ÇOCUK OYUNLARI
YAHYA AKSOY
Çocuk, hareket ve oyun demektir. Oyun sözü çocukla ve insanla bütünleşmiştir.Anne karnında başlayan
hareketleri, doğumdan sonra görsel nedenlere bağlı davranışlar izler ve çocuklar oyunla doğar ve
büyürler. O nedenle çocuk oyunları önem taşırlar ve kültürel öğeler içerirler. Halk kültürünün temel izlerini
çocuk oyunlarında bulabiliriz.
Oyunlarda ailenin gelenekleri ve görenekleri de önemli bir yer tutar.Oyun şekilleri, oyun araç ve gereçleri
zamana göre değişim gösterir. ” Ah nerede o eski günler !” ve “Keşke büyümeseydim, hep bir çocuk
kalsaydım…” söylemlerinde çocukluğa özlem vardır. Doyasıya oynanan oyunlar, insanların benliğinde,
ruhunda, gönlünde, gözünde ve aklında derin izler bırakırlar.
Oyunlarda kıyafetler, oyun malzemeleri,oyun konuları, oyun şarkıları,masalları, deyimleri ve figürleri özel
anlam içerirler. Bunları tahlil ve tarif ettiğimiz zaman , toplumun kültür değerleri çok yönlü olarak ortaya
çıkar. Toplumun ve halkın yaşam felsefesi, bütün derinlikleri ile çocuk ve halk oyunlarında, halk
müziğinde ve halk çalgılarında görülebilir.
Kız ve erkek çocukların oyunlarında kendisine özgü özellikler bulunur. Oyun konuları ve oyun
malzemeleri farklı farklıdır. Kız ve erkek çocuklarının birlikte oynadıkları karma oyunları da vardır.
İçeriğinde aile kültürü ve yaşam felsefesi ile yaşam şekilleri, mekânları, kıyafetleri ve geleceğe bakış
açıları görülebilir.
Eğitimde özel ve öncelikli bir yer tutan oyunların, özel bir anlamı ve önemi de bulunmaktadır. Oyunlar,
eğitimin ve yaşamın büyük bir parçasıdır. Okullara, aileler ve öğretmenlere de bu alanda büyük
sorumluluk düşmektedir.
Yıllar önce Kültür Bakanlığı HAGEM Genel Müdürlüğü folklor araştırmacıları Türk Cumhuriyetleri’ne
yaptığı araştırmalarda çocuk oyunlarını da belgeleyerek, arşivlemiş ve hepsini bir kitap bütünlüğünde
“Türk Cumhuriyetlerinde Çocuk Oyunları” (M.Özhan,Prof.Dr. Malik Muradoğlu- KB,1997) yayınlamıştır.
Bu oyunlarla, Türkiye’de oynanan çocuk oyunları karşılaştırıldığı zaman , aradan geçen binlerce yıla
rağmen, oyunların özü, sözü, konuları ve ruhu arasındaki öz ve söz birliği açıkça görülmektedir.
Azerbaycan’da çocuk oyun adları: Bahar bayramı, dört taş,elma saklama,kovalamaca, on taş,şah
vezir,saklambaç,köse,çizik,mendil attı,topu ver Vb.
Kazakistan: Ad koyma,aşık oyunu,atışmalı oyunlar,avuç vurma ,kör teke,tavşan, mendil Vb.
Kırgızistan : Akmek, beş taş, çıbık at, deve, elma yeme, kör teke,saklanmak, ip kesmek Vb.
Özbekistan:At,aşık vurdu,horoz, kavun, saka, taş vuruş, su dibinde taş al Vb.
KKTC : balık kaçtı,çakı, domuz, ender tuna, kırlangıç, güvercin uçtu Vb.
Uygurlarda: güreş, dönme salıncak,nişancılık,kaç kaç top, oğlak kaçırma-çevgan,kayak, top
kaç,meydan,ceviz, ak terek-gök terek,ok yay,kayak Vb.
Türkiye: Aşık oyunları,birdirbir,dokuz taş, el el üstüne, horoz,ip atlama, çelik çomak,kaldıraç, postacı,
beş taş, tekerleme,sek sek, sandık başı, yattı kalktı,at oyunu ,cangoloz, happan Vb.
Orta Asya’dan Anadolu’ya bir kültür köprüsü kuran çocuk oyunları, halk kültürümüzün derin ve renkli
izlerini taşımaktadır.Geçen zamanlar, kültür değerlerinin özüne ve sözüne zarar vermemektedir. Kökleri
derinliklerde olan halk kültürü ve çocuk oyunları, hepimizin kimliğinden, benliğinden , kişiliğinden derin
izler taşımaktadırlar.
Çocukluk dönemini şiirle en güzel şekilde anlatan, ünlü şaire A.A.Akboğa şöyle demekte:
“Nerde o eski günler, eski oyunlar?/ Keşke büyümeseydim, hep bir çocuk kalsaydım,/Seksek,
misket,dokuz taş geçmişte kaldı onlar,/Keşke büyümeseydim, hep bir çocuk kalsaydım.
Kağıttan kayık yapıp,derede yüzdürürdüm,/Her gün çamur içinde annemi kızdırırdım,/ Sapanımla taş
atıp, komşuyu kızdırırdım,/ Keşke hiç büyümeseydim,hep bir çocuk kalsaydım.
Zaman hayallerimi, öğütüp tek tek yerken,/’Göz yumup açmak’ kadar yıllar geçiyor erken,/ Daha
oynamadığım, nice oyunlar varken,/Keşke büyümeseydim, hep bir çocuk kalsaydım…”
Eski doğal oyunların yerini şimdi, dijital oyunlar aldı. şairin izniyle yazıma aldığım şiirinde dediği gibi, eski
oyunlardan anılar kaldı. oyunlar da zamana uydular.Tatil geldi, haydı çocuklar oyuna,doyasıya
oynayın!…
YAHYA AKSOY