KAHRAMAN KADINLARIMIZ -I- YAHYA AKSOY
“Yediyordu Elif kağnısını, /Kara geceden geceden.
Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu, /Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar,
İnliyordu dağın ardı, yasla, /Her bir heceden heceden.
Mustafa Kemal’in kağnısı derdi, kağnısına /Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.”F.H. Dağlarca
93 Harbinde Ruslarla mücadele eden Nene Hatun ile başlayan Türk Kadını’nın ,memleketi düşmanlardan kurtarma azmi Milli Mücadele’de had safhaya ulaşmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın cephelerinde görev alan fedakâr kadınlarımızdan sadece birkaçı…
Halide Edip, 1919 yılında İstanbul halkını ülkenin işgaline karşı harekete geçirmek için yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatiptir. Kurtuluş Savaşı’nda cephede Mustafa Kemal’in yanında görev yapmış, sivil olmasına rağmen rütbe alarak bir savaş kahramanı sayılmıştır. Savaş yıllarında Anadolu Ajansı’nın kurulmasında rol alarak gazetecilik de yapmıştır. İstiklâl Madalyası sahibi olmuştur.
Halide Edip Adıvar’ın, Sultanahmet Meydanı’nda mitingde kürsüde ağlayıp, ağlatarak katılımcılara ettirdiği yemin tarihe not düşmüştür: “Türkiye’nin istiklâl ve hayat hakkını alacağı güne kadar hiçbir korku, hiçbir meşakkat önünden kaçmayacağız. Yedi yüz senelik tarihin ağlayan minareleri altında yemin ediniz!”
Nezahat onbaşı, Albay Hafız Halit Bey, komutasındaki 70. alayla birlikte Milli Mücadele saflarına katılmış; ancak eşi Hadiye Hanım daha 24 yaşındayken vereme yenik düştüğünden ve o yıllarda İstanbul işgal altında bulunduğundan, küçük kızını da yanında götürmek zorunda kalmıştır.
Böylece kader küçük Nezahat’ı, daha 9 yaşındayken cepheyle tanıştırmış, 12 yaşına kadar tam üç sene müddetle cephelerde,zorluklara katlanarakl babasının yanında savaşmıştır.
Nezahat Onbaşı, babasıyla birlikte, Geyve Savaşı, Konya İsyanı, Birinci ve İkinci İnönü Savaşları ile Sakarya ve Gediz Muharebelerinde yer almış ve gösterdiği kahramanlıklarla 70. alayın simgesi olmuş, alay kızlı alay diye anılmış, hatta Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa’nın dahi dikkatini çekmiştir.
Şerife Bacı, Kurtuluş Savaşı’nda yaşlı kadın ve erkekler ile birlikte İnebolu’da bulunan cephaneleri Ankara’ya götürülmesinde çocuğu ve kağnısıyla yer alırken kış şartları nedeniyle Aralık 1921’de donarak öldü… Anlatılan odur ki, cephane ıslanmasın diye battaniyesini cephaneye sarmış, bebeğinede sarılıp onun donmaması için uğraş vermiştir…
“Mustafa Kemal’in kağnısı derdi, kağnısına /Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik, /Nam salmıştı asker içinde.
Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü, /Doğrulmuştu yola önceden önceden.
Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif, /Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar,
Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı, /Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra,
Gecenin ulu ağırlığına karşı, /Hafifletir, inceden inceden. /İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları üzüm üzümdü gözleri, /Kınalı ellerinden rüzgâr geçerdi, daim;
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına. /Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti, Niceden, niceden.”
fatma Seher Erdem 1888’de Erzurum’da doğdu. Subay Dervişlerden Ahmet Bey ile evlendiğinde Balkan Savaşı’na katıldı, askerlik hayatını eşi ile birlikte paylaştı. I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde kendi ailesinden dokuz-on kadınla birlikte savaştı. Eşi Binbaşı Ahmet Bey’in Sarıkamış’ta şehit olduğu haberini aldıktan sonra memleketi Erzurum’a döndü.
1919’daki kongre günlerinde, Mustafa Kemal’le bizzat görüşebilmek için Sivas’a gitti. Milis Müfreze Komutanı olarak batı cephesinde görevlendirildi. Aldığı talimatla İstanbul’a gitti, silah ve adam kaçırma faaliyetlerinde bulundu. İzmir’in Yunan işgaline uğraması üzerine İzmir’e geçerek kurtuluşu için savaştı.
“Sıvas yollarında geceleri/Katar katar kağnılar gider/Tekerleri meşeden.
Ağız dil vermeyen köylüler /Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler?
Ağır ağır kağnılar gider /Sıvas yollarında geceleri.” Cahit Külebi
Bir keresinde, onbaşı olduğunda neredeyse sadece kadınlardan oluşan birliği ile düşmanın cephe gerisine bir saldırı düzenledi ve aralarında bir Yunan subayı toplam 25 esir askerle geri döndü.
Halime Çavuş, Kastamonu’da doğan, anne-babasının “kızım gitme” şeklinde yalvarışlarını dinlemeden mücadeleye katılan Halime Çavuş, uzun yıllar Halim Çavuş zannedildi. Kurtuluş Savaşı’na giderken erkek kılığına girdi, erkek gibi traş oldu, saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştı. Mühimmat taşımada birçok görev yaptı. Düşmanın açtığı ateş sonucu bir ayağı sakat kaldı. Bir keresinde İnebolu’dan cepheye cephane taşırken Mustafa Kemal Paşa’ya rastladı. Ancak rastladığı kişinin O olduğunu bilmiyordu Mustafa Kemal Paşa “Sen üşüyor musun böyle?” diye sordu. “Bey, 100 bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?” dedi.
“Kocabaş yığıldı çamura, /Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar, /Örtüldü gözleri örtüldü hep.
Kalır mı Mustafa Kemal’in kağnısı, bacım, /Kocabaşın yerine koştu kendini Elifçik,
Yürüdü düşman üstüne, yüceden yüceden .”F.H.Dağlarca
Vatanımız için olağanüstü kahramanlıklar gösteren tüm kadınlarımızı, saygı ile anıyor ve selamlıyoruz. Hiçbir zaman unutmayacağız.Yahya AKSOY
ÖĞRETMENLER EĞİTİMİN IŞIĞIDIR
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ YAHYA AKSOY Öğretmenler marşı “…Candan açtık cehle karşı bir savaş, Ey bu yolda ant içen genç arkadaş! Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş; Durma durma koş./Şanlı…