Paris’te meydana gelen “sarı yelekliler” olayı çoğu zaman ülkeleri yönetenlerin, “demokrasiyi güçlendirmekle, iktidarlarını güçlendirmeyi” karıştırmış olmalarından kaynaklandığını göstermesi açısından ilginç sonuçlar ortaya çıkarıyor.
Demokrasi kurumsallaşmayınca, hem kırılganlık artar hem de başvurabileceğiniz kurum sayısı azalır. Kurumlar zayıflayınca, umutlar da azalınca kitlelerin sokağa çıkmaktan başka arayışı kalmaz. Popülist söylemleri tercih eden liderlerin özelliği de budur. Popülist liderlerin, kurumsallaşmayla ilgili sorunu vardır. Çünkü kurumsallaşma demek, bazen o popülist liderin de iktidarının sınırlanması anlamına gelir.
Kendi beka sorunlarını genellikle seçmenlerine Devletlerin ve Ülkelerinin beka sorunu olarak gösterirler.
Sokak eylemlerinde genellikle öne çıkan iki kavram “demokrasi” ve “özgürlük” vurgusu olur ama olaylar ve katılımlar büyüdükçe ve araya gerek devlet tarafından gerekse ülkeleri bölmek ve parçalamak isteyen dış mihraklar tarafından görevlendirilen provokatörler girdikçe olaylar kontrolden çıkar. Onların da istekleri ve amaçları budur. Güvenlik güçlerinin olayları önlemek için şiddete başvurmaları karşısında refleksleriyle harekete geçerek yakıp yıkma eylemleriyle de bu amaca farkında olmadan hizmet ederek, alet olurlar.
Batı demokrasisi açısından yaşananların son karşılığı bugün yeniden Paris sokaklarına çıkan halkın özgürlük, refah payında eşitlik istek ve taleplerinin karşılanmamış olması gösterilebilir.
Bugün Paris’te Sarı Yelekliler tarafından başlatılan eylem başlı başına sosyolojik olarak irdelenmesi ve devleti yönetenler tarafından da üzerinde dikkatlice durulması gereken eylemlerdir.
Öyle bizdeki bazı Devlet! adamları tarafından şovenist söylemlerle geçiştirilebilecek basit sokak eylemi olarak gösterilebilecek bir olgu hiç değildir. Burada gördüğümüz kitle, özgürlük ve eşitsizlikler kullanılarak seferber edilmiş bir kitle, yani kendiliğinden hareket etme durumu yok.
Paris’teki Sarı Yelekliler olayının yavaş yavaş bütün Avrupa’ya yayılma işaretlerini rahatlıkla görebiliyoruz. Bu tür sokak hareketleri, gelecek dönemde anti-demokratik unsurların siyasete müdahalesinin engellenmesi ya da iktidarlar üzerinde baskı kurulması amacını taşır genellikle.
Paris gibi demokrasinin beşiği ülkelerde bile halkın şu veya bu şekilde sokağa daha fazla başvurarak çözümü sokakta arama yolunu tercih etmeleri, bizim gibi gelişmekte olan ve demokraside sancıları bulunan ve yakın geçmişte Gezi olaylarını yaşayan bir ülke olmamız açısından da oldukça dikkatli olmamızı gerektirmektedir. Bu görev de her zaman olduğu gibi yöneticilerin birlik ve beraberliğimizi bozucu, tahrik edici söylem ve eylemlerden bir an önce kaçınmalarıyla ancak mümkündür.
Unutmayalım ülkemizi ve milletimizi bölüp parçalamak isteyen iç ve dış mihraklar dün olduğu gibi bugün de pusuda beklemektedirler.