72 BARODAN TEK SES!
Avukatlığın Özüne Aykırı Bu Düzenleme Kabul Edilemez!
Haber:Hayati Akbaş
ARTVİN-Artvin Baro Başkanı Av. Ali Uğur Çağal ve 71 baro başkanı meclise getirilen
düzenleme ile ilgili düşüncelerini kamuoyuyla paylaştı. Avukatlar, sır saklama
yükümlülüğünün ortadan kalkmasının meslek ilkeleri ile kanun ve mevzuatlara ve
insan haklarına aykırı olduğunu bildirdi. 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının
Önlenmesi Hakkında Kanunun 2. Maddesinde değişiklik yapılarak “yükümlü”
tanımının kapsamına serbest avukatların da dahil edilmesi üzerine Barolar
açıklamada bulunup, hatadan vazgeçilmesini istedi.
Çağal yaptığı yazılı basın açıklamasında; “5549 sayılı Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 2. Maddesinde değişiklik yapılarak
“yükümlü” tanımının kapsamına serbest avukatlar da dahil edilmektedir.
Kanun teklifinin gerekçesinde; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35.
Maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki taşınmaz alım-satım, şirket vakıf ve dernek
kurulması, idaresi ve devredilmesi işlerinde kimlik tespiti, gerçek faydalanıcının
tanınması, müşterinin durumunun ve işlemlerinin izlenmesi gibi müşterinin
tanınmasına ilişkin yükümlülükleri, şüpheli işlem bildirimi, bilgi ve belge verme,
muhafaza ve ibraz yükümlülüklerini yerine getirmelerinin amaçlandığı belirtilmiştir.
Avukatları, yapmış oldukları işlemler hakkında bilgi ve belge verme, şüpheli
işlem ibrazı, muhafaza yükümlülüğü gibi fiillerle yükümlü kılan bu düzenleme, başta
Avukatlık Kanunun 36. Maddesinde düzenlenen sır saklama yükümlülüğü olmak
üzere avukatlık mesleğinin özüne ve ruhuna aykırıdır. Bu kapsamda avukatı ihbarcı
haline getirerek savunma hakkının yok sayılması anlamına gelmektedir.
Avukatlık mesleğinin kamusallığı, Anayasal ve tarihsel bir ilke olan savunma
hakkının kutsallığından ve evrensel hukuk prensiplerinden gelmektedir. Herhangi bir
suç isnadı altındaki bireyin başta adil yargılanma hakkı gelmek üzere temel hak ve
özgürlükleri, usuli hakları, masumiyet karinesi, sessiz kalma hakkı, aleyhine olan
delilleri bildirmeme hakkı gibi hakları, toplumsal savunma makamı ile korunur. Bu
korumanın güçlü olması için de avukatlık, hem formel hem muhteva olarak, serbest
ve özgür bir meslek olarak düzenlenmiş, müvekkili ile özdeşleştirilmesi yasaklanmış
ve müvekkili ile arasındaki ilişki gizli tutularak sır saklama yükümü yüklenmiştir.
Avukatın kendisine yapılan teklifi yolsuz veya haksız görmesi yahut sonradan yolsuz
veya haksız olduğu kanısına varması hali de Avukatlık Kanunu’nun 38. Maddesinde
avukatın işi reddetmesinin zorunlu olduğu hal olarak düzenlenmiştir.
Gerekçesi her ne kadar “kara para suçu’nun giderilmesi olarak gösterilse de,
avukatın tek yükümü SUÇ İLE BAĞLANTI YASAĞI’ na (contact ban) riayet etmesidir.
Avukata mesleğini ifa ederken;
– İzleme
– Tanıma
– Şüpheli işlem bildirimi
– Şüpheli para muhafazası gibi yükümlülükler yüklemek, avukatı kolluk görevlisi
haline getirmek, dahası CMK 161. Madde ile birlikte değerlendirildiğinde avukatı
savcının emrine sokmak ve avukatlığın olmazsa olmaz koşulu olan bağımsızlık
unsurunu ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir. Savunma hakkının kutsallığı ve
temel hakların başında yer alışı, bu hakları birey adına savunan avukatın tam
anlamıyla bağımsız olmasını gerektirir. Kastedilen bağımsızlık her şeyden önce;
avukatın bir işi kabul etmesinde, işi takibinde ve sonuçlandırmasında sahip olduğu,
herkese ve özellikle tüm erklere karşı olan bağımsızlığıdır.
Toplumsal işbölümleri binlerce yıldır uzmanlaşma meslekleri getirmiştir. Suç
şüphesini takip etmek savcı ve adli kolluğun; suç yüklenmesine karşı bireylerin
masumiyet karinelerini, adil yargılanma haklarını ve savunma haklarını müdafaa
etmek ise avukatların görevleridir.
Anayasanın “ Hak arama özgürlüğü ”nü düzenleyen 36. Maddesi “Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde temel
kuralı göstermektedir.
Kimlik tespiti, işlemlerin izlenmesi, bilgi ve belge verme, şüpheli işlem
yükümlülükleri, muhafaza ve ibraz yükümlülükleri avukatların savunma haklarıyla
asla bağdaşmamaktadır. Avukatın sır saklama yükümlülüğüne, mesleki faaliyeti
nedeniyle öğrenilmiş şahsi, ailevi, ticari, kurumsal her türlü bilgi dahildir. Avukatlık
Kanunu, avukatın sır saklama yükümlülüğü sebebiyle müvekkili ile ilgili öğrendiği
hususları açığa vurmalarını yasaklamaktadır. CMK 46. Maddesi de benzer
düzenlemeyi içermektedir. İş sahibi muvafakat etse dahi avukatın tanıklıktan
çekinebilmesi hakkı aslında hukuk devletinin, savunma mesleğinin ve adil yargılanma
hakkı ile kişinin kendini hukuki güvenlik içerisinde hissetmesinin temelidir.
2008 yılında benzer bir madde Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün
Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmeliğin 4. Maddesinin (ş)
bendine eklenmiştir. Danıştay 10. Dairesi ise 2008/1675 E. 2013/508 K. numaralı ve
24.01.2013 tarihli kararı ile bu bendi iptal edilmiştir.
21. YÜZYILDA AVUKATLIK MESLEK KURALLARINA DAİR TURIN İLKELERİ,
27 Ekim 2002 tarihinde Sydney’de toplanan Uluslararası Avukatlar Birliği (UIA) Genel
Kurulu’nca kabul edilmiştir. Türkiye bu genel kurulun katılımcısıdır. Anayasa
Mahkemesi birçok kararında, Turın İlkelerine uluslararası sözleşme niteliğinde atıflar
yapmaktadır.
TURIN İlkelerine göre; “müvekkillerini temsil etmeleri vesilesiyle öğrendikleri
her türlü gerçeği ve bilgiyi gizli tutmak avukatların görevidir.”
“Avukatlar mesleklerini icra ederken elde ettikleri bilgileri açıklamaya
zorlanmamalıdır.”
Evrensel hukuk kuralları, tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler, iç
mevzuatımız açıktır. Avukatlar, işleri nedeniyle vakıf olduğu bilgileri, paylaşamaz,
paylaşmaya zorlanamaz. Aksi düzenlemeler, avukatlık mesleğinin doğasına aykırıdır,
savunma hakkını ve hukuk devletini yok eder. Yargı fonksiyonu bütünüyle sakatlanır.
Bu düzenlemeden derhal vazgeçilmelidir. Saygılarımızla” ifadelerini kullandı.