Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası(TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, “2017 Yılında Para ve Kur Politikası” konulu toplantıda sunum yaptı. Merkez Bankası Başkanı Çetinkaya toplantıda yaptığı açıklamada dolar bozdurma kampanyalarını desteklediklerini aktardı.
Çetinkaya, yerel paranın değerinin korunması, ticarette ana değişim aracı olarak kullanılmasının son derece önemli olduğunu belirtirken, “Buradaki (Dolar bozdurma kampanyaları) yaklaşımı destekliyoruz” dedi.
Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, TL’deki değer kaybının etkisiyle 2017 ilk çeyrek için hedeflenen enflasyon patikasından uzaklaştırma riskinin yüksek olduğunu söyledi.
Çetinkaya, kur kaynaklı enflasyon etkisinin iç talep ve iktisadi faaliyetin seyrine bağlı olacağını belirterek, fiyat istikrarı, fiyatlama davranışlarının, beklentilerin kalıcı bozulmaması halinde tüm politika araçlarının kullanılacağını vurguladı.
2017 Yılı Para ve Kur Politikası’nı açıkladığı basın toplantısında Çetinkaya, “2017 yılında nasıl bir tablo ile karşılaşabiliriz. Döviz kuru etkileriyle yılın ilk çeyreğinde beklediğimiz ve hedeflediğimiz patikadan uzaklaştırma riski bugün itibarıyla yüksek. Bunda döviz kuru geçişkenliğinin Türkiye’de yüksek olmasının da etkisi var” dedi ve ekledi:
“2017 yılında döviz kurundan fiyatlara geçiş etkisini iç talep ve iktisadi faaliyetin seyrine bağlı olacağını söyleyebiliriz. Burada (iç talep ve iktisadi faaliyet) hali hazırda gözlemlediğimiz ılımlı seyir yılın ilk çeyreğinde (enflasyonda) beklenen olası yukarı yönlü trendi sınırlayabilir. Bu yukarı yönlü trende rağmen yıl içinde aşağı ve yukarı dengeli olacağı iktisadi faaliyetin seyrine bağlı olarak yılı tahminimize yakın noktada tamamlayabileceğimizi düşünüyoruz.”
“Fiyat istikrarının, fiyatlama davranışlarının, beklentilerin kalıcı bozulmaması bizim açımızdan önemli” diyen Çetinkaya, bu aşamalarda para politikası tepkisi için ise “Gelişmelere ve bizim öngörülerimize bağlı olarak şekillenecek. Elimizdeki tüm araçları fiyat istikrarının korunması yönünde kullanmaya devam edeceğiz” ifadesini kullandı.
TCMB faiz koridorunun üst bandında gerçekleştirdiği 250 baz puanlık indirimin ardından TL’deki değer kaybının belirginleşmesiyle Kasım ayında politika faizini 3 yıl sonra ilk kez artırdı. TCMB politika faizini 50 baz puan faiz koridorunun üst bandını 25 baz puan artırmıştı.
Çetinkaya bugün son faiz artışı kararını ise “TCMB, bu gelişmelerin beklentiler ve fiyatlama davranışları üzerindeki olumsuz etkisini sınırlamak amacıyla Kasım ayında parasal sıkılaştırma yapmıştır” sözleriyle değerlendirdi.
“2017 (enflasyon) görünümüne baktığımızda birbirini dengeleyen iki faktör olduğunu söyleyebiliriz. Bir tarafta döviz kurundaki gelişmeler enflasyonu yükseltirken bir diğer tarafta iktisadi faaliyetin ılımlı seyri bu etkiyi kısmen telafi ediyor” diyen Çetinkaya “Para politikasının görünümü açısından orta vadede hangi etkinin daha baskın olacağı önemli olacak” dedi.
Yılbaşından bugüne bakıldığında ise TL dolar karşısında yaklaşık yüzde 15 değer kaybederken 35 para birimi içinde dolar karşısında TL’den çok değer kaybeden sadece peso, naira ve Mısır poundu yer aldı.
TL’deki bu değer kaybında ana nedeni ABD’de Cumhuriyetçi Donald Trump’ın sürpriz şekilde seçimleri kazanmasının ardından doların 13.5 yılın zirvesine doğru tırmanması oldu. Ancak TL’deki negatif ayrışma ise tamamen lokal nedenlerden kaynaklanıyor.
TL’deki değer kaybının yanında hem bu yıl hem de önümüzdeki yıl büyümeye ilişkin de soru işaretleri de kuvvetli.
SADELEŞME UZAK OLMAYAN BİR DÖNEMDE TAMAMLANIR
Çetinkaya, konuşmasında sadeleşmenin uzak olmayan bir zamanda tamamlanacağını ancak burada sadeleşmenin tamamlanması anının değil artık para politikası duruşunun takibinin daha önemli olduğunu belirtti. Çetinkaya konuşmasında şöyle dedi:
“Sadeleşme konusunda hedeflediğimiz kazanımları büyük ölçüde elde etmiş durumdayız. Likidite yönetimimiz çok daha öngörülebilir hala geldi. Yüksek frekanslı para politikası uygulamıyoruz. Sadeleşmenin temel amaçlarından birisi bu idi. Yani iki politika kararı arasında para politikası duruşumuzu değiştirmiyoruz.”
“PPK olarak önümüzdeki dönemde uygun koşullar oluştuğunda sadeleşmeyi tamamlamayı planlıyoruz. Geldiğimiz noktada sadeleşmenin bitiş tarihinden ziyade -ki bu uzak bir tarih değil- para politikasının duruşuna odaklanılması daha sağlıklı olabilir.”
DÖVİZ SATIM DA KULLANILABİLECEK ADIMLARDAN BİRİ
Çetinkaya konuşmasında ayrıca TL’deki değer kaybına ilişkin atılan tedbirlerde yüksek frekanslı bir adım döngüsü içinde olmadıklarını temkinli bir yaklaşım sergilediklerini belirterek şöyle dedi:
“Döviz piyasalarıyla ilgili atılacak adımlar kullanılabilecek araçlar bunların yoğunluğu ve zamanlaması piyasa şartlarının yakın analizi ve bizim gelişmeleri nasıl değerlendiğimizle ilgili… Likidite konusunda aktif bir biçimde destekleyici olmaya devam ediyoruz. Yüksek frekanslı tepkiler verilmeyip temkinli bir yaklaşım tercih ediliyor. Doğru politika aracının doğru zamanda doğru etkiyle kullanılması bizim için önemli. Döviz satım ihalesi gibi araçlar da kullanılabilir 28 Nisan’dan bu yana ihtiyaç duymadık ancak gerekirse kullanabileceğimiz araçlardan biridir.”
Çetinkaya kurla ilgili ayrıca “Döviz kurunun iktisadi temellerden belirgin şekilde kopması, piyasa derinliğinin kaybolma olasılığındaki durumlar ve finansal istikrara dair risk oluşturması halleri de bizim açımızdan önemlidir. Bu durumlara da TCMB elbette kayıtsız kalmaz” dedi. .
TCMB Çetinkaya döneminde döviz satım ihalelerinden ziyade zorunlu karşılık gibi adımlarla piyasaya likidite sağlamayı tercih ediyor.
Çetinkaya konuşmasında ayrıca yerel paranın dış ticarette ve iç piyasalarda kullanımının iktisadi faaliyette ana değişim aracı olmasının önemli olduğunu belirterek son günlerde TL’ye dönüşmesi ve kamuda TL kullanılması gibi yaklaşımları desteklerini de ifade etti.
Döviz rezervleri için “yeterli, ayrıca net rezervlerimizde de düzenli artış trendi var” diyen Çetinkaya önümüzdeki dönemde talep koşullarının enflasyona katkısının ise aşağı yönde olacağını belirtti.
Öte yandan PPK toplantı sayısı ile ilgili düzenleme süreci başladığına da değinen Çetinkaya bu konuya ilişkin “eğilim toplantı sayısının azalması yönünde” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Önümüzdeki yıl en az 8 (PPK) toplantı yapılması kurul tarafından değerlendirilecek. Şu anki eğilim toplantı sayısının azaltılması yönünde. Amacımız kısa vadeli oynaklıklardan arınmış temel eğilimleri yansıtan etkin bir para politikası çerçevesi oluşturulması için kurula daha fazla zaman tanımak.”