Başta Hollanda olmak üzere Almanya ve Danimarka’nın uyguladığı, bırakınız diplomatik kuralları insanlığa bile yakışmayan, içinde şiddet ve nefret olan vahşi uygulamaları kınadığımızı öncelikle belirtmeliyiz.
Avrupa, özellikle Almanya ile ilişkilerimiz diğer ülkelere kıyasla hem çok eski hem de çok önemlidir.
Başta Siyasi olmak üzere iki ülke arasında ticari ve kültürel ilişkiler içinde özellikle turizmin çok önemli olduğunu sanırım hatırlatmakta bir sakınca yoktur.Turizm fuarı için bile iki ülke arasında geçtiğimiz günlerde yapılan girişimler halen sıcaklığını korumaktadır.
Almanya’dan yılda 5 Milyona yakın Alman’ın Türkiye’ye geldiğini ve turizmde birinci pazarımızın Almanya olduğunu ikincisinin Rusya, Dördüncüsünün de Hollanda olduğunu(Yılda 1,5 milyon kişi) unutmayalım.
Rusya ile geçen yıl yaşadığımız uçak düşürme olayından sonra uğradığımız zarar ve bunun üzerine ilişkileri yeniden düzeltmek için yaptığımız ve yapmakta olduğumuz çabalarda işin ayrı bir yönüdür.
2016 Türk Turizminde asla hatırlamak istemediğimiz kötü bir yıl olduğu halde, başta Turizmcilerimiz olmak üzere bütün ekonomistlerin 2017 ye odaklandığı bir ortamda bu ülkelerle yaşadığımız bu krizin faturasını inanın insan düşünmek dahi istemiyor.
16 Nisan’da Türkiye’de yapılacak olan Referandum öncesi yaşanılan bu siyasi krizin faturası, ne yazık ki mutlaka ve mutlaka bize acı bir şekilde geri dönecektir.
Türkiye’yi 15 yıldır yöneten özellikle son yıllarda yönetemez hale gelen AKP iktidarının ülkeyi içine düşürdüğü bu durumun hesabını kim verecektir.
Haklı olduğumuz konularda bile uygulanan yanlış politikalar ile haksız duruma düşmemiz adeta yeni bir Haçlı seferi zihniyeti ile karşı karşıya getirilmemiz sadece bize karşı olan GÜÇLÜ TÜRKİYE! yi istemeyen düşmanlarımızın mı eseridir?
Kendi ülkesinde muhalif seslere dahi tahammül edemeyen, ifade ve düşünce özgürlüğünü kısıtlayan, 150 ye yakın Gazeteciyi tutuklayan, insanların can ve mal güvenliğinden endişeye düştüğü bir ülkede; Avrupalı Barbarların bize karşı yaptıkları vahşet karşısında sesimizi çıkarmamız, bağırıp çağırmamız ne kadar inandırıcı olabilir?
Dışişlerinde son yıllarda liyakatsız kadrolar tarafından yürütülen diplomasinin acı sonuçlarını yaşıyoruz sanki.
Ne yazık ki girmek istermiş gibi göründüğümüz Avrupa Birliği artık bizim için hayal olmuştur.
Türkiye’nin başta Avrupa olmak üzere bütün dünyada bilinçli bir yalnızlığa itildiği gözden kaçırılmamalıdır.
Daha fazla yara almadan Türkiye bu işten akılcı diplomasi yoluyla sıyrılmalı, bize reva görülen bu uygulamaların hesabı akılcı bir yolla sorulmalıdır.
Çevremizdeki düşmanlarımızın her geçen gün artmasının önüne geçilmeli başta Hollanda olmak üzere diğer Avrupa ülkeleri ile ilişkilerimiz yeniden gözden geçirilerek bir an önce normale dönmemiz sağlanmalıdır.