Kuraklık alarmı…
Necdet Buluz
Bizi takip eden okurlarımız anımsayacaklardır. Son günlerde hep depremlere dikkat çektik. Deniz kirliliğinin boyutlarındaki sıkıntıları sütunlarımıza aktardık. Bugünlerde en büyük tehlikenin ise susuzluk olduğu ve kuraklığın Türkiye’yi tehdit ettiğine değineceğiz.
Kapımızdaki deprem tehlikesine şimdi de kuraklık tehdidi eklendi.
Kuraklık demek susuzluk demektir. Susuzluk ise tarım arazilerinin tehdit altına girmesi anlamını taşır. Zaten bugünlerde ülkemizde tarımsal üretimin %20 küçüldüğü vurgulanıyor. Bu oran her geçen yıl böyle giderse daha da artabilir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün sıcaklık ve yağış raporlarına göre, 2020 yılında sıcaklıklarda yaşanan artışlar ve yağışlardaki düşüşler, 2021’de de devam ediyor.
Mayıs, son 50 yılın en sıcak mayıs ayı olarak kayıtlara geçerken, yağışlar ise son 30 yılın ortalamasına göre yüzde 56, geçen yılın mayıs ayı yağışlarına göre yüzde 66 azaldı. Kuraklık haritalarında, Türkiye’nin büyük bölümü ‘olağanüstü kurak’, ‘çok şiddetli kurak’, ‘şiddetli kurak’ olarak gösterildi. Özellikle Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yağış azlığı yüzde 80’lerin üzerine çıktı.
Küresel iklim değişikliğinin etkilerini bütün gerçekliğiyle ortaya koyan meteoroloji raporları sonrası tarım sektöründe de kuraklık alarmları çalmaya başladı. Türkiye’nin birçok bölgesinde başta hububat olmak üzere birçok tarla ürününe yönelik kuraklık haberleri gelirken, uzmanlar da bu yönde uyarılarda bulundu.
Peki, yıllardır kuraklık tehlikesinin olabileceği söyleniyor. Önlem alınıyor mu, sanmıyoruz. Sonuç ne olacak bunu da bilen yok. Sanki ortada hiçbir şey yokmuş gibi hareket ediyoruz. Hâlbuki tehlike kapımızda ve sıkıntı ise her geçen yıl daha da büyüyor.
Antalya tarımsal alanda Türkiye’nin ambarı durumunda. Ancak son yıllarda yaşanan kuraklık ve aşırı küresel ısınma Antalya’yı da tehdit etmeye başladı. Uzmanlar “Yakında Antalya Kahire’ye dönebilir” uyarısı yapıyor.
Sorun sadece Antalya ile de sınırlı değil. Türkiye’nin neredeyse her tarafı kuraklık tehdidi altında. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun bundan en fazla etkileneceği de ifade ediliyor.
Sebze ve meyve fiyatlarımdaki aşırı artışların ana nedeni üretimdeki düşüştür. Bu düşüş devam ederse çok daha pahalıya ürün almak durumunda kalabiliriz.
Antalya Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Ali Çandır, bilim insanlarının, her 1 derecelik sıcaklık artışının hububat üretiminde yüzde 6’lık kayba neden olacağını söylediğini belirterek, “Anadolu’nun her yerinden üretimle ilgili rekolte düşüşü haberleri alıyoruz. Mevsimsel değişimler bitkileri şaşırtıyor, üretim periyotlarını değiştiriyor. Dolayısıyla pazarın ihtiyaç duyduğu anda ürün olmuyor, ihtiyaç olmayan dönemde ürün çıkabiliyor. Bu da ya aşırı fiyat artışı ya da aşırı düşüşe sebep oluyor” dedi.
Geçen yıl mayıs ayındaki aşırı sıcaklıkların zeytin, portakal gibi birçok üründe rekolte kaybı oluşturduğunu, bitkilerin zarar gördüğünü hatırlatan Çandır, Havanın aşırı sıcak gitmesi ve yağış olmayışı, üretim performansını ciddi ölçüde olumsuz etkileyecektir. Bu durumdan meyvecilik, hububat, bütün tarla üretimlerinin olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz. Hem rekolte düşüşleri yaşanacak, hem de iklim değişikliği pazarın ritmini bozuyor” diye konuştu.
Su kullanımının yüzde 75’ini oluşturan tarım sektöründe vahşi sulama yerine damla sulama gibi tasarruflu sistemlerin mutlaka kullanılması gerektiğine dikkat çeken Çandır, Devlet projelerinin çok detaylandırılarak, tarımsal üretimin tamamına yaygınlaştırılması gerekiyor. Genel olarak baktığımızda, bütün dünyada da hissedilen çevre değerlerine, eskisinden çok daha fazla sahip çıkmamız gerekiyor. Bizim de Paris İklim Anlaşması’nı imzalamamız ve ilgili düzenlemeleri yerine getirmemiz gerekiyor” dedi.
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kurnaz da iklim değişikliğinin etkilerine ilişkin beklentiyi açıkladı. Kurnaz, 2100 yılında Antalya’nın aynen Kahire gibi olacağını söyledi. Bugünkü şekillerde tarımsal üretimin bu yüzyılın sonunda muhtemelen mümkün olmayacağını belirten Kurnaz, “Antalya, aynen Kahire nasılsa öyle olacak. Çukurova, Urfa, hepsi aynı şekilde olacak. Bu yüzyılın sonunda sıcaklıklar büyük ihtimalle 4-5 derece artmış olacak” diye konuştu.