EVRENSEL KORKU
Ferruh SİDAR
Dünyanın baş döndüren hareketliliği -neredeyse- durma noktasına geldi. Ekonominin yavaşlayan
çarkları, kapatılan sınırlar, etkinlik alanlarının kilitli kapıları ve sığınmak durumunda kaldığımız kaygı
yüklü evler…
Yukarıdaki fotoğraf, gözle göremeyeceğimiz kadar küçük bir canlının yaşamımızı tehdit etmesiyle
oluştu. Öyle ki, Avrupa’nın iki büyük ülkesinde; çökmüş bulunan sağlık sistemi nedeniyle, tedavi
görecekler arasında tercih dönemine girildi. Dahası, haftalardır ışıkları sönmeyen hastanelerde
insanlar sevdikleriyle görüşemeden, vedalaşmadan çekip gitti yaşamdan. Kimileri de acı ve
umutsuzluk içinde öylece bekliyor son nefes için…
Demek ki kurulu sistemlerimizle güven içinde değilmişiz; pamuk ipliğine bağlıymış yaşamımız.
Eğitilmiş milyarlarca insandan oluşan ordular, bomba yüklü jetler, savaş gemileri, tanklar, toplar,
atom bombaları, kimyasal silahlar ve birçok öldürücü varlığımız; her gün bize ağır kayıplar verdirten o
küçük -ölüm kusan- canlıdan korumaya yetmezmiş bizi.
Çin, Güney Kore ve Japonya dışında hiçbir ülke gereği kadar ciddiye almamış görünmeyen
düşmanını. Öngörüsüz yönetimler -kendi keselerinden veriyormuş gibi sanki- şu kadar ödenek ayırdık
diye açıklama yapıyorlar böbürlenerek. Böyle olsa da şaşkın, alaycı ve korkak hallerini sergiliyorlar
cam ekranlarda. Test yapma konusunda neden geç kaldıklarını yanıtlayamıyorlar. Sağlık sistemlerinin
yetersizliği hakkında da öyle; sürdürüyorlar suskunlarını…
Birbirimize karşı geliştirdiğimiz ve her yıl iki trilyon dolar harcadığımız silahlarla, yaşadığımız
dünyayı yirmi kez yok edebileceğimizi dillendirip duruyordu uzmanlar. Bu aptallık, korku dolu şimdiki
zamanları savuşturduktan sonra tartışılır mı, bilmiyorum. Ancak, yıllık 1,2 trilyon dolar ilaçlara, 8
trilyon dolar da tedaviye para harcayan insanoğlu koronavirüs salgını nedeniyle içine düştüğü
çaresizliği sanırım masaya yatıracaktır; hastanelerini ve ilaçlarını gözü dönmüş sermayedarlara teslim
edişini gözden geçirecektir herhalde. Bu konuda şimdiden adım atıldı bile İspanyada.
Canımız başta olmak üzere, pek çok konuda taşıdığımız kaygı yüzünden elbette korkuyoruz. Fakat
bu -insanca duygu- bizi paniğe değil, temkinli ve sorumlu olmaya yönlendirmelidir. İnsanlığın bütün
gücü yukarıdaki yok edici donanımından ibaret değil ki; şimdilerde olduğu gibi, yaşatmak için
yılmaksızın çaba harcayan -beyaza bürülü- özel bir gücü de vardır. Dünya nüfusuna göre sayıları çok
az bile olsa, bilimin ışığıyla hareket eden bu insanların varlığı sayesinde yolculuğumuzu
sürdüreceğimizden kuşku duymamalıyız…
Ferruh SİDAR
22.03.2020