İNSAN HAKLARI IŞIĞINDA KÖY ENSTİTÜLERİNİ YENİDEN ANLAMAK
H.Haluk Erdem
Birleşmiş Miletler tarafından 10 Aralık 1948 tarihinde ilân edilen İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesi’nin 70. Yılı tüm Dünyada gündeme gelmekte ve bu kapsamda pek çok
kurum ve kuruluş kutlama etkinlikleri düzenlemektedir. İnsanoğlunun üzerinde anlaştığı en
önemli başarı olarak da nitelendirilebilecek Bildirge’nin Başlangıç bölümünde geçen ifadeleri
yeniden hatırlamakta yarar vardır: ‘‘Genel Kurul, bütün halklar ve uluslar için bir ortak başarı
ölçüsü olarak bu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni ilân eder; öyle ki, her birey ve toplumun
her organı bu Bildirgeyi daima gözönünde bulundurarak, bu hak ve özgürlüklere saygının
yerleşmesini amaçlayan eğitim ve öğretim yoluyla; ve hem üye Devletlerin halklarında hem
de egemenlikleri altındaki halklarda bu hak ve özgürlüklerin evrensel ve etkin olarak
tanınmasını ve gözetilmesini amaçlayan ulusal ve uluslararası tedrici önlemler alarak çaba
göstersinler.’’ Bu ifadelerin ardından toplamda otuz madde olan insan hakları maddeleri yer
alır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin en belirleyici yanı, hakların korunmasının
ancak ‘‘eğitimle olanaklı’’ olabileceğini vurgulamasıdır. O halde şu soruyu sormak
yerindedir: ‘‘İnsan haklarını korumak hangi eğitimle ve nasıl olanaklıdır?’’ Bu soruya,
günümüzde uygulanan eğitim sisteminin cevap verebilmesi kolay görünmüyor. Okul
binalarının fiziksel yapısı, öğrencilerin ders yükü, öğretmenlik mesleğinin saygınlığının
giderek azalması, ders kitaplarındaki ayrımcı yaklaşımlar, atamalardaki adaletsizlikler ve
eğitimdeki niteliğin düşüklüğü insan haklarını koruma bilincimize ve insanın değerine hiçbir
katkı sağlayamamaktadır.
1940 yılında kurulan Köy Enstitüleri, insanın değerini eğitim yoluyla yeniden insana
kazandırmıştır. İsmail Hakkı Tonguç’un Eğitim Yolu ile Canlandırılacak Köy yapıtı, insanın
olanaklar varlığı olduğunu yeniden hatırlatmakta ve bu olanakların gerçekleşmesiyle insan
haklarının nasıl ‘‘doğru korunduğu’’nun önemli ipuçlarını vermektedir.