Hep sözde kalırsa…
Necdet Buluz
Amerika’daki Trump ve yeni yönetimi ile iyi ilişkiler hedefleniyor. Obama döneminde yaşanan gerginlikler ve sıkıntıların bir kenara bırakılması ve yeni dönemde daha sağlam ilişkilerin sağlanması hiç kuşkusuz Türkiye’nin bölgedeki güvenliği ve güçlülüğü açısından önemlidir.
Ancak, bu sağlanabilir mi?
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun önce bu konudaki şu görüşlerine göz atalım:
“Bizim ABD ile geçtiğimiz dönem ilişkilerine baktığımız zaman ilişkilerin bu noktaya gelmesinde Türkiye’nin herhangi bir yanlışı, onlara yönelik hasmane bir tutumu olmamıştır. Fakat, gerek YPG’ye verilen destek, bize saldıran bir terör örgütü ile işbirliği yapmaları,hatta destek vermeleri, 15 Temmuz hain darbe girişimini gerçekleştiren ele başı Fethullah Gülen’in Pansilvaya’da yaşaması bugüne kadar tüm delil ve belgeleri vermemize rağmen bırakın iade etmey,geçi,ci tutuklama talebimizin yerine getirilmemesi halkımızın duygularını çok etkiledi. İlişkilerimizi de etkiledi. Biz halkımızın beklentilerini karşılamak için siyaset yapıyoruz. İlişkilerimizin düzelmesi için bu konularda adım atılması gerekiyor. Bize saldıran terör örgütü ile beraber olmanız, bizim müttefik anlayışımız ile çelişiyor. Yeni dönemde bu ilişkilerimizi düzeltebilmek için yeni yönetim ile kurulan ilişkilerden memnunuz. Bu yeni sayfa açma konusunda biz varız ama,bu içi boş bir sayfa olmaz. Bunun içini de birlikte doldurmak gerek. Geçmiş dönemin hatalarını kabul eden yeni bir yönetim var. Bizim de temennimiz bu hataların tekrar edilmemesidir.”
Buraya kadar tamam ve bu açıklama da çok doğru bir açıklamadır.
Şimdi bütün mesele, geçmiş dönem hatalarının yinelenmemesi ise, bugünkü Trump yönetiminin de eski hataları yinelemekte olduğunu görmekteyiz. Yine sanki “ipe un serme”yi izliyoruz. Zaman kazanmaya çalışan bir yönetim anlayışı ile karşı karşıyayız gibi geliyor bize.
İki önemli konu var:
Birincisi FETÖ terör örgütü Lideri Fethıullah Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesidir.
Türkiye, “suçluların iadesi” anlaşması uyarınca ABD’den Gülen’in geçici olarak tutuklanmasını talep etmişti. Talebin gerekçesinde ise Gülen’in ABD’de örgüt faaliyetinde bulunan teröristlerle birlikte FETÖ’yü sevk ve idare etmeye devam ettiği vurgulanmıştı. 10 Eylül 2016’da ABD’ye ulaşan bu talebe ilişkin şu ana kadar hiçbir işlem gerçekleştirilmedi.
Şimdi ise Gülen’in Kanada’ya kaçacağı haberleri geliyor.
Türkiye ile Kanada arasında suçluların iadesine ilişkin anlaşma bulunmuyor. Bu nedenle Pensilvanya’da yaşayan Gülen, Kanada’ya geçerse kendini emniyete almış olacak. Trump yönetimindeki ABD ise geçtiğimiz haftalarda Gülen’in “güvenilir liman” olarak gördüğü Kanada’ya kaçma iddialarına ilişkin bilgi talep etti. Adalet Bakanlığı da Gülen’in Kanada’ya kaçabileceğine ilişkin bilgileri geçtiğimiz cuma günü ABD’ye gönderdi. Gönderilen belgelerde, FETÖ tarafından Kanada’da satın alınan çiftliğin adresi, kimler tarafından ve ne zaman satın alındığına ilişkin bilgilerin yer aldığı belirtildi.
İkinci önemli konu ise PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD konusudur.
Obama döneminde silahlarla donatılan bu terör örgütüne şimdiki Trump yönetimi de daha ağır silahlar vermeye başladı.
Geçtiğimiz günlerde konu ile ilgili yazdığımız bir yazıda PYD’ ye verilen zırhlı araçların, eğitilen militanların fotoğraflarının da Amerika tarafından servis edildiğini vurgulamıştık.
Aynı ABD’nin PKK’nın Kuzey Irak’ta yer edinmeye çalıştığı Sincar Bölgesi’ndeki karargâhlarını da gizli şekilde güçlendirdiği ortaya çıktı. Yapılan açıklamalarda özerk bölge ve düzenli ordu kurmak isteyen PKK’lılara 38 milyon dolarlık ağır silah desteği verdiği iddia ediliyor.
Sözün özeti şu:
Bizim iyi niyet çabalarımıza rağmen Amerika, bölgede çıkarları doğrultusunda adım atıyor. Tamam, bizi dinliyorlar, bazı konularda duyarlılık gösteriyorlar ama olumlu adımların atılmadığını da görüyoruz. Trump yönetiminin de Obama ve yönetiminden pek farklı hareket etmediğini görmemiz gerekiyor.
Her ne kadar yeni yönetim ile daha iyi ilişkilerin oluşturulması için “Bekle gör” politikası gözetiyorsak da olup biten gerçekleri de görmezden gelemeyiz.
Bütün bunları göz önünde bulundurup, daha dikkatli, duyarlı olunup, siyasi ağırlıklı politikaları devreye sokmamız gerekecektir.
Bölgede Türkiye’nin de elinin güçlü olduğu noktalar var. En azından bu güçlülüğümüzü ortaya koyarak, müttefikimiz ile karşılıklı çıkar ilişkilerinde ortak noktalara ulaşabiliriz.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz