YOL TÜKENDİ
Ferruh Sidar
YSK, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi seçimine ilişkin kararını vermeden iki gün önce; MÜSİAD
Genel Kurulu’nda RTE, “ortada bir yolsuzluk var, şaibe var; bu yolsuzluğun ortadan kaldırılması hem
YSK’yı aklayacaktır, hem de milletimizi rahatlatacaktır,” demişti.
YSK üyeleri, İBB Başkanlığı seçimlerini iptal etti diye -neden aklanacak idiyseler- aklandılar mı?
Bunu bilmiyoruz.
Ancak, rahatlayacak olan kesim muhalifler olmayacağına göre, geriye kalan -millet olarak- Cumhur
İttifakı’nın rahatladığından şüphe etmemekle birlikte, AKP kanadındaki etkin yazar ve kimi siyasilerin
mutsuz ve kaygı yüklü olduklarına tanıklık ediyoruz şimdilerde. CB Arşivleme Daire Başkanı’nın
muhalif sanatçıları listeleyip “kayıt” başlığıyla sosyal medyada paylaşması bir yana, YSK kararına
dikkat çekip, hukukun hallerini dillendiren yandaş medya yazarları da baskı görmeye başladı ilginç bir
biçimde…
Son aylarda yeniden göreve seçilen yüksek yargı başkanlarının; “yargıya güveni daha da yükseklere
çıkaracağız,” diye yaptıkları açıklamalar üzerinden -yargının nereden nereye geldiğine dair- herhangi
bir değerlendirme yapmaksızın, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün 28 Şubat 2019 günü Best FM’de
“2019’un yargıya güven yılı olmasını hedefliyoruz” deyişinin ardından günler sonra; 25 Mart’ta,
AA’nın Editör Masası programında; “Mansur Yavaş seçildiği takdirde Ankara’yı PKK yönetecek”
vurgusunu yan yana getirerek hukuksal gerçekliğimizi görebiliriz sanırım.
AKP’nin bugünlere evirilişinde önemli katkısı olan eski AKP milletvekili ve MKYK Üyesi Prof. Dr.
Osman Can da diğer yandaşlar gibi hukukun çöktüğünü vurgulayanlar arasında; hızla yükselişine
zemin hazırlayan eylem ve söylemlerini unutarak; 2010-2017 anayasal değişikliğinin ciddi bir geri
dönüş olduğunu, bu gerilemenin “anayasal çöküş” olarak adlandırılacağını söylüyor. Ve
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi nedeniyle, TBMM de olmanın anlam ifade etmediğini ekliyor
arkasından. (gazetemanifesto.com/13.3.2019)
YSK’nın iptal kararından sonra diğer ünlü yandaşların neler söylediği internette mevcut olmakla
birlikte, dillendirdikleri şeyi; “bütün halindeki elmayı dörde bölüp, bir diliminin zehirli olduğuna
inanmamak” diye betimleyebiliriz.
Batık bir Arjantin’in ardından riskli ekonomisiyle 2. sıraya yerleşen, hukukun üstünlüğü endeksinde
ise; Rusya, İran ve Nijerya’nın bile gerisine düşerek -126 ülke içinde- 123. sıralarda seyreden bir
Türkiye manzarası gerçekten acı veriyor insana.
Maddi ve manevi çöküşle, dış ilişkilerdeki çıkmazla, toplumsal ayrışmayla ve dibe indirilen hukukla
yol alınamaz; tüm değerlerin harcana harcana sürdürüldüğü yolculuk tükendi çünkü.
Umarım, her şey güzel olur…
Ferruh SİDAR