler iki kategoriye ayrılıyor.
İki aşamada değerlendirilebilecek Çin’in askeri müdahaleleri, 1949 ile 1980 yılları arasında yoğunlaştı. Rapora göre Çin’in ilk müdahale türü, daha saldırgan ve savaş odaklı olma eğilimindeydi. Ayrıca bu müdahaleler genellikle daha büyük olmakla birlikte Çin’in kendi çevresinde yoğunlaştı. Tipik olarak düşmanı yenmeyi, caydırmayı veya Pekin’in tartışmalı bölgelerdeki kontrolünü sağlamlaştırmayı ve Çin’in komünist, devrimci ideolojisini yaymayı amaçladı.
Pekin’in ikinci tür müdahaleleri nispeten daha küçük çaplı olmakla birlikte coğrafi olarak daha dağınık olma eğiliminde ve doğası gereği savaş dışı oldu. İkinci tür müdahaleler çoğunlukla, Çin’in ekonomik çıkarlarını koruma arzusuyla gerçekleşti.
Son süreçte yaşananların Çin’i daha agresif hale getirebileceği belirtilen raporda, Pekin’in Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi bir strateji izleyebileceği öngörüsünde bulunuyor.
Çin, 1950’lerden 1970’lere kadar Kore Savaşı ve Güneydoğu Asya’da güçlü bir Vietnam’ın yükselişini önlemeye çalışmak ve bölgesel güç dengesini kendi lehine değiştirmek için çok sayıda müdahalede bulundu.
Keza Vietnam’ın SSCB ile ittifakını zayıflatmak ve Vietnam’ın Laos ve Kamboçya’yı kontrol etme kabiliyetini sınırlamak için çeşitli askeri müdahaleler gerçekleştirildi.
Pekin’in, yakın zamanda bölgesel güç dengelerini etkileme çabalarının çoğu, askeri olmayan ekonomik bir karaktere büründü.
İran’ın dış askeri müdahalelerini yönlendiren faktörlere ilişkin dört başlık ortaya koyan Rand’in raporu, ilk sıraya Tahran’ın kendisiyle kültürel veya dini bağları olan toplumları desteklemek için yaptığını koyuyor.
Bu bağlamda İran’ın Suriye’ye müdahalesinde, Alevi azınlığı desteklemek ve Irak’a müdahalesinde de Şii hükümete destek olmak amaçları bulunuyor.
İran’ın askeri müdahalelerini yönlendiren ikinci bir faktör, bölgesel güç dengesi olarak gösteriliyor. Kendini Sünni Arap rakipler ve düşmanlarla çevrili, savunmasız bir devlet olarak gören İran, güç dengesini şiddetle korumaya ve kendi lehine çevirmeye çalışıyor.
İran’ın egemenliğine ve varlığına yönelik dış tehdit algısını üçüncü sıraya koyan rapor, Tahran’ın devlet dışı aktörler olan ‘partnerlerini’ destekleme gereksinimini dördüncü sırada gösteriyor.
Keza dördüncü faktöre ‘Yemen’de Husilere verilen destek, Irak ve Suriye’de devletin yanı sıra devlet dışı aktörlere silah yardımı’ şeklinde örneklendiriliyor.