Mutabakatı nasıl
okumalıyız?…
Necdet Buluz
Putin ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir araya geldiği toplantının ardından yapılan açıklamada iki liderin Suriye konusunda anlaşmaya vardıkları belirtildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarihi bir mutabakata imza attık” ifadesini kullanırken, 23 Ekim itibariyle 150 saat içinde YPG’nin güvenli bölgeden çıkarılacağını ve 150 saatin sonunda ise10 km derinliğinde Türk-Rus devriyelerinin başlayacağını duyurdu.
Nereden bakılacak olursa olsun diplomatik yolların çalışması ve bir anlaşmaya varılması küçümsenemez. Bu mutabakatı da bu açıdan değerlendirdiğimizde hiç kuşkusuz her iki taraf da kendi çıkarlarını koruyarak böyle bir anlaşmaya imza atmış oluyorlar.
Yapılan açıklamalara dikkatlice okuyup, satır aralarını incelediğimizde iki liderin görüşmesinden sonra Suriye’de anlaşma adresi olarak Devlet Başkanı Esad gösteriliyor.
Anlaşmayı nasıl okumamız gerekirse metinler arasında ve gelecekte soru işaretlerinin bulunduğunu görmekteyiz.
Öncelikle şu noktaya dikkatlerinizi çekmek istedik.
Anlaşmanın birinci maddesinde “Her iki taraf Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye’nin milli güvenliğinin korunmasına olan bağlılıklarını teyit ederler” cümlesi günün birinde işlerin rayına oturması durumunda Türk askerlerinin Suriye topraklarını terk edeceği anlamına geliyor.
Anlaşmanın dördüncü maddesi çok daha anlamlı.
“Her iki taraf Adana Anlaşması’nın önemini teyit eder. Rusya Federasyonu mevcut koşullarda Adana Anlaşması’nın uygulanmasını kolaylaştıracaktır.”
Bunun açılımı, Türkiye ile Suriye rejiminin karşılıklı oturup, her konuda anlaşması gerektiğinin adresidir. Adana Mutabakatı zaten bunu ön görmekteydi.
Dilerseniz, mutabakattan sonra Rusya Devlet Başkanı Putin’in açıklamalarına göz atalım, konuyu daha yakından takip etmiş oluruz:
”Sayın Cumhurbaşkanı, bayanlar, bayanlar. Türkiye Cumhurbaşkanına davetimi kabul ettiğim için müteşekkiriz. Kısa bir süre önce telefon görüşmesi yaptık, davetimi o gün dile getirdim. Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki durumu müzakere ve Fırat’ın ötesindeki durumu da ele almak için bugün bir araya geldik. Sayın Erdoğan Türkiye’nin askeri harekâtıyla ilgili açıklamalar yaptı. Biz defalarca Türkiye’nin milli güvenliklerini temin etmek için adımlar atmak istediği niyetini anlayışla karşılıyoruz. Türkiye’nin endişelerini paylaşıyoruz. Suriye ile kuzeydoğundaki Kürtler arasında geniş bir diyalog başlatılması gerekiyor. Terör örgütlerinin Türkiye’nin gerçekleştirmiş olduğu harekâttan yararlanmaması, bunların arasında DEAŞ var. Militanları cezaevlerinde bulunuyorlar, kaçma teşebbüsünde bulunuyorlar. Suriye’de kalıcı barışın ve istikrarın sağlanması ancak bu ülkenin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı duymakla mümkündür. Bölgedeki barışı ve istikrarı Türkler ile Suriyeliler birlikte sağlayacak. Suriye hükümeti ile kuzey doğudaki Kürtler arasında geniş diyalog başlatılması gerekiyor. Bu kapsayıcı diyalog yolu ile Kürt, çok uluslu Suriye halkının hak ve hukukları ancak bu şekilde savunulabilir. Suriyeli göçmenlerin vatanlarına dönmeleri gerekiyor. Uluslararası topluma, BM’nin ilgili kurum ve kuruluşlarına göçmenlerin dönüşünü desteklemelerini bekliyoruz. Herhangi bir ayrımcılık, siyasallaştırma ve ön şartlar ileri sürmeden yapmalılar. Büyük bir memnuniyetle ticaret hacmimizin arttığını gözlemliyoruz. Ulusal paralarla ödemeleri öngören hükümetler arası anlaşma imzalandı.”
İki ülke arasında yapılan anlaşma mutabakatında ise şu maddeler yer alıyor:
1. Her iki taraf Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye’nin milli güvenliğinin korunmasına olan bağlılıklarını teyit ederler.
2. Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye topraklarındaki ayrılıkçı gündemleri boşa çıkarma yönündeki kararlılıklarını vurgularlar.
3. Bu çerçevede, Tel Abyad ve Ras Al Ayn’ı içine alan 32 km derinliğindeki mevcut Barış Pınarı Harekatı alanındaki yerleşik statüko muhafaza edilecektir.
4. Her iki taraf Adana Anlaşması’nın önemini teyit eder. Rusya Federasyonu mevcut koşullarda Adana Anlaşması’nın uygulanmasını kolaylaştıracaktır.
5. 23 Ekim 2019, öğlen saat 12.00’den itibaren, Rus askeri polisi ve Suriye sınır muhafızları, Barış Pınarı Harekat alanının dışında kalan Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafına, YPG unsurları ve silahlarının Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 km’nin dışına çıkarılmasını temin etmek üzere girecektir. Bu işlem 150 saat içinde tamamlanacaktır. Aynı saat itibarıyla, mevcut Barış Pınarı Harekat alanı sınırlarının batısı ve doğusunda 10 km derinlikte Kamışlı şehri hariç Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacaktır.
6. Münbiç ve Tel Rıfat’tan bütün YPG unsurları silahlarıyla birlikte çıkarılacaktır.
7. Her iki taraf terörist unsurların sızmalarının önlenmesinin temini için gerekli tedbirleri alacaktır.
8. Mültecilerin güvenli ve gönüllü şekilde geri dönüşlerini kolaylaştırmak maksadıyla ortak çalışma yapılacaktır.
9. Bu muhtıranın uygulanmasını gözetmek ve koordine etmek amacıyla müşterek bir denetim ve doğrulama mekanizması ihdas edilecektir.
10. Taraflar Astana Mekanizması çerçevesinde Suriye ihtilafına kalıcı bir siyasi çözüm bulunması amacıyla çalışmalarını sürdürecek ve Anayasa Komitesi’nin faaliyetlerini destekleyecektir.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz