DÜNYA DÖNÜYOR, FAKAT…
Koronavirüs nedeniyle tüm dünyada sokağa çıkma kısıtlamaları ekonomi ve kitle psikolojisi bakımından yıkıcı olmakla birlikte, bu yöntem, virüsün kontrol edilmesi yönünden etkili oldu.
Uzun zaman kısıtlı bir biçimde yaşamın “her bakımdan” sürdürülmesi söz konusu olmadığı için “Normalleşme” adı altında -ister istemez- yeni bir dönem başlatıldı mayıs ortalarında.
Ne var ki, akılsızca yapılan yönlendirmelerin de katkısıyla, hiçbir şeyden ders almadığı gözlemlenen kitleler, insanlığı altı aydır kontrol eden koronavirüs belasına büyük destek verdi… Böylece işittiğimiz yeni dalgaların sesiyle kısa vadede yaşamın asla 2020 öncesindeki gibi olamayacağını öğrenmiş olduk. En sonu; yoğun test ve izlemeler, hızlı müdahale, halkın sık temas ile güvenli uzaklık konusunda uyarılması, maske kullanma zorunluluğu, sınırların dikkatli bir biçimde korunması ve benzeri şeylerle bilinmezliğe doğru yol alıyoruz tedirginlikle.
Oksford Üniversitesi’nin açıkladığı ikinci dalga ihtimalinin en yüksek olduğu ülkeler arasında ABD, Almanya, İsviçre ve İsveç’in başı çekiyor olması “onların küresel pozisyonlarını düşündüğümüzde” gerçekten ilginç…
ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri, ülkede koronavirüs bulaşan kişi sayısının resmi rakamlardan 10 kat daha fazla olduğunu açıklarken model ülke İsveç’in salgınla birlikte “istenmeyen ülke” konumuna nasıl geldiğini dillendiriyor Batılı kaynaklar. İngiltere’de yayımlanan Financial Times, 14 ülkedeki ölüm verilerini inceledikten sonra virüsten ölenlerin açıklanandan % 60 daha fazla olduğunu haftalar önce duyurmuştu dünyaya.
Yöneten yönetilen; herkes, ilk günlerdeki gibi ne yapacağını bilmez görünüyor tüm karelerde. Bireyler, “bundan böyle nasıl bir yaşam” sorusuna kendi cephesinden yanıt ararken ülke yönetimleri sağlık ve tarım ağırlıklı politikaların yapılabilirlik raporuna hangi sihrin uygun düşeceği konusunda ter dökmekle kalmıyor, değişecek olan küresel ticaretin çıkmazlarını tespit etmeye çalışıyor telaşla.
Uzmanlar, virüsün hiç gitmediğini söylüyor aramızdan; onun, 2020 başlarındaki kadar bulaşıcı ve ölümcül yanına vurgu yapıyor sıkça. Cılız seslerle işittiğimiz aşı konusundaki gelişmeler ise coşku yaratmıyor içimizde.
Normalleşme denen hareketliliğe rağmen aslında tüm dünya sessizlik içinde. Ülkeler, bu büyük yalnızlıkta geleceğe yönelik ne yapacağının arayışıyla meşgul. Başka bir anlatımla, herkes kendi derdiyle ilgili; diyalog yok, dayanışma yok vs.
Dünya Sağlık Örgütü Başkanı T. A. Ghebreysus, bu manzara karşısında: “ En büyük tehdit koronavirüs değil, küresel düzeyde dayanışma ve liderlik eksikliği” diyerek özetliyor bu süreci; kuşkusuz hayıflanarak.
Fakat bu yeni bir durum değil, söz konusu süreci dikkate almadığımızda da; insanlık, küresel düzeyde dayanışma ve liderlik eksikliğini yaşıyordu zaten…
Ferruh SİDAR
26.06.2020