Balıkçılıkta da sınıfta
kaldık…
Necdet Buluz
1 Eylül’de balık avlama sezonu sona erdi. Balıkçılar “Vira bismillah” diyerek avlanmaya çıktı. Ancak, Türkiye genelinde av sezonunu açan balıkçılar, ilk hafta umduğunu bulamadı. Tezgâhlarda ise az sayıda mezgit, çinekop, barbun ve istavrit yer aldı. İstanbul’da av yasağı ile birlikte tezgâhlarını kapatan çok sayıda balıkçı ürün bulamadığı için tezgâhını açamadı.
Her yıl yeni sezonda dinlenen yakınmaları yine bu balık sezonunda da dinliyoruz. Onca önleme rağmen balık nesli giderek tükeniyor. Neredeyse denizlerimizde balık kalmadı.
Bu yıl, palamut balığının bol olmayacağı, bunun yerine hamsi ve istavritin bollaşacağı da balıkçılar tarafından ifade ediliyor. Sezon ortalarında adı geçen balıkların ucuzlayabileceğine de dikkat çekiliyor..
Üç tarafı denizlerle çevrili, 8 bin 333 kilometre kıyı şeridine sahip olan Türkiye’nin büyük su ürünleri potansiyeli bulunduğunu belirten TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, balıkçılık konusunda var olan potansiyelin tam olarak değerlendirilemediğini ifade etti
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, sürdürülebilir balıkçılığın önemine dikkati çekerek, “2011 yılında 514 bin 755 ton olan su ürünleri avcılığımız, 2018 yılında 314 bin 94 tona inmiştir. Balıkçılık sektörünün geleceği açısından sürdürülebilir avcılığın sağlanması şarttır” diye konuştu.
Üç tarafı denizlerle çevrili, 8 bin 333 kilometre kıyı şeridine sahip olan Türkiye’nin büyük su ürünleri potansiyeli bulunduğunu belirten Bayraktar, var olan potansiyelin tam olarak değerlendirilemediğini ifade etti. Su ürünleri avcılığının son yıllarda önemli ölçüde azaldığını belirten Bayraktar, açıklamalarında şu noktalara vurgu yaptı:
“2011 yılında 514 bin 755 ton olan avcılık yoluyla elde edilen su ürünleri miktarı, 2014 yılında 302 bin 212 tona düşmüştür. 2015 yılında ise bir önceki yıla göre yüzde 42.9’luk artışla 431 bin 907 tona yükselen avcılık miktarı, 2016 yılında ise bir önceki yıla göre yüzde 22.4 oranında azalmış ve 335 bin 320 ton olarak gerçekleşmiştir. 2017 yılında yüzde 5.7’lik artışla 354 bin 318 ton olan su ürünleri avcılığımız, 2018 yılında da yüzde 11.4 azalmış ve 314 bin 94 tona inmiştir. 2018 yılı deniz ürünleri avcılığı bir önceki yıla göre yüzde 11.9, iç su ürünleri avcılığı da yüzde 6.2 azalmıştır. Sektörün geleceği için sürdürülebilir avcılığı sağlamamız şarttır. Bu amaçla stokları koruyucu ve geliştirici yönde gerekli çalışmaların ve araştırmaların yapılması ve koruma kontrol çalışmalarının arttırılmasına öncelik verilmesi gerekmektedir.”
Peki, sorun ne ve ne yapmak gerekiyor? Bayraktar, açıklamalarında bu konulara da ışık tutuyor:
“Avcılıktaki sorun kıyı avcılığına dayanıyor, Kıyılar aşırı av baskısı altındadır. Yeterli altyapı oluşturulamadığı için açık deniz balıkçılığı yeterince yapılamamaktadır. Oysa balıkçılığımızın geleceği açık denizlerdedir. Kıyılarımızda av baskısı sona erdirilmeli, açık deniz balıkçılığı desteklenmelidir” dedi. TZOB Başkanı Bayraktar, balıkçılık sektörünün gelişimi için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: “Ülkemizdeki su ürünleri avcılığı kıyı balıkçılığına dayanmaktadır. Yeterli altyapı oluşturulamadığı için açık deniz balıkçılığı yapılamamakta bu nedenle de av baskısı kıyı sularımızda yoğunlaşmaktadır. Hayvansal protein temininde önemli yeri olan su ürünlerini sofralarımıza taşıyan balıkçılarımızın av yasaklarına titizlikle uyması büyük önem taşımaktadır. Sürdürülebilir su ürünleri üretimi ülkemizde ana politika olmalı ve bu politika çerçevesinde gerekli stratejiler ile kısa, orta ve uzun vadeli eylem planları ve hedefler belirlenmelidir. Kaynakların rasyonel kullanılabilmesi için su ürünleri eğitim merkezleri kurularak, eğitimler yapılmalı ve Ar-Ge çalışmaları desteklenmelidir. Su ürünleri sektöründe örgütlenme yapısı mutlaka güçlendirilmelidir. Ülkemizde kişi başı su ürünleri tüketimi dünya ortalamasının altındadır. Kişi başına yıllık balık tüketimi Japonya, Norveç gibi ülkelerde 80, İspanya’da 40, Yunanistan’da 23, dünyada 19 kilogram, Avrupa Birliği’nde 25 kilogram iken Türkiye’de 8 kilogramı bulmamaktadır. Tüketimin artırılması için tedbirlerin alınması gerekmektedir. Balık tüketimi teşvik edilmelidir. Balıkçılık sektöründeki ürünlere yönelik dondurma, tuzlama, konserve ve paketleme ünitesi içeren işleme tesislerinin kurulması ekonomik anlamda sektöre katkı sağlayacaktır.”
Özetleyelim:
Bir dönem Türkiye dünyanın hemen her tarafına balık ihraç eden, ürün çeşitliliği bakımından da zengine ülkeler listesinde yer alıyordu. Bugüne denizlerimizde balık kalmadı Birçok balık çeşidini de ithal etmek durumunda kalıyoruz.
Denizi olan ülkeler balıkçılıkta rekor düzeye ulaşırken, bizim balıkçılık konusunda da sınıfta kalmamız doğrusunu söylemek gerekiyorsa üzüntü veriyor. Üstelik balık bol olmayınca fiyatlar da yükseliyor. Böylece balık da lüks yiyecekler arasında yerini alıyor.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz