Terörün kaynağı…
Necdet Buluz
Reina saldırısını yapan ve 39 kişinin katledilmesini gerçekleştiren cani polisin büyük başarısı ve operasyonu ile sağ olarak ele geçirildi. Yapılan sorgulamada ve ilk açıklamalarda Özbek asıllı Abdulgadir Masharipov sucunu kabul etti ve katliam talimatını da Rakka’dan IŞİD’dan aldığını söyledi.
Bizi takip eden okurlarımız anımsayacaklardır. Terör konusunda yazdığımız bir yazıda terörün kökünün dışarıda olduğuna değinmiş ve “Bu terör odakları kurutulmadan terör belasından kolaylıkla kurtulamayız” demiştik.
Suriye ve Irak’daki IŞİD’dan, PKK’dan ve onun uzantısı PYD/YPG’den söz etmiştik.
Şu anda uğruna yüzlerce şehit verdiğimiz ve kanımız pahasına mücadele ettiğimiz terörün kökü dışarıdadır.
Reina saldırısını yapan caninin açıklamaları ve talimatı Rakka’dan aldığının belirlenmesi terörün kökü ve kaynağı bakımından bize daha çok ip uçu vermektedir.
Reina saldırısı terörün ve terör odaklarının artık para ve eğitim ile taşeron terörist kullanmaya başladığını da gösteriyor. Nitekim azılı katil Masharipov’un, IŞİD’cılar tarafından taşeron olarak kullanılmış olduğu da görülüyor. Hiç kuşkusuz yapılan sorgulama sonunda elde edilecek bilgiler daha aydınlatıcı olacaktır.
Terör örgütleri çok profesyonel, işini iyi yapabilen, kendilerinin dışındaki teröristlerle de anlaşma yaparak eylem yaptırabiliyorlar. Böylece kendilerini saklayarak ve taşeronlarca işlerini yürütebiliyorlar. Bunun birçok örneği var. IŞİD’da bu yolu seçerek Özbekistanlı Masharipov’u Reina katliamında taşeron olarak kullanarak bu hedefe ulaşmış görünüyor.
Başa dönelim:
Artık açıkça görülüyor ki iç ve dış düşmanlar çeşitli terörist gruplarca köşeye sıkıştırılmak, güçsüz bırakılmak isteniliyor. Bunun için de özellikle dışarıda beslenen kaynaklardan üzerimize gelinmeye çalışılıyor.
Suriye’deki El Bab’ta IŞİD’a karşı yürütülen bu mücadelenin asıl nedeninin terör odaklarının dış bağlantılarını yok etmek olduğunu görüyoruz.
Bu yeter mi? Hayır.
İşin asıl düşündürücü tarafı, bazı terör gruplarının dost ve müttefik olarak gördüğümüz ülkelerce silahlandırılması ve korunmasıdır.
Bunun somut örneği PKK’nın Suriye uzantısı PYD ve onun silahlı gücü YPG yapılandırılmasıdır.
Dikkat edilecek olursa PKK’nın siyasi kolu HDP milletvekilleri yaptıkları açıklamalarda “Bizim en büyük güvencemiz PYD ve onun silahlı gücü YPG’dir” demiyorlar mı?
Bir yandan içeride PKK teröristlerine karşı mücadele ederken, Suriye’deki teröristlerin uzantısı PYD/YPG’den silah ve takviye güç alan teröristler yine başka eylemlerle güç gösterisi yapıyorlar.
YPG’nin PKK’dan ne farkı var?
PKK teröristleri artık Suriye ve Kuzey Irak’daki belirli noktalarda güç topluyor.
IŞID’lı teröristler Suriye ve Musul’da hala varlıklarını sürdürüyor.
Musul’daki IŞİD temizliği yapılacaktı aylardır ne yapılıyor? IŞİD hala ayakta ve bölgede istediği gibi hareket edebiliyor, tehdit oluşturuyor.
Suriye’de IŞİD ile müttefikleri ile bir araya gelen Amerika şimdi IŞİD ile mücadeleyi askıya almış durumda. Türkiye’nin sahaya girmesinden rahatsız olanlar bizi buradaki mücadelede de yalnız bıraktılar.
Teröristlerle mücadele için ortaya çıkan Amerika ve müttefiklerinin ne PKK, ne IŞİD, ne PYD/YPG gibi gruplara karşı etkili bir mücadele içinde olduklarını görmedik. Türkiye, tek başına yalnız bırakıldı. Terörle mücadelede kendi göbeğimizi kendimiz kesmek durumunda bırakıldık.
Terör tehdidi ile mücadelede küresel güçlerin bir araya gelmesi, tek hedef üzerine gidilmesi ve uyum içerisinde hareket edilmesi gerekiyor. “Senin teröristin, benim teröristim” ayırımı olur mu? Bu görüş doğrultusunda terörle mücadelede başarıya ulaşılacağını da zaten düşünemiyoruz.
Özetleyecek olursak, bizim için şu anda en önemli konu terörün dış kaynaklarıdır. Bu kaynakların kurutulması, topraklarımızın güvenliği bizim için artık hayati bir konu haline gelmiştir.
Dış güçlerin bizim düşmanlarımıza kucak açması, silahlandırması ve üzerimize göndermesi de mutlaka çözüme kavuşturulması gereken bir başka önemli konudur.
Terörün ağır yükünü daha ne zamana kadar tek başımıza kaldıracağız? Türkiye’nin terörün ortasında bir Ortadoğu ülkesi görünümünden de hızlı biçimde sıyrılması gerekiyor. Hem turizm, hem ekonomik açıdan bunun yıllardır zararlarını görüyoruz.
Bundan sonra bizi yönetenler bu iki önemli konuya kilitlenmelidirler.
Neler yapabiliriz, çözüm neredir, hangi adımları atmamız gerekecek? Bunların yanıtlarını ve yorumlarımızı da bir başka yazımızda sizlerle buluşturacağız.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz