Amerika’nın Türkiye düşmanlığı
bitmiyor…
Necdet Buluz
Amerika ile ilişkilerimiz bir ileri, iki geri şeklinde sürüyor. Bir türlü rayına oturmayan ilişkilerde Amerikalıların Türkiye karşıtı düşmanlığı ise sınır tanımıyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen müttefikimiz ile ilişkilerimizi koparmamaya özen gösteriyoruz.
Şimdi, Amerika’dan Türkiye aleyhtarlığı yeni bir hamle daha geldi.
ABD’de Cumhuriyetçi ve Demokrat Partili altı senatörün, “Türk hükümeti ABD vatandaşlarının haksız yere tutuklamaya son verene dek” Türkiye’nin uluslararası mali kuruluşlardan borç almasını kısıtlayan bir yasa tasarısı sunduğu belirtildi.
Hazırlanan tasarının, İzmir’deki Protestan cemaatine ait Diriliş Kilisesi’nin ABD’li Pastörü Andrew Craig Brunson’ın tutukluluk halinin devamına karar verilmesinden sonra sunulması önemlidir.
Senato Dış ilişkiler Komitesi’nden yapılan yazılı açıklamada “Türkiye Uluslararası Mali Kurumlar Yasası” adı verilen tasarıda, Dünya Bankası ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın ABD’li başkanlarına, insani amaçlar dışında Türkiye’ye gelecekte verilecek kredilere karşı çıkması direktifi veriliyor.
Dünya Bankası’na bağlı olan Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD), 2017’de Türkiye’de 12 projeye destek vermek üzere toplam 3,9 milyar dolar fon ayırmıştı. Destek verilen projeler arasında Suriyeli mültecilere yardım ve Türkiye’de kurumsal altyapının güçlendirilmesi vardı.
Tasarının onaylanması halinde Türkiye ekonomisinin çok büyük yara alabileceği,hatta çökebileceğine bile dikkat çekiliyor.
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ise 2017’de Türkiye’de 51 projeye toplam 1,6 milyar Euro kredi sağlamıştı. Fon sağlanan projeler, yenilenebilir enerji yatırımları, küçük ve orta ölçekli işletmelerin rekabet gücünün artırılması, altyapı ve sermaye piyasaları alanlarındaydı.
Tasarıda “Türkiye, çifte vatandaşlar da dahil ABD vatandaşlarını ve Türkiye’deki ABD misyonlarında çalışan yerel personeli keyfi bir şekilde tutuklamaya veya hareket özgürlüklerini ihlal etmeye son verene dek” borç kısıtlamalarının sürmesi gerektiği vurgulanıyor.
Dikkat edilecek olursa Türkiye’ye tehdit ve şantaj uygulanmak isteniliyor. Hukukun üstünlüğüne inanmış bir ülkenin, böyle bir adım atması ve bunu şantaj olarak kullanması kabul edilebilir mi?
ABD’nin North Carolina eyaletinde doğan 50 yaşındaki Brunson, 23 yıldır Türkiye’de yaşıyordu ve tutuklandığı sırada süresiz oturma izni başvurusu yapmaya hazırlanıyordu.
Pastör Brunson, Ekim 2016’da eşiyle birlikte ifadeye çağrıldı ve ifade için gittiklerinde gözaltına alındı. Eşi Norine Brunson, 13 gün sonra serbest bırakıldı. Pastör Brunson ise Gülen yapılanmasına üye olduğu şüphesiyle tutuklandı.
Basında yer alan haberlerde, Pastör’ün bir gizli tanığın verdiği ifade doğrultusunda tutuklandığı bildirilmişti.
Brunson, daha sonra Ağustos 2017’de, İzmir F Tipi Cezaevi’nde yatmakta olduğu sırada bu kez de “Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasi veya askeri casusluk amacıyla temin etme”, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek” ve “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlarından da tutuklanması talep edildi.
Pastör Brunson, Ağustos 2017’de bir kez daha tutuklanması isteminin değerlendirildiği duruşmada verdiği ifadede hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini söylemişti.
Bruson hakkındaki iddianame tutuklanmasından yaklaşık 1,5 yıl sonra hazırlandı ve Mart 2018’de İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
İddianamede, Brunson’a hem Fethullah Gülen Cemaati hem de PKK adına suç işlediği suçlaması yöneltildi. Suçlamalar kabul edilmiyor, ancak ortadaki bilgi, belge ve deliller Brunson’un suçlu olduğunu gösteriyor.
Brunson için “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği” gerekçesiyle 15 yıla kadar, “Devletin gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek” suçlamasından 20 yıla kadar hapis cezası istendi.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
Brunson, Amerika için önem taşıyor. Özellikle Başkan Obama, her konuşmasında buna değiniyor ve Türkiye’yi suçlayıcı açıklamalarda bulunuyor.
Amerika ile ayrıca Rusya ile yakınlaşmamız ve S-400 savunma sistemleri almamız da ayrı bir eleştiri ve baskı konusu olarak gündemdeki yerini koruyor.
İki ülke arasındaki sıkıntıların, en aza indirilmesi gerekirken, bakıyoruz daha da büyüyor. Buna yenileri de ekleniyor. Suriye’deki durum ise hassasiyetini koruyor. Temennimiz, sorunların aşılması, ilişkilerin de normal düzeyde işler hale gelmesidir.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz