Mimarlar: “Gökçek ve onu koruyanlar yargılanmalı”
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in Başkent’e verdiği zararı hasar tespiti yaparak anlatan Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Gökçek döneminin AKP yerel yönetim politikasının laboratuvarı olduğuna dikkat çekti. “Mimarlar Odası Ankara Şubesi sadece Gökçek değil, arkasındaki politika da iflas etmiştir. Bunun sonuçlarını ve yükünü Gökçek’e yıkarak buradan sıyrılmaya çalışılıyorlar. Bugüne kadar 600 dava açtık ve davalarımız devam edecek. Gökçek ve soruşturma izni vermeyerek onu koruyanlar Başkent’e karşı işledikleri suçlardan yargılanmalı” dedi
Mimarlar Odası Ankara Şubesi, uzun süredir istifa edip etmeyeceği kamuoyunu gündemini meşgul eden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve politikalarının Başkent’e verdiği zararı hasar tespiti yaparak anlattı.
Konuya ilişkin düzenlenen basın toplantısına Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Mimarlar Odası Ankara Şubesi Şehircilik Komisyonu Üyeleri ve Kent İzleme Merkezi yöneticileri ile oda avukatları katıldı.
Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Gökçek hakkında açılmış 600 davaları olduğunu hatırlatarak, kendisi hakkında Başkent’e karşı işlediği suçlar ve Ankara’nın kimliği değiştirmeye yönelik uygulamaları ile rejimi temsil eden değerlere karşı yaptığı uygulamalar nedeniyle dava açacaklarını da bildirdi.
Gökçek dönemi AKP yerel yönetim politikasının laboratuvarıdır
Candan, Gökçek’in AKP politikalarının yani neoliberal politikalarla siyasal İslam kıskacında yürüttüğü yerel ve merkezi politikaların örnek uygulayıcısı olduğunu da anımsatarak, şunları söyledi:
“Gökçek kendine has özellikleriyle ilginç bir kişilik ve kimlik ama AKP politikalarının yani neoliberal politikalarla siyasal İslam kıskacında yürüttüğü yerel ve merkezi politikaların da örnek uygulayıcılarından birisi. Bu açıdan Ankara nasıl ki Cumhuriyet’in Başkent’i olması ile birlikte o modern planlaması Cumhuriyet ideolojisinin modern bakış açısını her bir metrekaresinden okuduğumuz bir aydınlanma kentiyken, bugün AKP politikalarının nasıl iflas ettiğini nasıl sermaye odaklı ve siyasal İslam bakış açısıyla kimliklerinin nasıl değiştirildiğinin de laboratuvarı oldu. Bu açıdan iflas eden sadece Melih Gökçek yönetimi değil onun arkasındaki ideolojide iflas etmiştir. Ama bunun sonuçlarını ve yükünü Gökçek’e yıkarak buradan sıyrılmaya çalışılıyorlar. Ama nafile bir durum geri geri gitmiyor hayat. “Hasar tespitimizi Gökçek’in bakış açısını ve yerel yönetim politikalarını ve arkasındaki AKP politikalarını unutmadan iki kıskaç altında değerlendiriyoruz. Siyasal İslam ve neoliberal politikalar. Neoliberal politikaları, özelleştirme taşeronlaştırma kentsel ölçekte kent hizmetlerinin özelleştirilmesi kentin dönüşümü ve değişimi sermaye ve rant odaklı büyümenin ortaya çıkartılması olarak değerlendiriyoruz. Siyasal İslam sürecine de ideolojik bakış açılarıyla birlikte kimliğin değiştirilmesi ve modernite kavramıyla karşı karşıya kalma ve bir rövanş alma süreci işletildi. Bunu da kentler üzerinden şekillendirme yıkımlar, yapımlar olarak değerlendirebiliriz. Altyapı, ulaşım süreçleri, kentsel alanlar, kentsel estetiği ve doğal kültürel varlıklar ve kent ekonomisi ve davalar süreciyle bir bütün halinde ortaya koyacağımız Gökçek dönemi aslında AKP’nin yerel yönetim politikasının laboratuvarı olarak bakılması gerekiyor”
Bir metre metro yapamadı
Ankara’daki kötü politikanın Anadolu’nun değişik noktalarında uygulandığına da dikkat çeken Candan, “Gökçek’in ürettiği kötülükleri başka yerlerde de gördük. Onun için diğer iller gibi değil, rejimin ve devletin de temsiliyetinin olduğu bir alan olduğu için burada uygulanan politikalar biraz da ideolojinin eseri olarak karşımıza çıkıyor. Gökçek bütün bu altyapı su kanalizasyon ve doğalgaz konusunda biraz daha geriye gidip filmi geriye sardığımızda Ankara’nın aslında ne kadar susuzluk çektiğini, Kızılırmak’tan suyun sağlığımıza etkilerini, hastaneleri kanalizasyonların bastığı doğalgaz fiyatlarını sürekli yükseldiği, sürekli zam ve altyapı yoksunluğuyla karı karşıya kaldığımız bir kentti. Yağmur yağdığında altgeçitlerde balık adamların yüzdüğü bir kentiz. Ulaşım konusunda Gökçek’in getirdiği ve aslında giderek bütün kentlere yayılan bu battı çıktılar, altgeçitler, üstgeçitler, teleferik monoray gibi gerçekleşmeyecek planlarla birlikte 20 yıl boyunca 1 metre metro yapamadı. Toplu taşımı geliştiremedi, Ulaştırma Bakanlığı tarafından metro yapımı elinden alındı. Tüm açılan yollar yeşilin ortasından geçen yollar, ulaşım ana planından yoksun bütün düzenlemelerin hepsi rant odaklı gelişti. Kişiye, kuruma ve cemaate özel rantlar olarak ta karşımıza çıktı. Planlama süreçleri açısından baktığımızda 2023 Nazım İmar Planı, şimdilerde yine davalık olduğumuz 2038 Çevre Düzeni Planı ve 2038 Ulaşım Ana Planı henüz onaylanmamasına rağmen üst ölçekli planlarda Ankara’nın gelişmesinin önünü tıkayan rant odaklı tüketen, bütüncül olmayan bir politika geliştirdi. Çevre düzeni Planı değil aslında çamur düzeni planı. Çünkü okunmuyor sürekli Ankara’nın yeşil yoğunluğunu kaybettiği ve giderek betonlaştığı vadilerin yapılaşmaya açıldığı AOÇ’nin ODTÜ’nün Gençlik Parkı’nın AKM alanlarının bir şekilde baskı altında olduğu bir çevre düzeni planıyla karşı karşıyayız.”
Başkent’i yaşanamaz hale getirdi
Candan, Gökçek’in Ankara’ya nasıl zarar verdiğini örneklerle şöyle anlattı:
“Her ay belediye meclisinde 200’ü aşkın plan değişikliği yapılıyor. Bu ihtiyacı olmayan yapıya bünyeye emsali hormon olarak basıyorsunuz ve denge bozulduğu için inanılmaz bir büyüme yaşıyor. Kentin altyapısı bunu kaldırmıyor. Hormonlu bir kent haline geliyor. Kentsel Dönüşüm süreçlerinde çok ciddi bir rantsal ölçekle karşı karşıyayız. Ankara’nın en önemli vadileri yok ediliyor. Kentsel ayrışma kentsel dönüşüm projeleriyle inanılmaz bir kentsel yarılma yarattı. İşçi çocuğu ile bürokrat çocuğunun bir arada okuyamadığı bu kentsel ayrışma kentsel ölçekte her yere taşındı ve herkesi mekansal olarak kucaklayan Ankara bir anda bütün kimsesizleri değişik notalara atan bir kent haline geldi. Mamak ve Kuzey Ankara Projesi hak sahipleriyle davalar yaşandı. Kentsel dönüşüm süreçleriyle kentin topoğrafyası değiştirildi ve bu da kenti çok kültürlü yapısını tek kültürlü yapıya dönüştürmenin bir ürünü olarak karşımıza çıktı. Çok kültürlü bir yapıyken muhafazakar mahalle noktasına getirilen kentsel dönüşüm ile birlikte Ankara kimlik savaşları sürecini yaşadı. Kent estetiğine bakışını laleler, plastik ağaçlar, çeşmeler, saatler kent kapıları, şelaleler ithal ağaçlar, robotlar dinozorlardan okuyoruz. Kent ekonomisi ithal ağaçlarla çok büyük zararlara yol açıp kent yönetiminde bilim insanlarıyla meslek odalarıyla yan yana gelemeyen ‘Ben bilirim’ yaklaşımı ile şekillendi. Bu bakış açısı önce yerel yönetimlerde gelişti şimdide merkezi yönetimde de var. Bilime ihtiyacım yok ben size ders veririm’ diyen tarzıyla da kent yönetimi antidemokratik olarak şekillendi. Doğal ve kültürel varlıklar konusunda inanılmaz bir yıkım yaşandı. Bunun nedeni Ankara’nın başkent olması ve siyasal İslam’ın aslında Cumhuriyetle hesaplaşması Havagazı Fabrikası’ndan su süzgecine, Marmara Köşkü’nden İller Bankası’na kadar Cumhuriyet’in önemli yapıları koruma kurullarının da siyasallaşmasıyla yıkıldı. Melih Gökçek üzerinde fotoğraf çektirmeyi marifet sandı. ODTÜ de ağaç katliamı AOÇ alanlarında kökleriyle çıkartılan ağaçların her birinin ahını taşıyor. Korkunç bir bütçe açığı var ve çok borçlu Sayıştay raporlarına kadar geçti ve hala bazı noktalarda açıklanamayan üzerine gidilemeyen bir durum var. İhaleleri şeffaf değil. En son Ankapark’ta ticari sır diye hiçbir belge verilmedi. Kent ekonomisini ve kentin geleceğini alt üst ettiği ortada. İlk iktidara geldiğinde 811 kişiyi işten çıkarttı. Bazı hizmetler taşeronlaştırıldı, teknik elamanlar dağ başlarına sürgün edildi. Emek odaklı değil sermaye odaklı şekilleneceğini de buradan okundu. İktidara geldiğinde 3 ay sona ben böyle sanatın içine tüküreyim dedi. Aslında sanata ve moderniteye bakışını gösterdi. Onu ilk destekleyen de bugün istifasın isteyen Recep Tayyip Erdoğan’dı. Bir yıl sonra Ankara’nın amblemini değiştirdi.. Hafızayı silmek için hala kimlik savaşları devam ediyor.”
Sosyolog ve psikologlar da değerlendirmeli
Candan Ankara’da altyapıda yaşadığımız sorunları da hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Nasıl bir ruh halidir anlamakta zorlanıyoruz özel seçilmiş insanların birisi idi. Kent merkezinde yayayı devre dışı bıraktı, kenti otobana dönüştürdü. İktidara geldiğinin üçüncü ayında çatışmayla başladı, gidiyor 23 yıl oldu hala gerilim hala çatışmacı. Özel seçilmiş bir kimlik aslında yerel yönetim politikalarının laboratuvarı olarak incelenmesi gerekir. Bu insanı şahsına münasır olarak değerlendirilmemeli misyonu bitti gidiyor kentsel rantın paylaşımını koordine etti fakat şimdi yeni bir dönem yeni bir sistem ortaya koyuluyor başkanlık sistemi varken, bir belediye başkanın rantı kendi başına kontrol etmesi mümkün olmayacak. Bu da belediye başkanlıkları da fiilen ortadan kalkmış yerel seçimler tasfiye edilmiş anlamına geliyor. En küçük ihale ve plan değişikliğini doğrudan en üst kademeden belirlenmesinin yolunu açıyor. Buda uluslararası sermayeye peşkeş çekilecek bir kentsel sürecin sinyallerini veriyor. Yıkılan Cumhuriyet dönemi mimarisi yapıların her birinin taşının talan edilmesin bu hükümetle birlikte Gökçek’in de payı var. Yine Ankapark hayvanat bahçesindeki hayvanların telef edilmesi pelüş hayvan çiftliği tartıştırdı bu toluma. 8,5 milyona Çin’den dinozor getirdi, arasanız böyle bir belediye başkanı bulamazsınız. ODTÜ yolunda ağaçları katletti. 4,5 kilometreyi bir gecede açtı. Ancak bunların hiçbirini tek başına yapmadı ama bir dönemin misyonuydu. Tarih bilmezliğiyle Ankara’ya yazık oldu. Tarihi İller Bankası Binasını tescilli kültür varlığı iken yıktı ve üzerinde de poz verdi. Bu onun gidişi olacak demiştik. 600 davamız devam ediyor 30’u aşkın suç duyurumuzu var hiçbirine soruşturma izni verilmedi. Birde bize suç duyurusunda bulunduğumuz için dava açtı ve biz yargılanıyoruz. AOÇ alanlarındaki mahkeme kararlarından sonra Ankara Bulvarı’nı kapattı. ‘Mimarlar Odası başkanı lanetliyoruz’ diyerek, kentin yer yerine fotoğraflı afişleri astırdı. Aklımızın ucundan geçemeyecek bir yöneticiydi. Mutlaka bir sosyoloğun ve psikoloğunda kendisini değerlendirmesi gerekiyor.”
Bütün ülkeye kemoterapi programı uygulamalıyız
Mimarlar Odası Ankara Şubesi Kent İzleme Merkezi Sekreteryası Redife Kolçak ise, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Şehircilik komisyonu ile büyükşehir Belediye Meclisi kararlarını incelerken çok büyük bir serüvenimiz var. Her dönemin trendleri var, nelerle karşılaştık diye düşündüğümüz de her dönemin trendi var. En büyük dosyamız Ankapark’tır. Gidiş ve pazarlık süreçlerindeki en büyük etkenin Ankapark dosyası olduğunu düşünüyoruz. Asla istifa etmesini beklemiyoruz çok şiddetle üzerine gidilmesi gerektiğini düşünüyoruz. gerçekten görevden istifa ettirilmemeli. İstifa kararını isteyenler gerçekten bu kişinin geçmişine baktığında verdiği kararları hasar tahribatları görerek görevden almak gibi bir eğilim içerisindeyse açığa alarak soruşturma açtırmalıdırlar. Bu konuda açtığımız 600 davayla tarihe not düşüldü. Kamu ihalelerine ticari sır kavramı geliştirdiler. Bir virüs gibi kentsel dönüşüm uygulamaları bütün ülkeye yayıldı bir kemoterapi programı başlatmamız gerekiyor.”
Soruşturma derinleştirilmeli ve yargı önünde hesap vermeli
Mimarlar Odası Ankara Şube Avukatı Avukat Gökçe Bolat da hukuki sürece ve yaşadıkları zorluklara ilişkin şunları söyledi: “Gökçek istifa etmez ve umarım görevden alınır. Belediye başkanı beni mesleğimden soğutmak üzere iken gidiyor. Bizim hukuk süreçlerindeki en büyük sıkıntımız bu açılan 600 davada lehimize biten mahkeme karalarının belediye tarafından uygulanmayıp defaten aynı kararların alınması. Tekrar tekrar icraatlara deva edilmesi ve bitirilmesi süreciydi. Hukuk uygulayıcıları açısından çok sıkıntılı bir durumdu. Davayı kazanıyor mahkeme kararı uygulanmıyor savcının kapısını açıyorsunuz. Savcı daha dosyanın kapağını açmadan soruşturma izni verilmiyor. Cezai bir sorumluluk çıkmadığı için gökçek bizzat hem belediye yetkilileri mahkeme kararlarını tanımaz tavırların devam ettirdiler bunların hepsinin verilmesi gerekir. Hiçbir şeyi tek başına yapmadı. Kenti geri dönülmez telafisi olmayacak zararlara uğrattı hem kendisi hem de bu kararların altında imzası olanlar yargılanmalıdır. Birilerinin harcanarak üstünün kapatılması değil soruşturmalarının derinleştirerek yargı önlerinde hesap vermelerini istiyoruz. Gökçek olsa olmasa da kent mücadelesine ve davalarımıza devam edeceğiz.” Mimarlar Odası Ankara Şube Avukatı Revşan Deniz Çobanoğlu ise, “Gökçek’in kendisi hak arama özgürlüğümüz önündeki yegane engeldi. Hiçbir suç duyurumuza sonuç alamadık. Her zaman bakanlık iznine tabi oldu ve bu soruşturma izni verilmedi. Esastan bir inceleme görmedik her zaman usulden reddedildi. 32 suç duyurumuz oldu bir tanesinde bile esasa ilişkin şehircilik ilkelerin eve planlama esasların aykırı olması gerekçesiyle hiçbir dosya açılmadı. Bunların hepsinin hesabını versin istiyoruz” dedi.
Gökçek bir şehir nasıl tahrip edilir konusunda örnektir
Mimarlar Odası Ankara Şubesi Şehircilik Komisyonu Üyesi Güner Gezim de, “İller Bankası Cumhuriyet sonrası tüm Anadolu’nun imarı konusunda gerek finanse etmek, gerekse yapıyı yapma, gerekse plan yapmak konusunda görevler üstlenmiş ve Ankara kimliğinde yeri olan kuruluştu. Binası yıkılıp yerine cami yapıldı. Onun ötesinde yapı olarak tescil edilmişti. Bu bina da yok edildi. Mimarlar Odası Ankara Şubesi burada çok büyük mücadeleler vermiş ama Gökçek yıkımı yapmış ve üstünde de poz vermiştir. Gökçek’in görevden alınması konusunda da demokratik ortamlarda seçimle gelen seçimle gider diye düşünüyorum ancak seçime kadar gidemeyecek bir sorun varsa sebebi belirtilerek görevden alınarak görevden alınıp hukuki sürecin işletilmesinden yanayım” diye konuştu.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi Şehircilik Komisyonu Üyesi Uğur Yüksel ise, 23 yıl öncesinden hatırlatmalar yaparak, şunları ifade etti:
“Gökçek görev gelir gelmez zaten başlamış ve planlamaları yapılan metro projesini durdurdu. 4,5 yıl gibi toplu taşımayı duraklattı. Bu büyük bir hatadır, çok daha ucuza yapacağım demesine rağmen yapamadı ve devretti. Şimdide can çekişe çekişe hızlı taşıma sistemi ilerlemeye çalışıyor. Kent kimliğine büyük bir darbe vurdu. Ankara’nın Cumhuriyet dönemi binalarını ortadan kaldırdı. Maalesef bütün Türkiye kötü örnek oldu. Yeşil alanlarına büyük saldırı oldu kamusal alanlar elden çıkartılıyor. Özel mülk alanlarında çok yüksek yoğunluklu yapılara izin verildi. Kent yaşanamaz ve nefes alınamaz hale geldi. Ankara belediyesine yakışmayan bir başkan oldu. Geldi geçti dile düşünüyorum umarım bundan sonra böyle bir başkanla karşılaşmayız.”
Mimarlar Odası Ankara Şubesi Şehircilik Komisyonu Üyesi Nafi Alp de, “Gökçek kendine has yapısıyla psikologların tıp fakültesinde ders konusu yapabilecekleri bir kişiliğe sahip Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünden Keçiören Belediye başkanlığından ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı süreçleri içinde incelemek lazım. Bir şehir nasıl tahrip edilir konusunda örnektir. Nereden bakarsanız bakın Ankara için talihsiz bir 23 yıla mal olmuştur. İstifa edip elini kolunu sallayarak gitmesi değil Ankara halkı önünde hesap vermelidir” dedi.