Son dönemde öğrencilerin barınma ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla ODTÜ yerleşkesi içinde Gençlik ve Spor Bakanlığı Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) tarafından inşa edilecek ve işletilecek bir öğrenci yurdunun inşaatı kamuoyu gündeminde yoğun şekilde tartışılmaktadır. Odamız, bugüne kadar ODTÜ bünyesinde üretilmiş olan hem şehircilik alanında örnek mekansal değerlerin hem de ilerici toplumsal değerlerin korunması ve geliştirilmesi yönünde yürütülen her türlü çalışmaya ve mücadeleye destek vermiştir. Tartışma konusu olan öğrenci yurdu inşasını da bu bağlamda değerlendirmektedir.
KYK ile ODTÜ Rektörlüğü arasında 21 Mayıs 2018 tarihinde imzalanan protokole göre inşa edileceği belirtilen yurdun yer seçimi çevreye duyarlı kamuoyu gündeminde tartışılmaktadır. Bu tartışmaların odağını kavaklık bir arazide yapılması öngörülen projenin ekolojik bir tahribata yol açacağı kaygısı oluşturmaktadır.
Ankara‘da özel sermaye yanlısı inşaat odaklı ekonomik faaliyetler uğruna özellikle ODTÜ ve AOÇ gibi alanların sahip olduğu ekolojik değerler tehdit edilmektedir . Parçacıl planlar marifetiyle herhangi bir ihtiyaç dahilinde olmayan ve doğayı katleden yapılı çevre üretiminin durdurulması ve doğal alanlardaki baskının ortadan kaldırılması odamızın en önemli mücadele alanlarından birini oluşturmaktadır. İncek, Oran, Bilkent gibi bölgelerde sermaye yararına ulaşım altyapısının sağlanması için ODTÜ ormanlarından ve Eymir gölü havzasından geçirilmesi planlanan yol projeleri bu mücadelelerin başında gelmektedir. İnşa edilmesi planlanan yurt ise ODTÜ içindeki doğal bir alanda bir yapılaşma üretmesi bakımından bir benzerlik taşımakla birlikte bir çok yönden de söz konusu mücadele konularından ayrışmaktadır. Söz konusu yapılı çevre ODTÜ‘nün kendi kurumsal gelişimi ve ihtiyacı doğrultusunda açığa çıkan öğrencilerin barınma ihtiyacının karşılanması adına üretilmektedir. Bu noktada neredeyse her alanı ekolojik açıdan değerli olan üniversitede bu ihtiyacın karşılanması için sınırlı bir yapılaşma alanı bulunmaktadır. Bu nedenle burada doğal değerlerin korunarak kamusal ihtiyaçların karşılanması tartışması açığa çıkmaktadır.
Öğrencilerin barınma problemi sosyal konut ve alt gelir grubunun barınma problematiği içinde daha da karmaşıklaşmaktadır. Belirli süre üniversite eğitim mekanına bağımlı kalma ve nitelikli eğitime erişme, toplumun aydın kesiminin oluşması için gereken sosyal ve kültürel faaliyetlere ulaşma gibi temel gereksinimlerin karşılanması ne yazık ki Türkiye‘de hem mekansal hem siyasal alandan doğan kısıtlamalarla engellenmektedir. Türkiye‘de öğrenciler kısıtlı konfor koşullarına ve baskıcı yönetime sahip devlet yurtlarında, gerici tarikat/cemaat yurtlarında, üniversite alanlarına komşu olan ve olması gerekenin çok üzerinde kira fiyatlarına sahip evlerde ve üniversitelerin kendi yurtlarında barınmaktadırlar. Bu barınma tipolojisi içinde ODTÜ yurtları, ideal barınma olanaklarını öğrencisine sunan en iyi seçeneklerden biridir.
Bu çerçevede ODTÜ‘de yapılması planlanan ve KYK tarafından yönetilmesi planlanan yurt projesi değerlendirildiğinde;
ODTÜ yönetimi tarafından ODTÜ‘de söz konusu yurt projesi için en uygun alanın 2000 kişilik bir kapasite ile, tasarlanmış olan mekanla uyum içinde, doğaya en az zarar verecek şekilde (ormanlık alanın ve sit sınırlarının dışında) eğitim birimleri ile lojmanlar bölgesi arasında kalan kavaklık alan olduğu bildirilmektedir. ODTÜ Koruma amaçlı imar planına uygunluk ve ODTÜ‘nün tasarlanmış olan yapılı çevresi içinde diğer mekanlara erişim ve barınma mekanına uygunluk kriterlerinin sağlanması yönlerinden yapılan değerlendirmede seçilen alanın uygun alanlardan biri olduğu görülmektedir. Ancak yeni bir mekan üretiminde salt yer seçimine ilişkin bir değerlendirmenin ötesinde başka boyutlarının da göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır.
Bugün ODTÜ‘de acil çözüm bekleyen bir problem olarak doğan barınma ihtiyacının karşılanması için yürütülen planlama çalışmaları, konuya salt mekansal boyutta çözüm üretmek ile sınırlandırılmamalıdır. Türkiye‘de Yüksek Öğretim Kurumu tarafından üniversitelerin kontenjanlarının kontrolsüz bir biçimde artırılması politikası sürdürüldüğü müddetçe söz konusu ihtiyacın güncelliğini yitirmeyeceği ortadadır. ODTÜ‘nün birkaç sene içinde yeni bir yurda daha ihtiyaç duymayacağı şüphelidir ve benzer planlama yaklaşımı içinde üretilecek benzer çözüm mekanı zaman içinde tamamen kaybetmeye sebep olacaktır. Bu bağlamda ODTÜ‘de hem bilimsel ve teknik, hem de mekansal değerlerin korunması için tüm ODTÜ bileşenlerince bu aşırı kontenjan artırımının karşısında mücadele edilmelidir. Ayrıca tüm meslek odaları kendi meslek alanlarının yüksek öğrenim ayağına dair çalışmaları bu doğrultuda yürüterek mücadeleye katkı koymalı; meslek alanlarını, üyelerini ve mekanları korumada bütüncül bir bakış açısı geliştirerek hareket etmelidir.
Yapılması planlanan yurdun imzalanan protokol ile sadece ODTÜ öğrencilerinin barınacağı yönünde bir teminat sunulmasına karşılık konu sadece “yurtta kim kalacak?” meselesiyle sınırlı değildir. Konu bir mekana sahip olma,tahakküm kurma ve genişletme meselesini içinde barındırmaktadır. AKP hükümetinin ODTÜ‘nün aydın, devrimci, özgürlükçü ve sorgulayan bireyler yetiştirme anlayışı ile sürekli bir hesaplaşma içinde olması bu doğrultuda ODTÜ Rektörlüğünün de izniyle son zamanlarda kampüste yaşanan olaylar (30 yıllık şenlik geleneğinin ve onur yürüyüşünün yasaklanması, kampüse polisin girmesi ve olağanüstü güvenlik önlemleri ile öğrencilerin kendi üniversitelerine alınmaması ve şiddet ortamının yaratılması,…) meselenin özünü oluşturmaktadır. Bunun yanında KYK yurtlarının sicili (basına yansıyan hijyen ve konfor koşulları, psikolojik ve cinsel şiddet vakaları, siyasi baskılar, güvenlik baskıları ve problemleri) diğer bir çekince alanını oluşturmaktadır.
Bu bağlamda ODTÜ yönetimi sadece maliyet odaklı bakışın ötesinde bir akıl yürütmeye gitmeli ve üretilecek bu yeni mekanda ODTÜ değerlerini bugün ve gelecekte herhangi bir tehdite maruz kalmayacak ve koruyup geliştirecek şekilde kendi olanakları ve bileşenleri ile yaratmalıdır.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi