Dişimizi sıkmazsak…
Necdet Buluz
Dünyayı kasıp kavuran koronavirüsün bizde nasıl bir yol izlediği, bundan sonra nelerin olabileceği konusunda bilim insanları art arda açıklamalar yapıyor ve “Dişimizi sıkmaz, acele edersek bu virüsün yayılmasını önleyemeyiz” endişelerini dile getiriyor.
Koronavirüsü önemsiyoruz. Bu nedenle de özellikle Bilim Kurulu ve uzmanların uyarılarını köşemizden sizlere yansıtmaya çalışıyoruz.
Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hasan Tezer, konu hakkında yeni açıklamalarda buundu. Prof. Dr. Tezer, son haftalarda vaka sayılarında ciddi bir istikrar yakalandığını, test sayılarının yüksekliğine karşılık pozitif vaka sayılarında azalma yaşandığını ve bunun sevindirici bir gelişme olduğunu söyledi.
Ancak sokağa çıkma kısıtlamalarının ardından cadde ve sokaklarda büyük yoğunluk yaşandığına ve sosyal mesafe kurallarının ihlal edildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tezer, bu durumun vaka sayılarında artışa neden olabileceğine işaret etti ve şu gerçeklerin altını çizmeye çalıştı:
“Sürekli duyurularımıza, daha dikkat etmemiz gereken dönemlerin olduğunu bildirmemize rağmen sokaklar kalabalık. Sanki yazın okullar tatilmiş, insanlar sokaklara çıkmış gibiler. Bunun böyle olmaması gerekiyor. Bizim sosyal mesafemize dikkat etmemiz, kalabalığa girmememiz gerekiyor, hala evde kalmamız gerekiyor. Belki rakamların iyiye gitmesi insanlarda artık bittiği algısını oluşturuyor. Bitmedi. Şu anki dönem aslında birinci dönem kadar, belki daha da önemli bir dönem; çünkü yakalamış olduğunuz istikrarı sürdürmeniz gereken dönem. ‘Evde kal Türkiye’ demenin bence en önemli olduğu günlerden biri. Türkiye’de günlük vaka sayılarının hala dört basamaklı olduğunu görüyoruz. Normalleşme süreci için günlük vaka sayılarının önce 3, ardından 2 basamaklı sayılara düşmesi gerekmektedir. Sokaklardaki kalabalığın böyle devam etmesi halinde 2’nci dalga riskinin olduğunu söylemeliyiz. Her şey bu kadar iyi giderken bize düşen kuralları sağlayamazsak 2’nci dalga kaçınılmaz olur, 3’ncü dalga bile olabilir, kaldı ki 2’nci dalganın görüldüğü ülkeler de örnek olarak karşımızda var. Bu neye sebep olur? Motivasyonumuzun kırılmasını, herkesin moralinin bozulmasını, iş yükünün devamını, yeni kuralların, kısıtlamaların alınmasını sağlayabilir. O yüzden birazcık daha dişimizi sıkmamız gerekiyor. Kontrollü sosyal hayatın kuralları ihlal etmek anlamına gelmediğini de söylemliyiz. Yani kontrol edeceksiniz, kontrolü sağlayamıyorsanız da başarısız olduğunuz zaman belki geriye dönüp kuralları tekrar belirlemeniz, belki daha da sıkı kurallar belirlemeniz gerekecek, kontrolün amacı bu. Hala maske takmak, sosyal mesafeye dikkat etmek zorundayız. Hala ellerimizi dezenfekte etmeye ya da yıkamaya mecburuz. Mecburuz diyorum bakın. Çünkü normalleşme demek artık her şey normal anlamına gelmiyor. Bana göre birinci aşamadan daha da sıkı bir şekilde kurallara uymamız gereken bir döneme giriyoruz. Çünkü uymazsanız kurallara vaka artışı olacaktır ve süre uzayacaktır. Yazın ne yapacağımız konusunda soru işaretleri olacaktır. Maskeler oldukça önemli, belki yıl boyunca takacağız, belki maskeleri takma kurallarımız değişecek; ama şu aşamada takmak zorundayız. Kalabalık yerlerde, hastanelerde, hastalığın size bulaşabileceği riskli yerlerde tıbbi maskeler daha önemlidir. Sizi enfeksiyondan daha çok korurlar. Şimdi yaz mevsimi geliyor,havuz ve denizin virüsü bulaştırıp bulaştırmayacağı konusu tartışılıyor. Havuzu ve denizi konuşmanın şu an çok erken olduğunu vurgulamayı özellikle istiyorum. Mevcut kalabalığı görüyoruz. İnsanlar artık her şey iyiye gitti ve havuza, denize sıra geldi diye düşünebilirler. O sırada değiliz, onun altını çiziyorum. Havuzunuz kontrollü bir şekilde klorluysa zaten, virüsün havuzda çok fazla yaşamayacağını biliyoruz. Ancak bu herkes cümbür cemaat havuza atladığı zaman bulaşmayacağı anlamına gelmez. Havuzda da temasınızı sağlarsanız, elbette ki size bulaşabilir. Benzer şekilde deniz için aynı şeyi söyleyebiliriz. Yani ‘nasılsa suda yok bana bir şey olmaz’ zihniyetiyle kalabalık bir güruh yaratılırsa bulaşır tabii ki. Suyla bulaşmaz; ama biz birbirimize bulaştırırız. Havuzdan çıktığınız zaman çocukların, büyüklerin bazen ağızlarından sekresyonlar (vücut salgıları) akıyor, bunun etrafa düştüğünü düşünün, öyle bulaşır. Virüs yazı hiç görmedi ve yazın nasıl davranacağını daha bilmiyor. Vaka sayılarının azalmasıyla birlikte test sayılarının da azalacağını, bu noktada toplumdaki bağışıklığı tespit etmek amacıyla tarama testlerinin devreye gireceğini de bilmeliyiz.Test sayıları azaldığı zaman toplumdaki bağışık yanıtı ya da sessiz hastalığı geçirenleri tespit etmek amacıyla, insanların temasının arttığı kalabalık gruplarda testler yapılacak. Toplumsal bir bağışıklık oluşuyor mu ya da bilmediğimiz hastalığı sessiz geçirenler var mı? Onları saptamak amacıyla yapılan bir uygulama. Bu iyi bir uygulama, yani işlerin iyi gittiği anlamına gelen bir uygulama.”
Hasan Tezer, kuaförlerde fön makinelerinin kullanımı ile ilgili “Fön makineleri yüksek akımlı havayla çalışıyor. Eğer mikroorganizma varsa kişide etrafa dağıtabilir. Bunun için gerekirse fön kullanmayın ya da düşük akımla kullanın gibi bir öneri yapıldı” dedi. Tezer, virüsün sivrisinek ısırığıyla bulaşmadığını da belirtti.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz