Az ama pahalı balık
yiyeceğiz?…
Necdet SİVASLI
1 Eylül’de av yasağı kalktı. Balıkçılar denizlere olta attı.
Bu satırlar yazılırken gelen haberlere göre özellikle Marmara’da balık beklendiği gibi çıkmadı. Balık kasaları boş kaldı. Nesillerde ise giderek azalma görülüyor.
Az, ama pahalı balık yiyeceğimiz günlere geldik. Denizlerimiz adeta kurudu. Yanlış avlanma sürüyor. Önlemlerin ise gerektiği gibi alındığını söyleyemiyoruz.
Soru şu:
“Müsilaj nedeni ile Marmara’da tutulan balıklar yenilir mi?”
Denizin dibinde devam ettiği belirtilen müsilaj nedeniyle Marmara Denizi’nden toplanacak balıkların yenip yenmeyeceği sorusunu yanıtlayan Müsilaj Bilim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Balık tüketirken önceden neye dikkat ediyorsak aynı hassasiyetlere devam” diyor.
Av yasağı sona ermesiyle Karadeniz, Marmara ve Ege’de aylar sonra ağlar balıkla doldu. Ancak Marmara Denizi’nde ortaya çıkan ve hala denizin dibinde var olduğu belirtilen müsilaj, balık tüketimi konusunda endişelere neden oldu.
Müsilaj Bilim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Mustafa Sarı ile Prof. Dr. Saadet Karakulak, konuya ilişkin soruları yanıtladı.
Bandırma 17 Eylül Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın görüşleri şöyle::
“Marmara denizi yüzeyinde şu an müsilaj yok. Yapılan çalışmalar kapsamında yüzey tamamen temizlendi. Ancak tehlike tam olarak geçmedi, diplerde devam ediyor. Dipte halen küme halinde büyük parçalar var. Bu parçaların olması tehlikenin geçmediğinin göstergesi. Karadeniz’den gelen suyun etkisiyle müsilajın etkisi kırıldı ancak kasım gibi yeniden ortaya çıkabilir. O nedenle ‘Kurtulduk’ diye düşünmemek, önlemleri almak, tam gaz uygulamaya devam etmek lazım. Peki, Marmara’dan güvenle balık yiyebilecek miyiz? Ben size sorayım; geçen sene piyasada satılan balıklar neredendi? Marmara’dan değil mi? Yedik mi? Yedik. Sağlık- Çevre ve Şehircilik- Tarım ve Orman Bakanlıklarımız var. Bunların teşkilatları var. Sürekli analizler yapılıyor. Balığın yenmeyeceğine dair bir kanaate ulaşılırsa zaten açıklayacaklardır. Sadece resmî kurumların açıklamalarını dinlemeli, uyarılarını dikkate almalıyız. Balık tüketirken önceden neye dikkat ediyorsak aynı hassasiyetlere devam! Böyle zamanlarda konunun uzmanı olmayan; gök bilimci, yer bilimci, yok efendim dahiliyeci herkes ahkam keser. Kulak asmayın. Denizlerimizin güvenliği ve sürdürülebilir balıkçılık için 22 maddelik bir acil eylem planı oluşturulmuştu. Ne durumdayız?Buna da bakalım: Bu plan benzer bir kâbus yeniden yaşanmasın diye oluşturuldu. 22 maddelik planının 3 maddesi balıkçılık ile ilgiliydi; balıkçılara destek sağlanması, hayalet ağların temizlenmesi, ekosistem esaslı balıkçılık yönetimine geçilmesi. Bunların bazıları yapıldı bazıları yapılmakta bazılarına ise hiç başlayamadık. Öncelikle, balıkçılara küçük de olsa destek bir destek sağlandı, bu iyiye işaret ancak balık koruma alanlarının oluşturulması konusunda maalesef yeterince adım atamadık. Malum, Marmara Denizi tüm balık türleri için bir koridor. Koridorun kapıları İstanbul ve Çanakkale boğazları. Balığın bu koridor içinde bollaşmasını istiyor, gelecek kuşaklar balık sıkıntısı yaşamasın istiyorsak bu koridorları açık tutmamız lazım. O nedenle boğazlarda avcılığa verilen izinleri yeniden gözden geçirmeliyiz. İstavrit, hamsi, sardalye başta dökme olarak balık avlanması, bunların balık unu- yağı fabrikalarına satılması yasaklandı. Yerinde bir karar. Ama ekosistem esaslı balıkçılık için yetmez. Öte yandan denizin dibini kazıyan, hayalet ağlar kullanmaya devam ediyoruz. Bunların temizlenmesi için Tarım Bakanlığı bir çalışma başlattı ama ne aşamada bilmiyoruz. Ayrıca evsel, tarımsal, endüstriyel atıklarımızı denize göndermeye devam ediyoruz. Mevcut arıtma tesislerinin iyileştirilmesi- yenilerinin geliştirilmesi en az üç yıl içinde olabilecek. Anlayacağınız yolumuz uzun.”
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Balıkçılık Teknoloji ve Yönetimi Ana bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Firdevs Saadet Karakulak ise başka görüşte:
“Deniz ekosisteminde büyük bir felaket yaşadık, ki her ne kadar sistem dinamik bir yapıya sahip olsa da kendini yenilemesi zaman alacaktır. O nedenle de tehlike tamamen geçti, bitti demek yanlış olur. Artılarımız ve eksilerimiz var. Mesela, havzalardan gelen ve deniz salyasını tetikleyen azot ve fosfor henüz azaltılmadı. Bunun için arıtma sistemlerinin kurulması kararlaştırıldı ancak bu 3-4 yıl alır. Öte yandan balıkçılara verilen destek iki katına çıkarıldı. Yanı sıra dökme balıkçılık yasaklandı. Bunlar güzel adımlar ama tek başına yeterli değil. Balıkçılık baskısının azaltılması ile denizlerin temizlenmesi de tek başına yeterli olmayacağı için av sezonunun başlamasına karar verildi. Marmara Denizindeki balıkçılar geçen sezon deniz salyası nedeniyle zor durumda kaldılar. Onlara daha fazla destek verilip, balıkçılığa sınırlamalar getirilebilirdi. Sürdürülebilir balıkçılık için sezonluk değil uzun vadeli kararlar almak önemli. Ekosistemdeki uyarılara kulak vermeliyiz ki gelecek nesillere daha sağlıklı denizler ve bir gelecek bırakabilelim. Müsilajın balık gıda güvenliğine, habitata- mercanlara, deniz çayırlarına etkisi ne? Etkisi varsa ne yapmak lazım? Bunlar henüz araştırılıyor. Bu sorulara cevap arayan, TÜBİTAK destekli, 37 farklı proje var ve nisan- mayıs gibi sonuçlanacak. Çalışmalar sürüyor. Bazı tahminlerimiz var tabii. Müsilajın canlılar üzerine bir etkisi olduğunu düşünüyoruz çünkü ani oksijen değişimleri oldu, balık ölümleri görüldü. Bunları yok sayamayız. Zaten son 20 yıldır Marmara’da stoklarda ciddi bir çöküş var. Eskiden 80 bin ton olan av miktarı 24 bin tona kadar geldi. İyi balıkçılık yönetimi yapılması lazım.”
Özetleyelim:
Bu sezon az ama pahalı balık yiyeceğiz. Buna hazırlıklı olalım.