IŞIK DOĞU’DAN YÜKSELİR
YAHYA AKSOY
“İlim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder.”İBNİ SİNA (980-1037)
“Eğer 1000’li yıllarda Nobel ödülleri dağıtılıyor olsaydı,neredeyse tümünü Anadoludakiler alırdı.”
Tarihçi Martin Kramer
ilk kağıt fabrikasını kuran, mikrobu ve atomu tanımlayan, kızamık ve çiçek hastalığını keşfeden,ilk
göz ve kanser ameliyatını yapan,cüzzamın ve veremin tedavisini ilk uygulayan;büyük ,küçük kan
dolaşımını bulan,trigonometriyi,tanjant, kotenjantı ilk kullanan,dünyanın çevresini, yıldızların yer
açıklıklarını ilk ölçen, ilk uçağı, denizaltını yapan,yer çekimini bulan, ilk dünya haritasını çizen
fakat hakkı teslim edilmemiş ve göz ardı edilmiş Türk ve Müslüman bilim adamlarını saygı ile
anıyoruz.Onlar buldular, keşfettiler ama Batı geliştirdi.
Botanik,astronomi,metalutji,coğrafya, matematik ve tarih gibi çok çeşitli alanlarda çalışmaları ile ünlü
Dinaverî, İran-Dinaver(828-896) bölgesinde doğmuş ve Anadolu’yu da gezerek eserlerine aktarmıştır.Evinin
çatı kısmını rasathane yapmıştır.
Cerrahide dikiş malzemesi olarak ilk kez hayvan bağırsağını kullanmış, tıp ile ahlâk arasında ilişki üzerinde
durmuş,tıp biliminde deney ve gözlemlerin önemime vurgu yapmıştır.Rey şehrinde doğan Ebubelir-Er-
Râzî(865-932)Fizik, felsefe, tıp,kimya alanlarında ikiyüz’den fazla eser vermiştir.
X.yüzyılın önde gelen astronom ve astrologlarından Ebu Ma’şer El Belhî(785-886), med-cezir(gel-git) olayını
ilk keşfeden bilgindir.Ona göre,”zamanı belirleyen ve mevsimlerin meydana gelmesini sağlayan
yıldızlar,elbette ki her şahsın ahlak,karakter ve psikolojik yapısı üzerinde de etkili olacaktır.”
Türkistan’ın Farab şehrinde dünyaya gelen,Buhara, Bağdat, Şam,Kahire,Harran ve Halep gibi zamanın
önemli ilim merkezlerini dolaşan, tıp,felsefe, mantık,matematik,musiki ve siyaset bilimi alanlarında eserler
veren Farabî(870-950),ilimleri sınıflandırmış,Türk kimliğini ve töresini bırakmamıştır
Dünya tarihinde ilk defa 794’te Bağdat’ta kağıt fabrikasını kuran,Gutenberg’e ilham veren ve tüm
dünyada yeni bir devrin başlamasına çığır açan, Abbasi İmparatorluğunda on yedi yıllık vezirliği
sırasında büyük hizmetler yapan İbni Fazıl(739-805) ilmin yayılmasını kolaylaştırdı.
İnsanın uçması konusunda ilk ilmi ve pratik teşebbüsü,İslam bilgini Endülüslü İbni Firnas’ın(?
-888) yaptığı tarihi kaynaklarda yer almıştır.
Fen alanında hemen her dalda yüksek bilgi sahibi olan El-Kindi(9.yy), sıvıların özgül ağırlıklarını
ölçen,geometride açıları ilk defa pergel ile ölçen, 20 ayrı sahada 270 eser veren bilim insanı.
Asya’da tarihi bir bölge olan Harezm’de doğan (973-1051) ,dünyanın döndüğünü ilk bulan,Ümit
Burnu, Amerika ve Japonya’nın varlığından bahseden ilk Müslüman-Türk bilim adamı Ebu Reyhan
Muhammed bin Ahmet el-Birûnî’dir. Çok yönlü bir bilim adamı olan Birûnî, astronomi üzerine
yaptığı çalışmayı Gazneli Mahmut’un oğlu Mesut’a sundu. Sultan Mesut’da bunun üzerine
,kendisine dönemin en değerli armağanı olan bir fil yükü gümüşü hediye edince,”Bu armağan
beni baştan çıkarır, bilimden uzaklaştırır.” Diyerek bu hediyeyi geri çevirdi
Tarihi İpek Yolu üzerinde Meşhed ile Semerkand arasında ticaret ve bilim durağı olarak bilinen
kentlerin anası Merv’in ” Ateşin ilk defa bulunduğu yer” olarak tanınması ile ilgili olarak ortaya
çıkan çok sayıda efsane bulunmakta , şehrin gizini ve özünü bu sözlü ve yazılı kültür ürünleri
anlatmaktadır…Tarihî kentler üzerine çok sayıda sözlü kültür ürünü bulunduğu gerçeği edebiyat
tarihinde önemli yerini almış bulunmakta.
Dede Korkut,Hoca Ahmet Yesevi, Kaşgarlı Mahnut, Yusuf Has Hacip,Ali Şir Nevai,Mahdum
Kulu,Abay, Bahtiyar Vahapzade ve Tarihi İpek Yolu’nda iz bırakan tüm yetkin ve seçkin insanları
unutmuyoruz.
İlim tarihi araştırmacısı Will Durant, Medeniyet Tarihi şu bilgilere yer verdi: “ Kâğıt imalat metodu
Müslümanlar tarafından Sicilya ve İspanya’ya sokuldu. Oradan Fransa ve İtalya’ya geçti. MS .105
tarihinden itibaren Çin’de kullanılğını gördüğümüz Kâğıdı,707 tarihinde Mekke,,800 tarihinde
Mısır,950De İspanya,1100’de Bizans,1102’de Sicilya,1228’de Almanya ce 1309’da İngiltere’de
görüyoruz…”
Kaynaklarda ,önce Sümerlerde tablet denilen tuğla,Mısırlılarda kamıştan yapılmış papirüs ve
Yakın Doğu’da deriden yapılan parşömene rastlandığı belirtilerek, bunların az bulunduğu ve çok
pahalı olduğu,bu nedenle insanlığın düşündüğünü ve bildiğini yazmaktan mahrum kaldığı ifade
edilmiştir.
Tarihi ilim haline getiren Sosyolog ve şehircilik uzmanı,köy-kent farklılaşması hakkında toplumsal
çözümler getiren İbni Haldun(1332-1406), Tunus, Endülüs ve Mısır bölgesinde yaşadı.
İlk sistem mühendisi, Leonardo Vinci’yi etkilen ilk sibermetçi ve elektronikçi,robot biliminde
çalışmalar ile ünlü Cizre’de doğan Cezerî(1136-1206) bilgi sayarın babasıdır. Oysa bilgi sayarın
babası yanlış olarak İngiliz matematikçi Charles Rabbage olarak bilinir.
Avrupalılardan dört yüz yıl önce ilk zooloji ansiklopedisini yazan, dünyada ilk kez hayvanların ilmi tasnif ve
tasvirini yapan Demirî (1349-1405) Mıısır’ın Dimyat şehri yakınlarında doğmuştur.
Semerkant’da doğan ,astronomi ve matematik alanında önemli hizmetler veren Ali Kuşçu(1403-1474),
Uluğbey’in kurduğu gözlem evinin yönetcisi Kadızâde-i Rumî’nin ölümü üzerine, gözlemevi yöneticisi
olmuş,daha sonra Akkoyunlu Uzun Hasan’ın yanına gitmiş ve oradan İstanbul’a geçerek Fatih Sultan
Mehmet ile görüşmüş ve etkin olmuş bir bilim adamıdır. Fatih Sultan adına atfen “Muhammediye” adını
verdiği matematik kitabını çıkarmıştır.
Akşemseddin(1389-1459),Pastör’den önce mikrobu bulan ilk bilim adamıdır.İstanbul’un fethinin manevi
babasıdır.Fatih Sultan Mehmet’in hocasıdır.
Doğan Kuban şöyle demekte: “Geçmişi sorgulamayan toplum geleceği kuramaz.Çağdaş
teknolojiyi kullanan ,fakat aklı geçmiş toplum modellerinde kalmış olan bir toplum geleceğini
programlayamaz.”
Verem mikrobunu Robert Koch’dan yüzelli sene once keşfeden ünlü doctor,hattat,astronomi âlimi
Abbas Vesim Efendi(1689-1761). Tıbbı iyice anlayabilmek için fizik,mekanik ve tecrübei kimyayı
bilmenin gerekli olduğunu savundu.
Endülüs’te yetişen meşhur astronomi âlimlerinden,keşif ve hizmetleri ile ün salmış Zerkalî(1029-
1087),Batlamyus’un aksine dünyanın gerçek yörünge noktası hareketini ve güneşin ta’dil
merkezinin asırlık değişikliğe bağlı olduğunu keşfederek kanuna bağladı.Böbrek taşlarının nasıl
çıkarılacağını öğreten ilk Böbrek ameliyatını gerçekleştiren,eserleri ve uygulamaları ile tıp
tarihinde derin izler bırakan Zehravî(936-1013),Müslüman cerrahların babası olarak Kabul edilir.
Çağının en büyük astronomu ve trigonometride yeni çığır açan ünlü bir âlim ve bilgin ve olgun bir
hükümdar Uluğ Bey(1393-1449),Semerkant’ta bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır.
İnsanoğlu gök yüzünü her zaman izlemiş güneş, ay ve yıldızların değişen hareketlerini tablolara
aktararak ve takvimler yaratarak hayatını yönlendirmiştir.Bilim bu alanda araştırmalara ağırlık vermiş.
Tarihi İpek Yolu’nda iz bırakan bilgin, seyyah, sanatkâr ve diplomatlar, dünya tarihine ışık tutmaktalar.
Doğu’nun bilim, tarih, kültür ve diğer zenginlikleri yeni buluşlarla taçlanmışsa da gelişmeleri batıda daha
etkin ve yaygın olmuştur.Çağdaş bilim araştırma ve inceleme ile yaratılmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, esir milletlerin kurtuluşlarına daima arka çıkmıştır. Ona göre hiçbir memleket
yabancı bir devletin sömürgesi olmamalıydı. Türkiye’ye gelen bir Mısır elçisi diyor ki:
“1933 Mart’ında Mustafa Kemal’in Mısır elçiliğine gelişini hatırlıyorum. Sabah oluyordu. Şafak sökmek
üzereydi. Neşe içinde olan Mustafa Kemal Paşa,‘Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız’ dedi. Ufukta
ilk günün ışıkları belirmişti:
‘Şimdi günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün doğu milletlerinin uyanışlarını öyle görüyorum’
dedi. Bağımsızlık ve hürriyetlerine kavuşacak daha pek çok kardeş milletler vardır. Bu milletler bütün
güçlüklere, bütün engellere rağmen, her şeyi yenecekler ve kendilerini bekleyen güzel geleceğe
kavuşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünde yok olacak ve yerlerine, milletlerarası hiçbir
renk, din, ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı gelecektir.Biraz durdu, şu sözleri ilave
etti:‘Size bu sözleri söyleyen Cumhurbaşkanı değil, Türk milleti’nin sadece bir ferdi olarak Mustafa
Kemal’dir’ dedi.”
Kaynak: -F. Falih Rıfkı Atay, Babamız Atatürk, 2. Baskı, İstanbul 1966, s.134–135.
– Atatürk’ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009)
YAHYA AKSOY