AYRANI KABARMAK !
YAHYA AKSOY
Öfkelenip köpürmek ve aşırı istek içinde bulunmak anlamına gelen “ayranı kabarmak” deyimi iki sözcükten oluşmakta. Bir yanda ayran ve bir yanda kabarma eylemi.Yoğurdu ayran yaparsın tabakta bekleyince kabarır taşar. “Ayranım budur, yarısı sudur” sözü de susuz ayran olamayacağını anlatır.
Burada, duyduğum bir olaya yer vermek isterim : Boğazlıyan Yazıkışla Köyü’nde yaşayan , toplumsal ve siyasal olaylarla pişmiş Burhan Özcan, yıllar önce çok sıcak bir yaz günü köyden ilçeye inmek için yol kenarında beklerken, İl YSE müdürlüğünden köy okuluna kontrola gelmiş bir mühendis taksi ile İlçeye gitmektedir. Taksiye el kaldıran Burhan Amca ile aralarında şu konuşma geçer :
– İlçeye gidiyorsan bende gelebilirmiyim ?
-gelebilirsin,
-biraz dur sana bir soğuk çalkama getireyim de soğuklan.
-çalkama nedir amca ?
-Dur biraz getirince anlarsın,
-İşte bu bakır tas içinde çalkama var, yoğurda su koyar çalkalarsın ve olur sana çalkama. Al iç şu çalkamayıda gidelim, işinden avara kalma.
-Amca, şuna ayran desene ayran bu.
-Köyde çalkama, şehirde ayran derler buna.
-Teşekkür ederim bu sıcakta buz gibi bir köy ayranı ikram ettin bana, hadi binde gidelim.
– Çalkamanın ne kıymeti olur, zamanın olsa sana kuzu bile keserim…
İşte köylünün çalkaması ve insana hürmet için coşan gönlü.
Mühendis şunları söyler : ” Ayran da köyde insan da köyde, bu insanlara ne yapılsa, ne kadar hizmet edilse azdır.”
“Ne doğrarsan aşına o çıkar karşına” ve “öfkeyle kalkan ziyanla-zararla otur” özdeyişleri de vardır.
Bir de ” haline bakmadan Hasan dağı’na oduna gidenler” vardır.
Siyasal ve sosyal yaşamda olup-bitenlere bakınca “ayranı kabaran kabarana”. Ayranı kabaranların çoğaldığını ve toplumsal gerilimin giderek artmakta olduğunu görmekteyiz
Hele bu yaz aylarında sıcaklar arttıkça insanların da tansiyonu yükselmekte. Soğuk ve tuzsuz bir çalkama – ayran içerlerse belki hararetleri düşer. Nerede, Burhan amcanın bakır tastan içilen buz gibi soğuk çalkaması …
Söz düelllosu ile yönetilen toplumlar, çoktan Burhan amcaları ve buz gibi çalkamayı unuttular. İnsan insana karşı ve insanın topluma karşı saygısı, sevgisi kalmadı.
Dönen dünyada, dönek insanlar, hödük insanlar, anlamayan, anlatamayan, çözemeyen ve çözülemeyen insanlar kör düğüm olmuşlar. Bozuk nağmeli ıslıklarla idare etmek istiyorlar insanı ve toplumu.
Bir bilge şunları söylemiş: ” İnsanı mutlu kılan, ne bedensel güçlükler, ne zenginliklerdir; insanı mutlu kılan, dürüstlük ve sakınıklıktır.
Günümüzde sakınmak, sıkılmak ve utanmak sözcükleri sözlükten silinmiş gibi. “İnandırma yolunda söz , altından daha ağırdır” demişler. ne altının ne de sözün değeri var. Sözü kıvamında pişirip yerinde söyleyenler neredeler? Ortalıkta ayranı kabaranlar har vurup harman savurmaktalar. Söz ve davranışlarda ölçü kalmamış. Kavramlar toz duman olmuş.
Karanlıkları elinde feneriyle ve ayranı kabaran Büyük İskender’e söylediği sözleriyle aydınlatmaya çalışan ünlü bilgin DİYOJEN, yanlış bir davranış karşısında utancından yüzleri kızaran bir delikanlıya şöyle demiş: ” Aferin, işte faziletin rengi budur!”
ÖĞRETMENLER EĞİTİMİN IŞIĞIDIR
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ YAHYA AKSOY Öğretmenler marşı “…Candan açtık cehle karşı bir savaş, Ey bu yolda ant içen genç arkadaş! Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş; Durma durma koş./Şanlı…