Birleşmiş Milletler (BM) Türkiye ekibi, Türkiye’nin kadına yönelik her türlü şiddetle mücadeleye ilişkin standartlar getiren İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinden ‘derin endişe duyduğunu’ açıkladı.
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı kararıyla, İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak çekilmişti.
AB’DEN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ TEPKİSİ: “KARARA ANLAM VEREMEMEKTEYİZ,
Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle ilgili, “Türk hükümetinin İstanbul adını taşıyan bu sözleşmeden çekilme kararına anlam verememekten başka bir şey yapamayız. Bu karar, Türkiye’de kadın ve kız çocuklarının korunması ve temel haklarından ödün verme riski taşımaktadır” açıklaması yaptı.
Avrupa Birliği Dış İlişkiler Servisi internet sitesinden, Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Borrell’in açıklaması yayımlandı. Borrell, Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesine anlam veremediklerini belirtti.
BM :DERİN ENDİŞE DUYUYORUZ
BM’nin yazılı açıklamasında ise sözleşmenin içerdiğinden bahsedilirken, kadına yönelik şiddet konusu ele alan ilk ve en kapsamlı uluslararası anlaşma olduğu belirtildi.
Ayrıca, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme’de (CEDAW) yer alan standartlara dayandığı da kaydedildi.
Üç kadından biri mağdur
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, dünyadaki en yaygın insan hakları ihlallerinden biridir. Dünya genelinde her üç kadından birinin yaşamları boyunca eşi veya birlikte oldukları kişi tarafından fiziksel veya cinsel şiddete, veya eşi ya da ilişkide olmadığı bir kimse tarafından cinsel şiddete maruz bırakıldığı tahmin edilmektedir – ki bu oran son on yılda büyük ölçüde değişmemiştir. Türkiye’de en son yapılan Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2014 verilerine göre, evlenmiş kadınların yüzde 38’i yaşamları boyunca fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalmıştır. En son noktada ve çoğu kez bir şiddet sürekliliğinin nihai eylemi olarak her yıl yüzlerce kadın öldürülmektedir. COVID-19 salgını, hareketliliğin kısıtlanması, sosyal izolasyon ve ekonomik güvensizlik nedeniyle dünya çapında kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin daha da artmasına neden olmuştur.