Ankara‘da 11 Haziran günü akşam saatlerinde etkili olan kuvvetli sağanak nedeniyle bir vatandaşımız su baskını sonrasında elektrik akımına kapılarak yaşamını kaybetmiştir. Alt geçitlerin su basmasıyla birçok araç mahsur kalmış, yaya güvenliği risk altında kalmış ve önemli maddi kayıplar yaşanmıştır. Ankaralılar yetersiz altyapı ve hatalı şehircilik uygulamalarından dolayı bir kez daha mağdur olmuştur.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre Ankara`ya düşen en yüksek yağış değeri 88.9 kg/m2 ile 11 Haziran 1997 tarihinde gerçekleşmiştir. Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından 11 haziran günü için yapılan açıklamada ise “Saatte ortalama metrekare başı 26,6 kg, yer yer ise 30 kg yağmur” düştüğü söylenmiştir. Bu miktar en yüksek yağış değerinin çok altında kalmaktadır. Hatta tam bir yıl önce, 11 Haziran 2019 tarihinde Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı Twitter hesabı üzerinden “kuvvetli yağış için” uyarıda bulunmuştur. Dolayısıyla, bu yağışlar Ankara için beklenen, periyodik yağışlar olup, uygun bir altyapı sistemi ile kolayca drene edilebilecek bir miktardadır. Ancak yetersiz altyapı ve hatalı şehircilik uygulamalarından dolayı, kentliler her seferinde sel ve baskınlara maruz kalmaktadır.
Dönemsel olarak gerçekleşen sağanak yağışlar hatalı yapılaşma uygulamaları ve yetersiz altyapı sorunu nedeniyle Ankaralıları mağdur etmekte, can ve mal kaybına yol açmaktadır. Ankara‘nın bilimsel gerçeklere göre risk sakınımlarının yapıldığı, ikincil risklere karşı önlemlerin belirlendiği, olası risklerin önleminin alınabileceği bir Altyapı Ana Planı yoktur.
Üstelik üzeri kapatılan ya da yatağı değiştirilen dereler, koruma kararlarına rağmen imara açılan vadi tabanları ve havzalarla beraber altyapının giderek daha da yetersiz hale geleceği açıktır. Ankara`nın doğal bir vadiler sistemi vardır. Bu sistem Ankara`nın yapılaşma sürecinde göz ardı edilmiş; Hoşdere, İncesu, Dikmen Çayı, Bent Deresi ve Hatipçayı gibi akarsu yataklarının üzerleri kapatılarak yol ve benzeri fonksiyonlara dönüştürülmüşlerdir. Vadiler ise büyük projelerle yok edilmekte, akıldışı rant oyunlarının mekanları haline getirilmektedir. İmrahor ve Gölbaşı Millet Bahçesi projeleri ile Ankara bütününü ilgilendiren Gölbaşı havzası, Mogan Gölü, Eymir Gölü, İmrahor Vadisi ve İncesu deresi Ankara‘nın hem hava koridoru hem de su sisteminin önemli bir parçası olma rolünü kaybetmek üzeredir. Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi olarak hukuki mücadele sürecini sürdürmekte olduğumuz İmrahor Millet Bahçesi projesi de sel ve baskınları daha da artıracaktır.
Bu durumdan sadece sermayedarlar kazanç elde etmekte, buna karşın yaratılan altyapı sorunları halkın cebinden karşılanmakta ve kamu kaynaklarının israfına yol açılmaktadır. Kapatılan her derede, imara açılan her vadide sermaye halkın sağlığına ve geleceğine ipotek koymaktadır. Hatalı şehircilik uygulamaları Ankaralıların can güvenliğini tehlikeye atmakta, doğal alanları tahrip etmekte ve maddi hasara yol açmaktadır. Doğayı talan eden uygulamalarla kamu kaynakları boşa harcanırken, sermayeye sınırsız imtiyaz ve istisnalar sağlanmaktadır.
Ankara Büyükşehir Belediyesi`nin ve merkezi yönetim birimlerinin sistematik, şeffaf ve katılımcı biçimde plan çalışmalarını yürütmesi gerekmektedir. Ankara için bilimsel gerçeklere göre risk sakınımlarının yapıldığı Risk Yönetim Planı ve Altyapı Ana Planı acilen hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Gerekli önlemler alınmadığı ve planlama çalışmaları yürütülmediği takdirde Ankara‘daki periyodik doğa olayları yeniden afetlere dönüşecektir.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi