Kalp ritim bozukluğu, yani aritmi; kalbin çok hızlı atması (taşikardi) ya da çok yavaş atması (bradikardi) veya düzensiz atmasını içeren bir tanım. Kalp ritim bozukluğunda kalbin elektriksel ritminde bir düzensizlik oluşuyor. Normal kalp ritmi dakikada 60, 80 ve 100 olarak kabul ediliyor. Bu ritmin 60’ın altına düşmesi ve 100’ün üstüne çıkması kalp ritim bozukluğunu düşündürüyor. Ancak kalp ritmiyle ilgili belli bir sayı aralığı olsa da kişisel faktörler ön planda tutuluyor. Yani bir kişi için 50 nabız sayısı da normal olabiliyor.
KALP RİTİM BOZUKLUĞU DAMAR YAPISINI ETKİLİYOR
ntv.com.tr’nin sorularını yanıtlayan İstanbul Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Taha Alper, örneğin çok düzenli spor yapanlarda düşük nabız sayılarını görebildiklerini söyledi, “Çünkü onlarda parasempatik sistem daha aktif olabiliyor. Yani bir insanın hiçbir şikayeti yoksa nabzının 50 olması çok sıkıntı yaratmaz. Ama 40’ın altını biz sevmeyiz. Nabzın 45 veya 40’ın altında olması gece uykuda sorun değildir ama gün içinde sorun olabilir ve biz buna şüpheli bakarız. Çünkü bu, başka kalp ritim bozukluklarını da tetikleyebilir. Ama yaklaşımı özellikle kişiselleştirmeniz gerekiyor yani kişi 50 nabız ile rahat ise biz buna müdahale etmeyebiliriz” dedi.
KALP RİTİM BOZUKLUĞU (AF) NELERE YOL AÇAR?
En sık görülen kalp ritim bozukluğu atriyal fibrilasyon (AF) ise düzensiz ve genellikle anormal derecede hızlı kalp atışı olarak tanımlanıyor, çarpıntı ve yürüme mesafesinde azalma gibi şikayetler ile sinyal veriyor. Atriyal fibrilasyonun damar yapısını önemli ölçüde etkilediğine vurgu yapan Dr. Alper, “Kaotik bir ritimdir, düzensizdir, hem nabız hem de tansiyon düzensiz olur” diyerek atriyal fibrilasyonun getirdiği en büyük tehlikenin inme olduğunu söyledi, bunun yanı sıra beyin damarlarında yarattığı etki nedeniyle demans ve Alzheimer riskini de artırdığının altını çizdi:
“DAMARSAL DEMANS DEDİĞİMİZ BİR KAVRAM VAR”
“Kalp ritim bozukluğu beyin damarlarında tahribat yaratırsa Alzheimer gelişebiliyor. Vasküler, yani damarsal demans veya damarsal Alzheimer dediğimiz bir kavram var. Çünkü Alzheimer sadece genetik faktörleden dolayı gelişmiyor” ifadesini kullanan Alper, Avrupa Kardiyoloji Derneğinin (European Society of Cardiology) bir çalışmasına dikkat çekti.
Daha önce de atriyal fibrilasyonun demans riskini artırdığına yönelik çalışmalar yapılmıştı. Avrupa Kardiyoloji Derneğinin Haziran 2019 tarihli söz konusu çalışması da aynı noktaya parmak basıyor ve atriyal fibrilasyonun, inme geçirmemiş insanlarda bile, demans riskinin artmasıyla bağlantılı olduğunu söylüyor. Çalışmanın sonuç metninde; “AF’nin düşünce problemlerine ve demansın gelişimine katkıda bulunabileceğine dair kanıtlar artmaktadır” deniliyor.
ŞİKAYETE YOL AÇMAYAN KÜÇÜK PIHTILAR BEYİN DAMARLARINI TAHRİP EDİYOR
Avrupa Kardiyoloji Derneğinin çalışmasını değerlendiren Dr. Alper, AF ile gelişen ama kliniğe yansımayan küçük pıhtıların yaratabileceği riski şöyle detaylandırdı:
“Biz AF ile ortaya çıkan büyük damar tıkanıklıklarına daha çok odaklanıyoruz. Çünkü büyük bir pıhtı atıyor, o beyne gidiyor ve hasta felç geçiriyor. Bu, çok belirgin bir klinik durum ortaya çıkarıyor. Ama bunun dışında beyne, kliniğe yansımayan küçük küçük pıhtıların atması da söz konusu. Bu küçük pıhtılar zamanla beynin bilişsel fonksiyonlarında azalmaya yol açıyor. Bunlar da demansı ve Alzheimer hastalığını oluşturabiliyor. Çalışmalarda atriyal fibrilasyonu olanlarda demans gelişmesinin daha genç yaşta hem de topluma göre iki kat fazla olduğu görüldü. Yani ikisinin arasında bir ilişki olduğu artık biliniyor.”
“HER ATRİYAL FİBRİLASYON HASTASINA GÜÇLÜ KAN SULANDIRICI İLAÇ VERİLMİYOR”
AF hastalarına güçlü kan sulandırıcı ilaçlar uyguladığında demans gelişme ihtimalinin azaldığını ileri süren çalışmalar bulunduğunu aktaran Prof. Alper, bu çalışmaların henüz teyide muhtaç olduğunu ifade etti, “Atriyal fibrilasyonu erkenden yakalarsak ve bunlara güçlü kan sulandırıcı tedavi verirsek demans gelişme sıklığını yüzde 40 azaltabiliriz’ diyen bazı araştırmacılar var ancak elimizde tam net ve yüzde yüz diyebileceğimiz bir veri henüz yok” dedi.
Prof. Dr. Ahmet Taha AlperProf. Dr. Ahmet Taha Alper
AF, en sık görülen kalp ritim bozukluğu. 60’lı yaşlarda % 3-4 gibi bir orana sahipken, 80’li yaşlarda her 10 kişiden birinde ortaya çıkıyor ama gençlerde de görülebiliyor veya doğuştan da olabiliyor.
KALP RİTİM BOZUKLUĞU ATRİYAL FİBRİLASYON NEDEN OLUR?
Kalbin normal pompa fonksiyonunu yerine getirebilmesi için elektriksel sisteminin düzgün çalışması gerekiyor. Kalp ritminin sürdürülebilirliliğini kalbin sağ kulakçığındaki ana elektrik santralinin yaptığını söyleyen Kardiyoloji Uzmanı, kalbin ritmini bozan atriyal fibrilasyonun nedenleri ve seyri hakkında şu bilgileri verdi:
“AF, elektriksel olarak ortaya çıkabilir veya yapısal olarak yani hipertansiyon, obezite, diyabet, başka kalp-damar hastalığı gibi nedenlerle kalp kulakçıkları bozulur ve o bozulmanın sonucunda da görülebilir. Kalıtsal sendromlar da ritim bozukluklarının önemli nedenlerindendir, AF kalıtsal da olabilir.”
ATRİYAL FİBRİLASYON RİSKİNİ ARTTIRAN FAKTÖRLERE DİKKAT!
Tanısı, EKG (elektrokardiyografi) veya holter denen ritim kaydedici cihazlarla konan atriyal fibrilasyonun gelişmesini kolaylaştıran etkenleri anlatan Dr. Alper’e göre, önlenebilecek risk faktörlerinin başında ise alkol geliyor:
“Alkol, kalp kulakçıklarının ritim bozukluğuna duyarlılığını arttırır ve kolay bir şekilde AF gelişmesine neden olur. Bazı insanlar buna ekstra hassastır ve çok az bir miktar alkol alsalar bile AF gelişir. Hipentansiyon da çok önemli, tansiyonunuz kontrol altında değilse, uzun süre kalbiniz bu stres altında kalırsa kulakçıklarda büyüme olur. Bu büyüme de ritmi bozar. Obezite, diyabet ve şişmanlıkla beraber gelen uyku apne de atriyal fibrilasyonu etkiler.
Stres, çok önemli ama atlanan ve dikkat edilmeyen risk faktörlerinden biridir. Uykusuz veya aşırı stres altında kalırsanız vücudunuzda adeta bir adrenalin zehirlenmesi olur. Çok yüksek adrenalin de atriyal fibrilasyonu tetikler. Mesela aşırı veya ağır spor yaparsanız yine bu ritim bozukluğunu tetiklersiniz. Bazen atletlerde de bu tip bozuklukları görüyoruz. Bazı grip ilaçları da bu kalp ritim bozukluğunu tetikleyebilir.”
KALP KRİZLERİ NEDEN GENELLİKLE SABAHLARI OLUR?
Geleneksel bilginin; sabahları aç karnına çok ağır egzersiz yapılmasını önermediğini hatırlatan Kardiyoloji Uzmanı, kalp krizlerinin neden genellikle sabahları olduğu yönündeki soruya ise şöyle yanıt verdi:
“Çünkü sabahları bir adrenalin deşarjı olur. Gece uyuduğunuzda parasempatik sistem aktiftir, nabzınızı ve bütün sistemleri yavaşlatır, sizi dinlenme haline sokar ama uyandığınızda bir adrenalin durumu, sempatik sistem hakimiyeti olur, bu da kalp krizinin tetiklenmesine yol açabilir.”
ATRİYAL FİBRİLASYON NASIL TEDAVİ EDİLİR?
AF tedavisinde genellikle kan sulandırıcı ilaçların kullanıldığını ancak felç ve beyin kanaması riski açısından hastanın çok iyi değerlendirilip, tedavinin de ona göre planlanması gerektiğini belirten Dr. Alper, ”Bütün AF hastalarına güçlü kan sulandırıcı ilaçlar vermiyoruz. Hastanın hipertansiyonu, diyabeti, yaşı, cinsiyeti, daha önce felç geçirip geçirmediği ve kalp yetersizliğinin olup olmadığı kriterlerine bakıyoruz, skorlamada bu kriterleri sağlayan hastalara güçlü kan sulandırıcı ilaçlar veriyoruz. Bu konu, henüz çalışmalara açık bir konu” değerlendirmesinde bulundu.
KALP RİTİM BOZUKLUĞU NASIL ANLAŞILIR?
Hem Avrupa Kardiyoloji Derneğinin çalışması hem de Dr. Alper’in anlattıkları, kalp ritminin sağlıklı olmasının aynı zamanda beyin sağlığı için de çok önemli olduğuna bir kez daha vurgu yapıyor. Yani “pırıl pırıl” bir beyin için aynı zamanda “teklemeden” çalışan bir kalp de gerekli. Peki bunun için neler yapılmalı? Kardiyolog Alper, riski azaltacak tedbirleri sıraladı ancak önemli noktanın kalpteki ritim bozukluğuna erken dönemde tanı konulması olduğuna vurgu yaptı:
“Temel risk faktörlerine odaklanmalıyız. Hipertansiyon, diyabet, obezite, alkol kullanımı gibi. Sigaradan, alkolden, uzak durmak, hareketli yaşamak, düzenli beslenmek gerekiyor. Ancak ritim bozukluğu tanısını iyi koymak lazım. Birçok insan ancak inme geçirdiğinde kalp ritim bozukluğu tanısı alıyor. Yani bir araz ortaya çıkıyor, bazılarında ölümle sonuçlanıyor, bazılarında ise felç gibi vücutta bir sekel bırakıyor. Bunun için kendinizi basitçe muayene edebilirsiniz. Nabzınız düzensiz atıyorsa basit bir EKG çektirdiğinizde eğer atriyal fibrilasyon yakalanırsa o zaman sizin için her şey değişebilir.”
KAN SULANDIRICI İLAÇ KULLANANLARA BİTKİSEL İLAÇ UYARISI!
Dr. Alper’in güçlü kan sulandırıcı ilaç kullanan atriyal fibrilasyon hastalarına bir uyarısı da bitkisel ilaç ve karışımlarla ilgili:
“Güçlü kan sulandırıcı ilaç kullanıyorsanız asla ne olduğunu bilmediğiniz bitkisel kürleri almamanız gerekiyor. Çünkü bitkisel kürlerin çoğu kan sulandırıcıdır. Sadece ilaç formunda olanlar değil, kaynatılıp içilen otlar da buna dahildir. Mesela zencefil, zerdeçal, sarı kantaron veya gingo türevlerinin kan sulandırıcı özelliği vardır. Hem kan sulandırıcı ilaçlar hem de bu bitkisel ürünler birlikte alınırsa var olan kanama riski artar.”
“KALP RİTMİNİN NORMAL OLUP OLMADIĞINI ANLAMAK İÇİN YILDA BİR KEZ EKG ÇEKTİRİN”
Kan sulandırıcı ilaçlarla etkileşimi açısından greyfurtun da tüketilmemesi gerektiğini söyleyen Dr. Alper sözlerini, “Kalp ritminin normal olup olmadığını anlamak için yılda bir kez EKG çektirin. Hiçbir şikayetiniz yoksa bile çektirin ama özellikle hipertansiyon, diyabet, obezite gibi bir risk faktörünüz varsa mutlaka yılda bir kez bu tetkiki yaptırın. Bu zaten çok ucuz bir tetkiktir” şeklinde tamamladı.
Kaynak:NTV.com